45. Bölüm

3.2K 232 287
                                    

Beklettiğim için özür dilerim ama ne hiçbir şey yapasım vardı nede yazasım 😶 E hal böyle olunca da bölümde yazamadım. Eğer bölüm yazsaydım kötü bir bölüm olurdu ve kimse bunu istemez değil mi 😅

Neyse umarım beğenirsiniz iyi okumalar ❤

..

Çözüm aramak insan için kolay yoldan halletmek demektir. Peki benim Atakan'ı sevmem sorununu kolay mı yoksa zor yoldan mı halletmiştim bilmiyordum. Ona sevdiğimi söyleseydim belki eskisi gibi arkadaş olamayacaktık. Zaten doğru dürüst bile diyemezdim seni seviyorum diye. Geveleyip dururdum karşısında. Ama en azından Best sayesinde rahat rahat söyleyebiliyordum. Tüm o içimde birikmişlikleri rahatçana ona aktarabiliyordum. Belki sonu yine aynı bitecekti bilmiyordum ama en azından onu ne kadar çok sevdiğimi öğrenmiş olacaktı. Hem belkide sonu kötü değil iyi biten masallardan olabilirdik. Bilmiyorum. Zamana bırakacağım. Ona ne zaman söyleyeceğim yada söyleyecek miyim henüz emin değildim. Zaman her şeyin ilacı diyorlar ya hani bende zamana bırakacağım. Belki zaman beni ona gösterecek yada hiç bir zaman göstermeyecek emin değilim ama zamana bırakacağım. Çünkü en iyisini o bilir.

Bir günü daha devirip yeni bir güne başladığımızın sabahında her şey yine rutin ilerliyordu, benim için. Yengemlere sofra kurmasında yardım edip kahvaltıya oturmuştum. Bugün biraz dışarı çıkmak istiyordum. Tek başıma. Karadeniz'in havasını içime çeke yürümek istiyordum. Dışarıda tek başıma vakit geçirmek kulağa güzel geliyordu ama bakalım bu planımı uygulayabilecek miydim o da meçhuldü tabi.

"Ay Eylem ağlıyor ben bir bakıp da geleyim." Sofradan kalkan yengemi kolundan tutarak geri sandalyesine oturttum. "Sen otur yenge, ben bakarım."

"Ay vallaha ne güzel olur. Bütün gece uyumadı, durmadan kalktı." Yengeme gülümsedikten sonra sofradan kalktım ve Eylem'in yanına gittim. Yatağın içinde ağlayarak dönüp duran Eylem beni görünce sustu. "Aşkım." Garip sesler çıkaran Eylem bir dakika önceki haline göre şuan daha mutlu gözüküyordu. Yanına gidip onu kucağıma aldım. "Çok güzel kokuyorsun ama bu haksızlık," dedim gülerek. Gamzelerini çıkarta çıkarta gülünce iki gamzesinden de öptüm. "Bal bunlar bal. Yanaklara bak tam ısırmalık." Kucağımdaki bal yanaklı ve gamzeli bebekle beraber tekrardan mutfağa gittim. 

"Gel bakalım seni cadı kız. Biraz doyuralım seni." Yengem Eylem'e doğru uzanınca kucağımdaki balı yengeme uzatmak yerine kendi yerime tekrardan oturdum. "Yengecim sen yemeğini ye rahat rahat. Zaten ben pek aç değilim Eylem'in karnını doyururum.

"Ay teşekkür ederim Arya'cım. Keşke bazı genç kızlarda senin gibi olsa," dedi imalı bakışlarını Eslem'e çevirerek. Eslem omzunu silkerek, "Ya anne farkındaysan evde zaten hep ben bakıyorum. Buraya bende senin gibi biraz kafa dinlemeye ve rahatlamaya geldim. Bırak işte Arya bakıyor sende az kafanı dinle be kadın," dedi isyan edercesine. Bu söylediklerine hepimiz gülerken kucağımda bıcır önümde duran yarım ekmeğime doğru uzanmış ve çoktan ağzına götürmüştü bile. "Sen çok mu acıktın balım. Hadi seni doyuralım bakalım." 

Herkes kahvaltısını edip kendi saflarına çekilmişken bende Eylem'in karnını doyurup mutfaktan kaçmıştım. Mutfak toplamak istemiyordum, gerçi ben Eylem'e bakarken bana mutfak toplatmazlardı ya orası da ayrı. Ama yinede bu riske göze alamayarak Eylem'i birazcık huysuzlaştırmıştım. Huysuzlaştığı ve ağladığı içinde hemen kaçmıştım. Vallaha ne yalan söyleyeyim bebek bakmak mutfak toplamaktan daha eğlenceli geliyordu. 

Salon'a geçtiğimizde yine Eylem'i aynı şekilde oturtup önüne oyuncakları serdim. Eline bir araba aldığı zaman benim geçen günkü söylediğim "Han han," kelimesini taklit etmeye çalışıyordu. Bu kız arabaları bebeklerden daha çok seviyordu. İçeriden telefonum bildirim sesini duyunca elinde telefonumla Eslem salona girdi. "Atakan mesaj atmış." Telefonu bana verip çıktığı odadan geri içeri girdi.

GAMZELİ | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin