mektup otuz üç | gün yirmi altı
Hermione'nin Bakış Açısından:
Kafam çok karışıktı. Akşam yemeğine bir saat kalmıştı ve ben ne yapacağımı bilmiyordum.
Dün bana verdiği kağıdı açarken hiç tereddüt etmemiştim. Ama okuduklarımdan sonra kafam karışmıştı.
Bunların hepsini planlamış olabilir miydi?
Bu düşünce aklımda dönüp duruyordu. Sonuçta arkadaşlar, beraber böyle bir şey yapabilirler.
Bunu Malfoy'a sorsam dürüst bir cevap alacağıma dair emin olabilir miydim?
Akşam yemeğine kadar kafamda dönen sorulara cevap bulmaya çalıştım. Şimdiyse sağımda Ron, karşımda Harry vardı ve büyük bir iştahla önlerindeki yemeklerden yiyorlardı. Ben ise çatalımla yemeği bir ileri bir geri ittiriyordum.
"Bir sorun mu var, Hermione?" diye soran Harry'nin sesiyle başımı kaldırdım.
"Sadece pek iştahım yok, midem kötü biraz." Tam olarak yalan sayılmazdı. Yemekten sonra ne yapacağımı düşüne düşüne mideme ağrılar girmeye başlamıştı.
Yavaş yavaş öğrenciler kalkmaya başlamıştı oturdukları yerden. Başımı Slytherin masasına çevirdiğimde bir çift gri göz ile buluşmuştu gözlerim.
Bunca zamandır bana bakıyor muydu? Yoksa şans eseri mi yakalamıştım?
Gözlerini kaçırmadı, tam tersine daha da baktı. Ardından kalktı ve Ortak Salon'u terk etti.
Artık karar zamanıydı.
"Benim yapmam gereken bir araştırma var, biraz kütüphanede kalacağım. Beni merak etmeyin," diyerek masadan kalktım. Ortak Salon'dan çıktıktan sonra adımlarımı dışarı yönlendirdim. Acele etmiyordum, yavaş yavaş gidiyordum.
Karagöl'e yaklaştığımda Malfoy'un yerde oturduğunu gördüm. Bir anlığına duraksasam da yürümeye devam ettim ve ben de yere oturdum.
"Gelip gelmeyeceğin konusunda hiçbir fikrim yoktu. Gelmeni umut ettim sadece."
"Benim de bir fikrim yoktu. Ama bazı cevaplar için gelmem gerekiyordu." Söylediğim son cümle ile başını bana çevirdi ve kaşlarını çatarak bana baktı.
"Nasıl yani?"
Cevap vermedim ve başımı gökyüzüne doğru kaldırdım. Bulutsuz gecenin açığa çıkardığı yıldızlara baktım. Ona bakmadan konuştum.
"Dün olanlar hakkında. Başta çok şaşırdığım için ne düşüneceğimi bilemedim. Akşam düşünmeye başladım, yazdıklarından dolayı şüphelendim. Acaba işbirliği yapmış olabilirler mi?"
Bakışlarını hissedebiliyordum.
"Bu çok saçma."
"Neden saçma olsun ki? Bana karşı dürüst olduğunu kanıtlamak istemiş ve böyle bir yol denemeyi seçmiş olabilirsin." Artık yüzüne bakıyordum. Gri gözlerine baktığımda göz bebeklerinin büyüdüğünü gördüm.
"Bana inan ya da inanma, sana her zaman doğruyu söyleyeceğim. Bunu aklında tut, Hermione. Yaşadığım süre boyunca sana asla yalan söylemeyeceğim."
Kalktı, başka bir şey söylemeden gitti.
Şimdi neye inanmalıyım?
Biraz oturduktan sonra kalktım ve Gryffindor binasına gittim. İçeri girdiğimde salonda bizimkilerin olmadığını görünce yatakhaneye yöneldim. Bir kağıt ve tüy alıp masaya oturdum.
31.10.1996
Özür dilerim.
Ama kendini benim yerime koyman gerekiyor. Sana güvenemiyor olmam gayet normal. Birdenbire her şeyin tersine dönmesi normal gelmiyor.
Bu akşamı telafi etmek istiyorum. Yarın derslerden sonra kütüphanede buluşup ders çalışmaya ne dersin?
Orada bekleyeceğim. Gelmemen benim için sorun değil ama orada olacağım.
Hermione Granger
ŞİMDİ OKUDUĞUN
100 letters | dramione
FanfictionHermione Granger ve Draco Malfoy. Onların aşkı bir imkânsız gibi görünüyordu ama bunu umursamadılar. Gözlerden uzak bir şekilde yaşadılar. Onlar, aşklarını 100 mektubun içinde yaşadılar. Yayımlanma Tarihi: 6 Temmuz 2020