letter eighty-five | day six hundred fifty-three

213 32 7
                                    

ilham: purpose | justin bieber

mektup seksen beş | gün altı yüz elli üç

Hermione'nin Bakış Açısından:

 Adımlarımı buluşacağımız ağaca yönlendirmiştim, zaten çok geçmeden çimenlerin üzerine oturmuş Draco'yu görmüştüm. Gözlerimiz buluştuğunda dudaklarında bir tebessüm oluşmuştu, buna karşılık ben de gülümsemiştim. Hızlı adımlarımla vardım ve yanına oturdum. Aramızda olan şeyleri sindirme aşamasındaydım hâlâ.

 "Nasılsın?" diyerek aramızdaki konuşmayı başlattı.

 "Hiç olmadığım kadar iyi sanırım. Ufak tefek sıkıntılarım olsa da, atlattığımız şeylerin yanında bahsedilemez bile."

 "Haklısın," dedi gülümsemeye devam ederek. "Bazen yaşadıklarım gerçekmiş gibi hissettirmiyor. Senin gibi birinin sevgisini hak edecek ne yaptım diye soruyorum arada sırada kendime. Sorun ise bunun cevabını bulamıyor oluşum."

 Derin bir nefes aldım, cevabımı hazırlamama gerek bile yoktu. "Böyle düşünmeni gerektirecek hiçbir şey yok. O zamanları geride bıraktık ve şimdi önemli olan ikimiziz. Birbirimize karşı olan sevgimizi sorgulatacak hiçbir şey kalmadı önümüzde."

 "Seni seviyorum," dedi hiç beklemediğim bir anda. Evet, bunu ilk söyleyişi değildi ama yine de alışamamıştım.

 "Tabii... Küçük bir sorunumuz var."

 Kaşlarını çatarak bana baktığında endişelendiğini gözlerinden okuyabilmiştim. "Nasıl yani?"

 "Biliyorsun, Ron bir mektubunu buldu. Başlarda onu geçiştiriyordum ama bundan Harry'ye de bahsedince işler biraz kontrolden çıktı. Harry'ye yüzüstü bir şekilde bahsetmiştim aramızda olanlardan, yani çok az." Fazlasıyla hızlı konuştuğumu fark ettiğimde durdum ve birkaç saniye soluklandıktan sonra devam ettim. "Yani... Bunu daha fazla saklayamayız. Biliyorum açıklaması zor bir durum ve bunu anlamaları da zor olacak ama yapmamız gerekiyor."

 "Yani Harry ve Ron'la konuşacaksın, ikimiz hakkında," dedi onay almak istercesine.

 "Evet, sen de ailenle konuşacaksın." Draco'nun bir anlığına duraksadığını fark etmiştim. "Draco, bu engelleyebileceğimiz bir şey değil. Gerçekleşecek olan şeyi sürekli ertelememiz bu durumu veya onların düşüncelerini değiştirmeyecek."

 "Haklısın," dedi sakin bir tonla. "Ama bilmeni istediğim bir şey var." Gözlerimin içine baktı ve konuşmaya devam etti. "Eğer bize karşı gelecek biri olursa herkesi geride bırakıp sadece seninle birlikte olurum."

 Gözlerimin dolduğunu hissettim, sadece bir cümleyle bana çok farklı duygular hissettirmeyi başarıyordu. 

***

 Birkaç saat daha oturduk, geçmişten bahsettik. Çocukluk anılarımızı konuşup güldük, bazı zamanlarda ise derin bir sessizlik oluştu aramızda. Hava karardığında geri dönme zamanımız gelmişti.

 "O zaman, bir sonraki buluşmamızda görüşmek üzere," dedim ayrılma vaktimiz geldiğinde.

 "Olanlar hakkında seni bilgilendiririm," dedikten sonra elleri belimi buldu, kollarımı boynuna koyup sarılışına karşılık verdim. Geri çekilip yürümeye başladı, ardından bakmayı ve gülümsememi durduramıyordum. Aramızdaki biraz daha açılınca cebinden bir şey çıkardığını gördüm. Çok geçmeden bana doğru uçan kâğıttan bir kuş görmüştüm. Dudaklarımdaki gülümseme genişlerken gözlerim dolmuştu ama bu sefer mutluluktandı.

 Kuş bana ulaştığında elime aldım ve açtım. Draco çoktan göz önünden kaybolmuştu.

20.07.1998

Kalbimi ellerinin içine koydum
İşte saklaman için ruhum burada
Yapabileceğim her şey için sana izin veriyorum

Ve beni en iyi hediye ile kutsuyorsun
Şimdiye kadar bildiğim
Sen bana amaç veriyorsun
Evet, sen bana amaç verdin

D. M.

100 letters | dramioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin