mektup seksen | gün altı yüz dokuz
Draco'nun Bakış Açısından:
Hogsmeade'e gelmiştim ve Hermione'yi bekliyordum. Savaştan beri yüz yüze görüşmemiştik, yani bir aydan fazla olmuştu. Bir yandan onu göreceğim için heyecanlıydım ama diğer yandan korkuyordum. Aramızdaki şey hakkında pek konuşmamıştık, bu konuda ne düşündüğünü merak ediyordum.
Bana doğru yürüyen Hermione'yi gördüğümde dudaklarımda bir gülümseme oluşmuştu. Sadece onu görmek bile beni mutlu edebiliyordu.
"Çok beklettim mi?" diye sordu tam karşıma geldiğinde.
"Hayır, beklesem de sorun değil zaten," diyerek cevap verdiğimde gülümsediğini gördüm. Şu anda bu olanlara inanamıyordum. Eğer bir rüyadaysam bile bu rüyadan uyanmak istemiyordum.
"O zaman ormana doğru yürüyelim, hava güzel orada oturabiliriz." Başımı sallayarak onay verdiğimde yan yana bir şekilde yürümeye başladık.
"Günlerin nasıl geçiyor?" diye sordum aradaki sessizliği bozmak adına.
"Aslına bakarsan her şey normale dönüyor ama bazen bunun bir rüya olmasından korkuyorum."
"Ben de öyle hissediyorum, her şeyin yolunda gitmesi... Sanırım daha önce yaşamadığım bir şey." Bir süre yürümeye devam ettik, ormana yaklaşmıştık.
"Şuradaki ağacın dibine oturalım mı?" diye sordu çok uzakta olmayan bir ağacı göstererek.
"Olur."
Ağacın dibine, yeşil çimenlerin üstüne oturduk. Yan yana sayılırdık ama sırtımızı ağaca yasladığımız için yüz yüze değildik. Konuşmam gerektiğini hissederek dudaklarımı araladım.
"Bu durum... Yani ikimiz, sana tuhaf geliyorsa bunu anlarım. Bazen ben bile inanamıyorum buna. Şu anda böyle birlikte oturacağımızı önceden söyleselerdi inanmazdım. Ama buradayız, birlikteyiz."
Derin bir nefes aldığını duydum, ardından o nefesi verişini. "Evet, bana da bazen hayal gibi geliyor. Ama değil," dedikten sonra çimenlerin üstüne koyduğum elimin üzerine kendi elini koydu. "Artık saklanmamızı, benden kaçmanı gerektiren bir şey kalmadı. Hayatın ne kadar kısa olabileceğini savaş günü anladım. Bu yüzden hayatı ve duygularımı ertelememeyi öğrendim."
Bu sefer sözü ben devraldım. "Sana karşı bir şeyler hissetmeye başladığımda çok korkmuştum, daha önce hiç hissetmediğim duygular içerisindeydim. O zamanlar bunu görmezden gelmeye çalışıyordum ama bunu yapamayacağımı anladım. Çünkü her an aklımda sen vardın." Elimin üzerindeki eline baktım. Elimi elinin altından çektim ve elini tuttum, parmaklarımızı birbirine kenetledim. "Şu an bunu duyacak olmak seni korkutabilir ama gerçek bu. Savaş zamanında ben de hayatın ne kadar kısa olabileceğini anladım ve o an bu cümleyi sana söylemeden ölmemem gerektiğini anladım." Bakışlarımı birbirine kenetlenmiş ellerimizden çektim ve gözlerinin içine baktım. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki yerinden çıkacakmış gibi hissediyordum. "Seni seviyorum, Hermione Granger. Bize karşı olabilecek her şeye rağmen, seni seviyorum."
Yavaş yavaş dolmaya başlayan gözleriyle bana bakmaya devam etti. Ardından hiç beklemediğim bir anda sıcak dudaklarını benimkilerde hissettim. İkimiz de refleks olarak gözlerimizi kapatmıştık. Ellerimiz hâlâ birbirine kenetliydi, boşta olan diğer elimi yanağına koydum. Bu sırada öpüşmemiz derinleşmişti. Hermione'nin diğer eli de enseme gitmişti, böylece beni kendine daha da yaklaştırmıştı.
Nefes nefese kalmış bir şekilde dudaklarımdan ayrıldıktan sonra alnını alnıma yasladı. Gözleri hâlâ kapalıydı, gözlerini açtığında sağ gözünden bir damlanın süzüldüğünü gördüm. Yanağında olan elimle göz yaşını sildim.
"Bir cümlenin beni bu kadar mutlu edeceğini hiç düşünmemiştim." Gülümsedi ve ben de gülümsedim. "Sanırım bu sana hediyem olabilir," dedikten sonra dudaklarıma küçük bir öpücük bıraktı. "Seni seviyorum, Draco Malfoy. Yaşanan her şeye rağmen, seni seviyorum."
Gözünden bir damlanın daha süzüldüğünü gördüğümde dudaklarımı damlanın üzerine götürdüm. Yanağına birkaç küçük öpücük bıraktıktan sonra yüzümü boynuna bastırdım ve kokusunu içime çektim.
Şu an evrendeki en mutlu insan olabilirdim. Bu anın bitmesini istemiyordum.
Hermione sakinleşmişti, artık göz yaşı dökmüyordu. Her ne kadar istemesem de geri çekildim ve gözlerinin içine baktım. "Artık ikimizi engelleyen her şeyi geride bırakma zamanı geldi. Senden asla vazgeçmeyeceğim."
***
Biraz daha sohbet ettikten sonra ayrılma zamanımız gelmişti. Bugün yaşadıklarımızı düşündükçe içten içe gülüyordum, daha önce hiç bu kadar mutlu olduğumu hissetmemiştim.
"Ayrılma zamanı geldi," dedi Hermione bana dönerek.
"Evet," dedim biraz kırgın bir sesle. "Ama bundan sonra geri dönmeli ayrılıklar olacak."
Hermione elini cebine götürdü ve bir kâğıt çıkardı. "Bir yıl önce bugün... Aynı mektupla kutluyorum bu günü."
Uzattığı kâğıdı aldım ve açtım.
05.06.1998
Doğum günün kutlu olsun, Draco Malfoy.
H. G.
Dudaklarımda oluşan gülümsemeyle kâğıdı geri katladım ve cebime koydum. Ardından Hermione'ye sarıldım.
"Hayatımı daha güzel yaptığın için teşekkür ederim."
Size yanlış izlenimler verdim ama ben güzelliklerine ağlayabilirim yani çok da yanlış değil...
NEYSE NASIL FEELS GEÇİRİYORUM VALLA SİZ NELER YAŞIYORSUNUZ BEN İÇTEN İÇE SIRITIYORUM
ŞİMDİ OKUDUĞUN
100 letters | dramione
FanficHermione Granger ve Draco Malfoy. Onların aşkı bir imkânsız gibi görünüyordu ama bunu umursamadılar. Gözlerden uzak bir şekilde yaşadılar. Onlar, aşklarını 100 mektubun içinde yaşadılar. Yayımlanma Tarihi: 6 Temmuz 2020