“Ay Oğuz harika. Deneyim mi hemen?”
“Dene.”
“Çok isim benzerliği oldu ama!” dedi Doruk ağlamaklı bir sesle.. Ayşegül ise konuşamıyor, kırmızı olan elbiseyi giymeye çalışıyordu. “Neden en olmadık zamanlarda babana yakalanıyoruz biz?” diye sessizce inledi.“Hanımefendi bu kabin müsait mi?”
Kadın etrafına bakındı, “Aslında bir nişanlı çift vardı ama, gittiler mi anlamadım.” Sonra kabine yaklaştı, “Orada mısınız hanımefendi?”
Ayşegül konuşamıyordu, konuştuğu an babası sesini tanırdı zaten, bu yüzden Doruk sesini incelterek “Evet, deniyorum!” dedi.Ayşegül elini ağzına koyup, kıs kıs gülerken, Doruk ona sinirle bakıyordu. “Gülme!”
“Aa evet, içerideymiş. Nişanlısı da buralardadır her halde.”
Oğuz burnunu buruşturdu, “Ne çirkin sesi vardı kızın öyle, değil mi Ayşim?” dedi karısını dürterek.
“Ay sanane Oğuz.”Diğer kabinin boşaldığını gören görevli, “Hah, sizi de şuraya alayım,” dedi hemen.
Doruk kendini beğenmiş bir şekilde sinirli bir sırıtışla, “Ben bayılıyordum senin sesine sanki,” diye homurdandı.“Ay Doruk bak Allah aşkına, girdilerse hemen çıkalım. Bu elbise oldu zaten. Alıp gidelim buradan.”
“Kızım annen girecek kabine, baban dışarıdadır.”
“Ya onlarda sever fantezik şeyleri, kesin babam da girer.”
Doruk hafifçe çıkardı başını, ama Oğuz’u görünce hemen geri girdi, “Bok sever. Yaşı gelmiş kaça, ne fantezisi gözünü seveyim.”Ayşegül yüzünü yelledi, “Yakalanacağız yemin ederim, rezil olacağız.”
O sırada mağazadaki görevli kadın geldi kabinlerinin önüne, “Hanımefendi denediniz mi oldu mu?”
Oğuz da bakmıştı o tarafa.
Doruk yüzünü ekşitti, “Oldu, oldu. Alacağız,” dedi yine sesini incelterek.“Tamam. Nişanlınıza gösterecek misiniz? Gerçi göremedim ama.”
“Markete kadar gitti, gelir.”
Kadın yüzünü buruşturdu, “Hanımefendi iyi misiniz? Sesiniz garip geldi de.”Ayşegül ağlayacaktı neredeyse, Doruk ise sabrının sonundaydı, “Sıkıntı yok. Gidebilirsiniz.”
Oğuz görevliye baktı, “Çok çirkin çok. Ne biçim ses o öyle.”
“Ya garip geliyor evet. Demin gayet naifti. Nişanlısı da yok ortada.”
Oğuz sırıttı, “Kabinden gelen sesi duyunca, korkmuş kaçmıştır belki.”“Çıkalım Doruk!” dedi Ayşegül boğulacak gibi kendini yellerken, “Fermuarımı çekmeye girdi, sonra da siz geldiniz diye korktu çıkamadı, derim.”
“Saçmalama Ayşegül, keser beni! Bekleyelim. Mağaza kapanana kadar kalacak değil ya, gider elbet.”
“Doruk biz buradan nasıl çıkacağız gözünü seveyim, rezil olacağız!”Oğuz iki kişilik fısıltıları duyunca kaşlarını çattı ve görevliye seslendi, “Bakar mısınız? Bu kabinde iki kişi var, tartışıyorlar sanki.”
Kadın gülümsemeye çalıştı, “Belki nişanlısı aramıştır.”
“Yok yok, bayağı iki kişinin de sesi geliyor.”
“Allah Allah nişanlısı mı geldi de içeri geçti?”
“Hanımefendi ben buradaydım, biri girse görürdüm.”O sırada Ayşim çıkıp, giydiği elbiseyi gösterdi. “Bu nasıl Oğuz, bari bunu beğen ya.”
“Ya Ayşim valla bunu da beğenmedim. Hayatım siyah alma ya. Kırmızı renklerinde böyle capcanlı renkler al.”
“Of iyi tamam,” dedi bıkkın bir şekilde, “Şu moru deneyim.”
“Hah, evet.”O sırada Doruk hafifçe perdeyi araladı ve görevli kıza seslendi, “Şişt, şişt!”
“Aa!”
“Sus be sus!” diye inledi ve kızı kolundan tutup, Oğuz görmeden içeri çekti.
“Beyefendi siz ne yapıyorsunuz?”
“Ya sus gözünü seveyim sus. Bak şimdi bu yan kabindeki adam benim kayınbabam, yani Ayşegül’ün babası, Ayşegül de benim nişanlım.”
“Yani ben!” diye araya girdi kız. “O da benim babam.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANLIŞ ADRES DOĞRU AŞK * A.S.S. III - FİNAL
Romansaİlk gözlerini açtıklarıydı onlar için aşk... Çünkü yüreklerini de ilk onlara açmışlardı. İlk içlerini titretendi aşk... Çünkü yüreklerindeki tüm ırmaklar izinsiz, sorgusuz onlara akmıştı. Şimdi izini yanlış topraklarda sürüyordu aşk... En yanlış adr...