Gerçeklerin ortaya çıktığı süreçte Toprak gerçek annesinin kim olduğunu öğrenmedi. Selim Amca onu geçmişte annesinden ayırmış olmasından dolayı her zamankinden daha da üzgündü. Ebru'nun babası olduğu ortaya çıkarken bir kez babasını elinden aldığını açıklamış ve sonrasında onun gerçeğini açıklayamayacağına karar vermişti. Bir kez daha konuşursa onun elinden hem annesini hem de yeniden babasını alacaktı. Asla geriye döndürmesinin mümkün olmadığını biliyordu ve Toprak kendi gerçeğini öğrenirse yeniden, bu defa asla düzelmemek üzere kırılacaktı. Ölmüş bir anne ve asla kim olduğunu öğrenmeyeceği bir baba yerine onun babası olarak kalıp onun yanında, ona destek olmayı istiyordu. Onlar bu kararı alırken ben de saygı duyarak susmayı kabul ettim. Çünkü benim ya da başka birinin ona gerçekleri söylemesi insanlardan uzaklaşmasına, ailesi bildiği herkesin elinden alınmasına ve onun kendi karanlığında boğulmasına neden olacaktı. Hiçbir faydası olmayacak bir gerçeği söylemekte onun canını yakmaktan öteye geçmeyecekti. Herkes ve en çok onun için en doğru karar verilmişti.
Zihnimi geçmişin tozlarından uzaklaştırırken gözüm karşımdaki ağaca takıldı. Onun üstünden gördüğüm şeyden emin değildim ve yerimden kalkıp yaklaşmadığımda da asla ne olduğunu öğrenmem mümkün olmayacaktı. Sandalyeden kalkıp ağaca doğru ilerlerken Güneş hala solmamış birkaç gülle ve pelüş ayısıyla dans ediyordu. Ağaca ulaşıp zorla asılmış kâğıda bakarken bunu yapabilecek tek bir kişi tanıdığımı biliyordum. Yiğit ağacın resmini çizip sonrasında da o resmi ağaca hediye etmiş gibi görünüyordu. Resim çizme konusunda babası kadar kötü olmasa da o resimleri birilerine hediye etme ısrarı herkesi zorlamaya başlamıştı. Ki bu zorlamaya ağaçlar ve köpeğimiz bile dâhildi. Ağaçlara hediye vermek için onların canını acıtıcı yöntemler kullanmamasını söylemek için ona baktım ama etrafta görünmediğini fark ettim. Yakınlarda olacağını biliyor olsam da gözümün önünde olmamasından, baktığım zaman onu görememekten hiç hoşlanmıyordum. Ve o da asla bıraktığım ya da aradığım yerde olmuyordu. Bunu neden yaptığını bilmesem de ağabeyimi onda görüyordum. Annem onu bahçede sanırken tavanda, okulda olduğuna eminken dedemin yanında ortaya çıkardı ve bende bunları bilirken ileride bu hallerini aramaktan korkar olmuştum.
"Güneş, Yiğit nerede?
"Gofret'in yanında." Parmağıyla üst bahçeyi gösterdiğinde ikisinin koruya yakın bir yerde oynadığını gördüm. Korunun kapısının bundan sonra kilitli olmasından da emin olmam gerekecekti.
Güneş'i masanın yanında oturur bırakırken onu tek başına bıraktığım için korksam da kızımı oğlumun aksine aynı şekilde bulacağım için fazla endişe etmeme gerek yoktu. Zaten masaya yaklaşmasının tek derdinin orada bıraktığım karalamalarım olduğunu biliyordum. En az ben kadar atölyemde ne olduğunu ve masadakileri bildiğinden onlarla ilgilenirken onu geri döndüğümde en fazla çizimlerime kendi tasarımlarını eklemiş olarak bulacaktım. Kızımı düşünmeyi bırakıp hızla birbiri ardına basamaklardan çıkarken korktuğum şeyin olduğunu ve Yiğit'in koru kapısını açmaya çalıştığını gördüm. Gofret beni fark edip yanıma koşarken Yiğit ise yaramazlık yaparken yakalanmanın bilinciyle yaptığı şeyi bıraktı. Onun elinden tutup geriye dönerken bahçıvanımız İsmet'i kapının bundan sonra kilitli olmasına dikkat etmesi için uyardım. Nedenini tahmin ettiğinden hiçbir şey sormadan onayladı. Bu küçük beyin ilk vukuatı değildi ve maalesef sonda olmayacaktı.
Günün devamında her ikisi de sakin kalsa bile her daim tetikte kalmaktan başka bir şey yapamıyordum. Bugün bile sadece birkaç dakika düşüncelere daldığım halde oğlumu koru kapısını zorlarken bulmuştum. Tüm dikkatimi onlara vermekten başka bir şey yapmam pek olası da görünmüyordu. Sonunda yataklarına yatmış ve uyumuş olsalar da hala onları izlemin nedeni de buydu. Onları gözümün önünden ayırdığım an bir şey yapmaları endişesiydi. Birkaç yılın hızla geçip daha sakin bir dönemlerine geçiş yapmak istiyordum. Okula başlamaları sonrası onlar için yeni uğraşlar bulacaktım ve asla bir evi savaş alanına çevirmeyecektik. Şu an sadece öğrendiğimiz sporlara ve yaptığımız aktivitelere rağmen enerjimizi atamıyorduk. Bu deli enerjimizin eninde sonunda biteceğine inanıyordum. Eğer düşündüğüm gibi olmazsa Kerem ve çocuklar arasında parçalanacaktım. Ve üçünün gücü üstümde zombilerden de ak gezenlerden de büyük bir etkiye sahip olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARMAŞIK
General FictionOna kalbinde öyle bir taht yapmıştı ki ne onu ne de onun yerini kimse alamazdı. Onu almak isteyen geçmiş ve gelecek karşısındayken şimdi bile o ellerinin sonsuza kadar kenetli olmadığının farkındaydı. Fırtına en güzeli yok etmek isterken onu elinden...