11. BÖLÜM - GİZLİ DAMATLAR GEÇİDİ

6.4K 694 119
                                    

UZUN BİR BÖLÜM DAHA SİZLERLE :)

***
Doruk arabayla kızla buluşacağı durağın önüne geldiğinde saatine baktı. Tam zamanında gelmişti. İkinci buluşmada kızı bekletmek istemezdi doğrusu. Sonra yüzünü ekşitti, ne çok değişmişti bu kızla. Doruk bunlara çok da önem veren biri değildi. Aşk insanı bambaşka biri yapıyordu demek.

Dikiz aynasından saçına bakarken, kızın arkada yürüyerek geldiğini gördü. Çok şirin gözüküyordu ve bu görüntü Doruk’u gülümsetmişti. Hasır şapkası, üzerindeki kırmızı ekoseli elbisesi, elindeki sepeti ile oldukça -hatta çok fazlası ile- güzeldi, Doruk derin bir nefes aldı ve hemen yandaki çiçeği alıp, arabadan indi. Kızın gelişini izlerken gözlerini yumdu, ‘Allah’ım ne olur bana bağışla’ diye geçirdi içinden. İçindeki duyguların yoğunluğundan ödü kopuyordu.

Kız ise adamın elindeki çiçeği ve gözlerindeki heyecanı görünce içindeki o küçük aşık kız yatak üzerinde zıplayan haylaz çocuklar gibi zıp zıp zıplıyordu.
“Merhaba Ayşegül,” deyip sol yanağından öptü kızı, sonrasında da “Sol yanağın bundan sonra benim olsun mu?” diye soruverdi.

Kız bir şey demeden o da adamın sol yanağını öptü ve “Seninki benim olursa olur,” dedi.
Doruk mutlulukla gözlerini kapayıp, açtı ve başını gülümseyerek aşağı yukarı sallayıp koca pembe gül buketini kıza uzattı, “Sana aldığım ilk çiçek adın gibi olsun, senin gibi koksun istedim.”
“Doruk bunlar çok güzel!” diye inleyip, burnuna götürüp kokladı.

Etrafta onlara imrenerek bakanlardan habersiz, birbirlerinde kaybolmuşlardı. Sonra Ayşegül elindeki sepeti salladı “Bende sana annemin babama özel olarak yaptığı peynirlerden azıcık ödünç alarak sandviç yaptım, annemin reçel ve ekmeklerden yürüttüm. Babaannemin de bahçesinden domates arakladım. Erkek kardeşimin de meyse sularını çaldım,” deyip küçük yaramaz kızlar gibi kıkırdadı.

“Oo bayağı suç makinesiymişsin. Yani kısaca bugün çalıntı-” kızın kaşlarını çattığını görünce, “Yani toplama mallarla piknik yapacağız. Bizim olan bir şey yok mu bu arada? Hani bize ait...”
“Tabi ki de var,” dedi kendini beğenerek, “Ondan sonra da yemek için kendi ellerimle kek yaptım.”
Doruk gülümsedi, “Çikolatalı mı?” dedi gözlerini kısarak.

“Elbette. Tam istediğin gibi. Gerçi çikolatayı da diğer erkek kardeşimin çekmecesinden aldım.”
Doruk kahkaha attı, “Vay be, bildiğin kapkaççı çıktın.”
Kız uyaran bakışlar atıp, işaret parmağını kaldırdı, “Ödünççü.”

“Tamam ödünççü. O domatesleri nasıl geri vereceksen?” Sol elini uzattı, “O zaman gidelim sayın ödünççü güzel kız. Çünkü harika bir programım var bugün için. Kendinizi doktorunuza bırakın.”
“Bende doktorum Doruk. Ayrıca pazardan alıp, verirdim domatesleri babaanneme ama almaz, canın sağolsun torunum, der. Canım benim...”

“Eminim eminim. Al bostan senin der,” dedi kıkırdayarak. Kız dudaklarını sarkıtıp, adamın açtığı kapıdan arabaya binerken, “Komik değil, senin için işledim onca suçu. Sende suç ortağımsın sonuçta,” diye homurdandı. Doruk da bindiğinde Ayşegül arabaya bakıyordu, “Araban çok şirin. Sende mi bunu arakladın?”

“Yok benimki çok yasal ve adil yollarla alınan ödünç mal (!)” dedi. Tamam kendi de azıcık şantaj yapmış olabilirdi.
“Hımm. Senin değil mi? Babanındır kesin.”

“Aynen. Üstelik çok daha şirinlerini gördüm. İdare ediyorum işte,” deyip göz kırptı. -Onun bebeği daha şirindi. Of ya! Satıp, bundan mı alsa?
Çok güzel bir piknik alanına geldiklerinde kız indi arabadan ve ellerini yana açarak derin bir nefes aldı. “Doğayı seviyorum,” diyerek ellerini çırptı.

YANLIŞ ADRES DOĞRU AŞK * A.S.S. III - FİNALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin