BÖLÜM I-XIV

12 3 0
                                    


Yeni yıla on gün varken cumartesi erken saatlerden itibaren ne yapabileceğim konusunda düşündüm. Onunla beraber halı sahaya gidip onun sahadaki mutluluğuna dikkat etmeye çalışmama rağmen aklım sadece düşünmek istemediğim görüntülere kayıyordu. İlk yarı Kerem'in takımı öne geçip o ise bir gol attığında bana dönüp öpücük göndermesine bile yeterince tepki verememiştim. Ona bu ihtimali konduramama rağmen Kenan'ın sesi sürekli beni aynı yere çekiyordu. Ya yıllarca görmediysem? Bu ihtimal nefes almama izin vermediği gibi Dicle'nin şakayla karışık söylediği şeylerde bana rahat vermiyordu. Dicle'yi en sonunda aradığımda müsait ve yalnız olduğundan emin olup cevabını duymak istemediğim soruyu sordum. Bana söylediği şey ise kesinlikle şaka değildi.

Duymak istemediğiniz, gerçek olmasından korktuğunuz şeyleri biri size söylediği zaman kaçamıyordunuz. Bir kere duyduktan sonra unutamıyordunuz. Dicle, Ebru'nun asla iyi biri olmadığını her zaman söylemişti. Şimdi ise onun Kerem'e karşı fazlasıyla ilgili olduğu konusunda emindi. Konu bir şekilde ona geldiğinde benden bile daha dikkatli olduğuna pek çok kez şahit olduğuna yemin ediyordu. Kerem'in etrafında olmak için çabalaması da her şeyin üstüne tuz biber ekliyordu. Uzaktan bir göz olarak ona kocamı sorduğumda ise ona en az benim kadar güveniyordu. Ama Kerem'inde bunun farkında ve bundan rahatsız olduğuna dair bana güvence veriyordu. Bunun aramızda kalması konusunu söylemeye bile gerek duymadan vedalaşarak telefonu kapatırken biraz rahatlamış olsam da o ihtimaller hala aynı yerde duruyordu. Gerçekleri duymadan huzur bulamayacaktım ve bu konuda bana gerçeği söyleyecek kişi belliydi.

Kerem'in maçı bitip birlikte bir balıkçıda akşam yemeği yedikten sonra eve geldiğimizde saat hala çok erkendi. Onunla bu konuda nasıl konuşacağıma bir türlü karar veremiyordum. Bir anda ona bunu sorabileceğimden emin değildim. Ama o duş almak için salondan ayrılırken telefonunu salonda bıraktığında aklımdan geçeni yapmamam gerektiğini biliyordum. Telefonu ve özellikle mesajlarını kurcalamamam gerekiyordu. Biz birbirimizi bu şekilde rencide etmezdik. Lakin ona sormaktansa bunu yapmayı tercih ederdim. Bunu onunla konuşmak istemiyordum ve şifresini girip yaptığımda da yapmadığımda da çok pişman olacağımı bilerek mesajlarına girdim.

Sosyal medya, galeri, iletişim platformları ve mesajlarda hiçbir şey yoktu. İçimin rahatlamaya başladığını hissederken son bir şey kalmıştı. Whatsapp'da hiçbir şey bulamadığım anda daha da rahatlayacak ve belki de bu şüpheden kurtulamam yetecek yazışmalar görecektim ama olmadı. Ebru'nun daha bugün attığı mesajla kan beynime çıktı. Ortada bir yazışma yoktu. Sadece ondan gelen mesajlar vardı. Kerem cevaplamamış gibi görünse de mesaj silmek iki basit hareketle yapılıyordu. Bu nedenle gidebildiğim kadar geriye gittim. Mesajlar geçen yılın aralık ayında başlamasına rağmen daha öncesinde de silinenler olduğu belliydi. Okuduğum kısımda hiç cevap verilmemiş gibi görünüyordu. Ama bunların tam metin olduğundan emin olmam mümkün değildi. İzlendiğimi hissedene kadar okumaya devam etsem de o rahatsız hisle beraber ardıma döndüğümde Kerem'i beni izlerken buldum.

"Bana anlatmak istediğin bir şeyler var mı?" Utanmam gerekirdi ama utanmadım. Yaptığım şey kocam bile olsa onun özel hayatına, özel mesajlaşmalarına müdahil olmaktı. Ayıp ve kesinlikle gurur kırıcıydı. Lakin günlerdir için bulunduğum ruh halinden de bilinmezlikten de başka bir kurtuluş görememiştim. Bunu daha fazla sürdüremezdim ve yanlışta olsa yaptığım şeyi yapmaya ihtiyacım vardı. Bana ne kadar kızarsa kızsın bilmemektense onun tarafından bu yaptığım yüzünden aşağılanmayı tercih edendim.

"Son birkaç gündür bir şeylerden şüphelendiğin ve aklını kurcaladığı kâbuslarında sayıklamandan belliydi. Ama hiçbir şey zannettiğin gibi değil." Koltuğa yanıma oturduğunda bunun farkında olup hiçbir şey dememesine daha çok sinirlendim. Ben bilinmezlik içinde onun gözünün önünde çırpınırken o sessiz kalıp sadece izlemişti.

SARMAŞIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin