Barlas, arabayı çalıştırarak hızla yayla evinden ayrıldı.
Hızını hiç düşürmeden ilerleyen Barlas.
Bir süre sonra ambulansa yetişti.
Biraz daha hızlanıp ambulansın önüne geçti. Ambulans ın şoförüne işaret ederek onu takip etmesini istedi.
Barlas, kasaba hastaneye gitmek için daha kestirme bir yol biliyordu.
Ambulansı o yolu kullanarak götürecek ti hastaneye.
Irmak ve Nazlı, yol boyunca ağlamışlar hala da ağlamaya devam ediyorlardı. Barlas, ne söylediyse anne kızı susturamamıştı.
Barlas, Irmak'ın elini tutmuş teselli vermeye çalışıyordu.
Ece'de arabanın arka koltuğunda Nazlı'ya sarılmıştı. Hem arkadaşına teselli veriyor hemde olanları düşünüyordu.
Dün at gezisi sırasında Hamza dedenin söyledikleri gelmişti kızın aklına.
Hamza dede hasta olacağını hissetmiş olacak ki. Eğer başına bir iş gelirse Barlas'a gerçekleri söylemesini
istemişti Ece'den. Irmak'ın ve Barlas'ın bir araya gelmesi için gerçeklerin ortaya çıkması gerektiğini söylemişti kıza.
Ece, her ne kadar itiraz etse de kıza zorla söz verdirmişti."Ben zaten Barlas ağayla konuşacağım kızım" demişti hüzünlü ses tonuyla.
"Eğer ben konuşamadan başıma bir iş gelirse mutlaka Barlas'la konuş.
Irmak, hiç bir zaman gerçekleri Barlas'a söylemez. Özellikle de Nazlı, Babasından nefret ediyorken hiç anlatmaz.
Onun için gerçekleri biz söyleyeceğiz.
Sana güveniyorum Ece kızım.
Seni Nazlı'dan ayırmıyorum inan.
Bana bir şey olursa hiç beklemeden gerçekleri Barlas Ağa ya anlayacaksın."
Ece, Hamza dedeye söz vermişti. Gerçekleri mutlaka söyleyecekti.
Yine de Hamza dedenin kendisinin söylemesini tercih ederdi.
Ece'de Hamza dedeyi kendi dedesi gibi görüyordu. Hiç bir zaman öz dedesinden ayırmamamıştı yaşlı adamı.
Kısa bir süre sonra ambulans kasabadaki hastaneye ulaştı.
Araba durar durmaz Irmak, arabadan inerek ambulansın yanına koştu.
Ambulans tan indirilen dedesinin yanında olmak istiyordu kadın.
Sağlık görevlileri Hamza dedeyi ambulans tan indirip hemen hastaneye girdiler. Yaşlı adamı hiç vakit kaybetmeden acil müdahale odasına götürdüler.
Irmak ve Nazlı da onlarla beraber odanın kapısına kadar geldi.
Sağlık görevlilileri Hamza dedeyi içeri alıp kapıyı kapattılar. Irmak ve Nazlı, kapının dışında birbirlerine sarılıp göz yaşlarına boğuldular.
Barlas, arabayı park ettikten sonra hemen Irmak ve Nazlı'nın yanına geldi.
Ece, ise hastanenin kantininden su alıp geldi yanlarına.
Suyu Irmak Teyze sine uzattı önce. Irmak, içmek istemeyince Barlas, aldı şişeyi.
Suyun kapağını açıp Irmak'a içirmek için uzandı.
"Hadi Irmak. Bir yudum iç. Lütfen beni kırma. Ağlamaktan helak oldun.
Bir şey olmayacak dedene. Hiç merak etme sen. Güçlüdür senin deden. Eski toprak o, korkma bir şey olmaz"
"Ona bir şey olmasın ne olur allahım.
Onu bizden alma yalvarırım.
Çok korkuyorum Barlas. Dedeme bir şey olmasın."
"Olmayacak birtanem. Olmayacak Irmak'ım." Barlas durmadan ağlayan kadının saçlarını okşuyor. Bir tarafdan da göz yaşlarını siliyordu.
"Senin göz yaşların benim kalbimi yakıyor Irmak. Lütfen ağlama artık."
Nazlı, ise annesiyle ilgilenen adama uzaktan bakıyordu.
Gerçekten annesini çok seviyormuş gibi görünüyordu Barlas Hanoğlu.
Her şey farklı olsaydı ne güzel olurdu. Eğer her şey farklı olsaydı çok güzel bir aile olabilirlerdi.
Çünkü Barlas Hanoğlu, Nazlı'nın hayalinde ki babaydı. Ama annesine yaptıklarını affedemiyordu kız.
Annesinin çektiği acıları. Her kes tarafından dışlanmasını. Dedesiyle beraber dağ başında verdiği mücadeleleri unutamıyordu. Anneciği seviyordu bu adamı. Bu çok belliydi.
Ama Nazlı, için Barlas Hanoğlu, bir yabancıydı.
Yine de Nazlı, annesinin kalbini daha fazla kırmayacaktı.
Annesi ne isterse o olacaktı. O adamı affetmek isterse Nazlı, itiraz etmeyecekti. Nazlı, için Barlas'ın hiç bir değeri yoktu. Ama annesi kendi canından bile daha değerliydi.
Neredeyse bir saattir Hamza dededen bir haber yoktu.
Doktorlar hala gelip bir şey söylememişlerdi.
Haber gelmedikçe Irmak'ın korkusu daha da artıyordu.
Barlas, sevdiği kadının yanından bir dakika bile ayrılmıyordu.
Ona güç vermek acısını hafifletmek için elinden geleni yapıyordu.
Ece ve Nazlı ise onların karşısında ki koltukta oturuyorlardı.
O sırada Poyraz ve Pars'da Hamza dedenin hasta olduğunu öğrenip hastaneye gelmişlerdi.
Poyraz, önce Irmak'ın yanına giderek geçmiş olsun dedi.
Sonra da ağlamaktan gözleri kan çanağına dönen Nazlı'sının yanına geldi
Pars da aynı şekilde önce Irmak'ın yanına gitti. Sonra da kızların yanına geldi.
Nazlı, başını kaldırıp Poyraz'ın yüzüne bile bakmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBIMIN KARASI (TAMAMLANDI)
Ficção GeralKaranlık bir geceden kara bir leke bırakan adamdan hediye....