BÖLÜM 29

7.6K 436 16
                                    

Pars, Poyraz'a Nazlı'nın kasabadan gideceğini söylediğinde Poyraz, öfkeden deliye dönmüştü.
Sinirine hakim olamayıp kıza ağzına ne geldiyse saydırdı.
"Ne diyorsun Pars, nereye gidecekmiş Nazlı Hanım?" dedi dişlerini sıkarak.
"Tam olarak bilmiyorum ama. Okuldan bir arkadaşı ona iş ayarlamış.
Onun gönderdiği yere gidecek her halde."
"Kimmiş o arkadaş? Hangi lavuk iş ayarlamış Nazlı ya?"
"Sanırım okuldan bir arkadaşıymış onun bir yakınının çiftliğinde çalışacakmış.
Çiftliğin arazisi çok genişmiş. Nazlı, orada ekili arazilerle ilgilenecekmiş Ece ile beraber."
"Nazlı Hanıma söyle. B.k gider.
Ben gönderirsem gider anca. Ben onu asla bırakmam Nazlı, bunu neden anlamıyor?
Çalışmak istiyorsa burada çalışsın. Hem şehre benim işime de yakın.
Buradan başka bir yere gidemez.
Beni delirtmesin"
"Bende gitmelerini istemiyorum Poyraz.
Bende Ece'den ayrı kalmak istemiyorum. Eğer buradan giderlerse onları tamamen kaybederiz."
"Hayırdır dostum. Sen ve Ece.
Sen değilmiydin benimle dalga geçen?
Nazlı'ya olan aşkımı alay konusu yapan. Ne oldu Pars Bey? Ece dilinden düşmez oldu."
"Haklısın kardeşim ne diyeyim. Kendi dilimin cezasını çekiyorum.
O bücür aklımı başımdan aldı. Ne kadar uğraşsamda ona kapılmaktan kurtulamadım.
Üstelik bana yüz vermiyor. Bir aydır çabalıyorum. Ne konuşuyor. Nede başını kaldırıp yüzüme bakıyor.
Bir insan bu kadar intçı olabilir mi?
Ne söylediysem ikna edemedim bücürü."
"Arkadaşı kim onun Pars? Nazlı'nın arkadaşı o. Böyle olması çok normal.
Ben Nazlı'ya kendimi  nasıl inandırabilirim bilmiyorum.
Onu deli gibi seviyorum. Aylardır çabalıyorum. Daha bir adım yol alamadım."
"Benim gördüğüm kadarıyla Nazlı, seni seviyor Poyraz.
Sen vurulduğun zaman öyle üzüldü öyle ağladı ki. Kız üzüntüden baygınlık geçirdi.
Ben sana karşı yumuşadığını düşünüyordum. Her şey yoluna girecek diyordum. Tabi ki Sevtap, gelince her şey değişti.
Kusura bakmazsan Sevtap hakkında konuşacağım.
O kadın hangi cesaretle senin karşına çıktı? Hayır bu cesareti nereden alıyor? Ben  bunu anlamıyorum. Ne bekliyor acaba? Senin kollarını açarak onu beklediğini falan mı zannediyordu?"
"Bende bilmiyorum dostum. Hangi cesaretle geldi buraya? Bu kadın benim damarıma basıyor.
Şimdilik susuyorum. Kendimi durduruyorum.
Bir patlarsam. Ortalıkta ne Sevtap, kalır ne de gölgesi"
"Bir ay boyunca hiç usanmadı her gün hastaneye geldi.
Bence hiç üzgün bir halide yoktu.
Sen odana almadığın için bana sürekli sorular sordu.
Senin kimi sevdiğini. Kızın nerede oturduğunu.
Ben şundan da eminim. Sevdiğin kızın Nazlı, olduğunu biliyor o kadın.
Nazlı'nın başına bela olabilir.
Bu konuda seni uyarıyorum.
Sevtap tan bir an önce kurtul  dostum.
Bu kadının Nazlı ve senin aranda çok büyük sorunlar açacağını düşünüyorum"
"Yemin ederim Pars. Eğer Nazlı'ma  bulaşırsa kadın olduğuna bakmam.
Böyle bir şey yaparsa hayatının hatasını yapar."

Barlas, bir aydır olduğu gibi Irmak'ı defalarca aramış ve yine cevap alamamıştı.
Cevap alamadığı her telefondan sonra o kadar üzülüyordu ki. Ne yapacağını bilemiyordu.  Irmak, kızını bulduğu için teşekkür ettiği bir mesajdan başka hiç bir mesajına da cevap vermemişti. Yıllar sonra bulduğu kadına  bu kadar yakın olup, ona ulaşamamak kahrediyordu Barlas'ı.
Barlas, üzgün bir ruh haliyle babasının odasına geldi.
Babasına olanları anlattı her zaman yaptığı gibi.
"Yine telefonuma cevap vermedi baba.
Ben onu buldum diye sevinirken benden yine uzak.
Yıllarca yerini bilmeyerek hasrettim ona. Şimdi yerini biliyorum. Elimi uzatsam dokunacağım mesafede.
Ben yine ona hasretim baba.
Ben ne zaman mutlu olacağım baba.
Biliyor musun dün Pars, aradı?
Irmak, kızıyla beraber buradan gidecekmiş.
Ben onu nasıl durdurabilirim baba?
Ona hangi hakla gitme Irmak.
Gitme kara sevdam diyebilirim.
Ben kal desem kalırmı ki?  Tabi ki kalmaz. Şimdi ki rakibim bi adam değil ki baba. Kendi evladı.
Benim kızının karşısında hiç bir şansım yok baba.
Benimle birlikte olsa, beni kabul etse kızını kendi evladım gibi severim baba. Yemin ederim bak. Kendi evladım gibi sever bağrıma basarım.
Şimdiye kadar bir evladı olmayan,
hiç bir zaman da olmayacak kısır ağa. Nazlı'ya seve seve babalık yapar.
Ama olmuyor işte. Nazlı, beni sevmiyor.
Annesini görmeme izin vermesi için yalvaracaktım ona.
Nazlı, telefonlarıma bile çıkmıyor.
Ben ne yapacağım baba? Barlas ağa ne yapacak?
Koskoca şirketleri yönettim. Binlerce insana sözümü geçirdim.
Ama şu kalbime söz geçiremedim baba.
Şu kalbim dursa artık. Dursa atmasa. Hayatımda Irmak, olmayacaksa şu kalbim dursa."dedi ve babasının yanından çıkarak kendi odasına gitti.
Oğlunun ardından göz yaşları sel oldu yaşlı adamın.
Yıllarca oğlunun acı çektiğini göre göre o da kahrolmuştu.
Ama artık her şeyi anlatacağı gün yaklaşmıştı.
Yakında oğluna her şeyi  anlatabilecekti.
Hasta bakıcısından kağıt ve kalem istemişti ve yazmaya başlamıştı.
Henüz çok yavaş yazıyordu.
Günde bir kaç kelime zor yazabiliyordu.
Elleri hala güçsüzdü. Ama önemi yoktu.
Oğluna gerçekleri mutlaka anlatacaktı. Yaşlı adamın tek istediği buydu. Son nefesini vermeden önce oğlunu mutlu görmek istiyordu.
Konuşamamak adamı kahrediyordu.
Konuşabilseydi oğlu şimdi hem kızına hem sevdiğine kavuşmuş olacaktı.
Hayatı çok farklı olacaktı.
Barlas Ağa, kısır ağa olarak anılmayacaktı.

KALBIMIN KARASI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin