Yukarıdaki müziği açmayı unutmayalım.
Bu aralar çok sık dinlediğim ve çok sevdiğim bir şarkı.Keyifli okumalar.
****
Kuzey'in Ağızından:
Kalbim iki kardeşim atarken birisi kaybettim. Tam bir hafta bir hafta boyunca suçsuz kardeşimi suçladılar. Kim mi suçladı? Annem ve babam olacak o insanlar. Halbuki benim de annemin de babamın da suçu vardı. Şimdi yaşama sebebim olan kardeşim hastanede. Hafızası kaybetti... ama beni hatırlıyor. Buna ne kadar sevinsem de Berk için üzülüyordum.
Berk yıkılmış bir haldeydi. Onu merdivenin orda kafası kan içinde gördüğünden beri kendini toparlayamadı. Şimdi daha kötü oldu çünkü sevgilisi onu hatırlamıyordu. Ama yapacak hiç bir şeyimiz yoktu. Zamanla hatırlayacaktı...
"Berk abicim hadi bi odaya geç dinlen. Çok yoruldun" dedim. Kontrol amaçlı Ada bir gün daha burada kalacaktı. İki gündür buradaydık. Ve ikimizin gözünden uyku geçmiyordu. Ben yine iyiydim. Mutluydum. Ama Berk ne iyiydi ne de mutlu...
Berk "Yok abi ben iyiyim sen dinlen" diyip inatlaştı. İyiyim diyor, iyi değildi...
"Ada iyi bak sende biliyorsun ona zaman vermeliyiz. Eminim seni hatırlayacaktır. Ama biz pes edersek olmaz anladın mı? Şimdi gidiyorsun ve dinleniyorsun" dedim çok sert olmasa da sert söylemeye çalışarak. Derin bir nefes aldı önce.
Berk "abi onun iyi olması benim için her şeyden önemli ama" dedi sonda sol gözünden bir yaş aktığını gördüm. Kardeşimi bu kadar seven bir çocuk... "Çok koyuyor abi çok" dedi ve benim de gözlerimden yaş gelmeye başladı. Yanına gidip kollarımın arasına aldım onu. Belki bir abisi yoktu ama abisi gibi mutlu etmek istiyordum onu... Abisi gibi korumak istiyordum onu...
"Biliyorum kardeşim biliyorum. Ama dayanmak zorundayız. Onun bizi bırakıp gitmediğine şükretmeliyiz. Hadi git ve dinlen" dedim hafifçe kafasını salladı ve Ada'nın yanında ki odaya geçti.
Berk Altıntaş...
Çok güçlü, korkusuz, yıkılmaz, çaresizlik duygusunu hiç tatmayan bir çocuktu.
Ama şimdi...
Onu ilk defa bu kadar yıkılmış görüyordum...
Onu ilk defa bu kadar çaresiz görüyordum...
Onu ilk defa bu kadar korkak görüyordum...
Onu ilk defa bu kadar güçsüz görüyordum...Ve bu beni çok üzüyordu.
Derin bir nefes alıp Ada'nın odasına girdim. Uyanmış sesizce etrafına bakıyordu. Yanına yaklaşıp.
"Abim" dedim kakıl bir sesle. Bana döndü gülümsedi.
Ada "abicim nasılsın?" Diye sorunca gülümsedim.
"Beni bırak asıl sen nasılsın?" Diye sordum. Hala gülümsüyordu.
Hiç bir şeyden haberi yoktu...
Kardeşinden, annesinin ve babasının ona nasıl davrandığından, Berk'in ona olan sevgisini bilmeyecek kadar kötüydü.Ada "iyiyim de burdan artık çıkmak istiyorum" dedi ve ekledi "artık evime gitmek istiyorum her zaman ki gibi odama geçip derin bir uykuya dalmak istiyorum" dediğinde bunu ona nasıl açıklayacağımı bilmiyordum. Zamanı geldiğinde...
"Yarın çıkacağız prensesim" dedim yanaklarını ovalarken.
Ada "şey... Berk en yakın arkadaşım olduğunu söyledi ama iki gündür hiç yanıma uğramıyor. Onu çağırabilir misin?" Diye sorunca gülümsedim.
Gidip çağırtacaktım çünkü sonunda uyumadığını biliyordum.
Ada'ya dönüp başımı salladım ve odadan çıktım. Yanda ki odaya girdiğim de tahmin ettiğim gibi yatağa uzanmış tavanı izliyordu Berk. Benim geldiğimi görünce hızla ayağa kalktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖZEL ALTINTAŞ KOLEJİ
RandomHiç istemediğiniz bir şehire, okula götürülseniz ne hissedersiniz? Babanızın işleri yüzünden doğup büyüdüğünüz şehirden ayrı kalacaksınız ne yapardınız? Babanızla mı giderdiniz yoksa tek başınıza mı kalırdınız? Ama Ada'nın böyle bir seçeneği yok çü...