Yarı karanlık bir odada gözlerimi açtığımda neden burada olduğum hakkında bir bilgim olmasa da burayı unutmam mümkün değildi. Defalarca kez bu odada uyanmama rağmen bu sefer farklıydı. Buraya ait değildim. Bu odada yaşanan her şeye, ona ihanet etmiş, kalbini tamiri mümkün olmayacak bir biçimde kırmıştım. Onun hayatında kovulmuştum. Kendime tüm bunları yaşatan yine bendim. Onu kırmış olmak canımı yakıyordu. Lakin bunlara izin verdiğim için ondan daha fazla benim canım yanıyordu. Ama artık en azından vicdanım biraz olsun rahattı. Ondan gerçekleri saklamamış ve ona ne yaptığımı söyleyebilme cesareti gösterebilmiştim. Yapılması gerekenin bu olduğundan şüphem olmasa da sadece bir an onu kaybetmekten korkup yaptığım şeyi saklamayı düşünmüştüm. Benden yana olabilecek tüm ihtimallere rağmen ondan sonra kendime de ihanet etmemiştim. Onu aldatmış ve sonsuza kadar kaybetmiştim. Yine de dürüst kalabilmiştim.
Dünyadaki en zor şey birine karşı dürüst olmak değildi. Bir insanın yapabileceği en zor ve acılı şey kendine dürüst olmaktı. Hayallerimize ulaşmak için bazen kendimize olması gerekenden fazla özellikler yüklerdik. En iyisi, güçlüsü, yeteneklisi, anlayışlısı, zekisi biz olduğumuza inanırdık. Kapının dışında da bunlara sahip olabilecekleri, bizden daha iyisi olabileceğini anlamazdık. Motive olabilmek için kendine ve yapabileceklerine inanmak önemliydi. Ancak fazlası gurur ve kibirden başka bir şey değildi. Dünya üzerindeki en iyi seçenek biz değildik. Her zaman daha iyisi, daha güzeli olacaktı. Ama o biz olmayacaktık. Hatalarımızla, doğrularımızla, yapabildiklerimizle ve yapamadıklarımızla tektik. Bir şeyi en iyisi olduğumuz için yaptığımızda değil biz olarak yaptığımızda özelleşiyorduk. Ve bunu tüm kibrimizden ayırdıktan sonra, kaybetmeyi göze aldığımızda başarabiliyorduk.
Dürüstlüğüm kendim için bir başarıydı. Kaybetmekten her daim korktuğum birini yaptığım bir hata sonrasında yanımda tutabilmek için yalanların, sırların arkasına saklanmayıp her şeyi açıklayabilmiştim. Tutkum uğruna onu bir yalanın içine hapsetmemiş, yalan bir mutluluk tablosu oluşturmamıza izin vermemiştim. Ona yalan söylerken kendime yalan söylememiş, en azından kendime, değerlerime ihanet etmemeyi başarmıştım. Onun için bir düşman olsam da en azından dürüst bir düşmandım. Dürüst olduğum için değil dürüstlüğün yanında olabildiğim için tüm hatalarımın içinde bir doğruya sahiptim.
Yataktan kalmak için harekete geçeceğim anda kapı açıldı. Onun geldiğinden korkup heyecanlansam da gelen kişinin ışığı açmasıyla gelenin Kerem değil de kardeşi Toprak olduğunu anladım. Mezarlıkta da onu görmüştüm. Yine önce onun Kerem olduğunu sanmış ve hemen ardından yüzünü seçebilmiştim. Ama anlamadığım bir şey vardı. Beni bulan oysa ben neden Kerem'in evindeydim? Beni götürebileceği pek çok yer ve hatta hastane seçeneği bile varken buraya getirmesine anlam veremiyordum. Bu evde son bulunduğum saatten sonra asla yeniden burada olamayacağımı biliyordum. Kerem hayatından birini çıkardığında bir daha asla onu geri almazdı. Genellikle insanlara ikinci şans verdiğinde ve onlar bunu da boş yere harcadığında o kişinin ölüden farkı olmazdı. Lakin bana ikinci şansı vermezdi. Başka birilerine ikiden bile daha çok şans verebileceği zamanlar olabilirdi ama bana asla böyle bir hak tanımazdı. En güvendiği insan onu bir kere yanılttıktan sonra asla acımazdı. Onun hayatına ve hatta evine bile yaklaşamazdım.
"İyi misin?"
"Sanırım." Toprak yatağın ayakucuna otururken yüzünde odaya ilk girdiğinde gördüğüm endişe silinmeye başlamıştı. Onun neyi bildiğini bilmiyordum ama Kerem ona aramızda yaşananları anlatmış olamazdı. Benimle ya da başka biriyle yaşanan böyle büyük bir olayı rahat rahat herkesle konuşmayacağıgibi üvey kardeşine de her şeyini söyleyen biri değildi. Lakin burada olduğuna göre evin tahmin ettiğim halini görmüştü ve bir şeylerden şüphe duyduğuna dair kuşkum yoktu. Toprak sevimli ve biraz rahat bir tip olsa da gerginliğin kokusunu hemen alırdı. Ve beni o halde bulduysa kafasında da bir şeyleri çoktan kurmuş olmalıydı. "Neden buradayım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARMAŞIK
General FictionOna kalbinde öyle bir taht yapmıştı ki ne onu ne de onun yerini kimse alamazdı. Onu almak isteyen geçmiş ve gelecek karşısındayken şimdi bile o ellerinin sonsuza kadar kenetli olmadığının farkındaydı. Fırtına en güzeli yok etmek isterken onu elinden...