Evanescence -My Immortal
(Ruhumun her köşesinde hissettiğim bu eser kitabımı en güzel özetleyen şarkı. ❤️)Başladığınız tarihi yazar mısınız ?
Hayat sivri taşlarla serilmiş, dikenli güllerle donatılmış kısa zamanlı bir yolculuktu.
Dünyaya geldiğimiz anda ilk adımımızı sivri bir taşın üzerine basmaya cesaret ederek atardık. Sonra canımız yansa da yürüye yürüye o acıya alışır, sivri taşların üzerine basmayı öğrenirdik. İşte o an o yolu kattetetmeye başlardık.
Bu yolculukta bize sadece duygularımız eşlik ederdi. Kimi sevinçten kimi hüzünden hem güler hem de ağlardık yetmez üstüne bir de isyan ediverirdik. Ama bilirdik ki kan dökmeden ter akıtmaz, ter akıtmadan gözyaşının tadını alamazdık.
Tadılmayan bir gözyaşı fark edilmeyen bir güzelliğe eşdeğerdi çünkü güzellikleriyle fani yolcuyu büyüleyen güller, kendisini sevmek isteyen her bir ete dikenini batırırdı. Eğer ki ruhumuzda hissettiğimiz keskin acıya, damarımızda durmayan o kana rağmen gülü sevmeye razıysak gözyaşının tadını bilir ve hayatın zevkini almaya başlardık.
Ben bu yolda her zaman ilk adımı atmış ve çoğu zaman ağlamıştım. Güller canımı yakmış, kanımı akıtmıştı ve ben hem gülmüş hem ağlamıştım. Hayatın zevkini tatsam bile üzerinden hatrı sayılır bir süre geçmeden yine güllerin dikenine takılmıştım.
Dokunmaya doyamayacağım her bir güle ahım olsundu. Canım ne kadar acırsa acısın inadına pes etmeyecek, hayatı dibine kadar yaşayacak, tüm duyguları köküne kadar tüketecektim. Sadece kesinlikle aşık olmayacaktım.
Büyük mü konuşuyordum ?
---
İlkbahar aylarına aldanıp ince giydiğim için gün boyu üşümüştüm. İşin yorgunluğu da üzerine eklendiği için kemiklerim sızlıyordu. Neyse ki bu akşam yemeklerimizi Hasan yapacaktı.
Bize ait olan küçük ama iki kişi için yeterli olan dairemizin zilini çalıp burnuma gelen yemek kokusunu içime çeke çeke Hasan'ın kapıyı açmasını bekledim.
Kısa bir süre sonra kapı açıldığında üstünde önlüğü suratında salçası ile kapıyı açan Hasan'ın sevimli tipine sırıtarak içeri girdim.
"Hoş geldin." "Yemek yapmak senin neyine kardeşim?" Kaşlarını çatıp omzuna attığım elimi havaya savurdu.
Sevdiğim insanları gıcık etmeye bayılıyordum.
"Çok meraklıysan sen yap da yiyelim!"
Salça olan yanağını sıkıp ayakkabımı içeri aldım.
Üniversiteyi İstanbul'da okumaya başladığım zaman arkadaş olup kısa bir süre sonra bu eve çıkmıştık. Başta pek tanımadığım için cesaret edememiştim ama kaybedecek de bir şeyim yoktu. İyi ki de kabul etmiştim. Altı yıldır iyi günümde de kötü günümde de yanımda olan tek destekçim tabiri caizse ahiretliğimdi.
Elimi yüzümü yıkadıktan sonra yemek için mutfağa geçtim. Midem bulansa da Hasan'ın makarnayı sırf benim için yaptığını bildiğimden yemek zorundaydım.
"Bu tabağı bitireceksin!" Dedi anne edasıyla parmağını üzerime doğrultarak.
Sevimli tipi ile tehdit etmesi daha doğrusu tehdit etmeye çalışması insanı korkutmuyor aksine yanaklarını sıkarak sevme isteği uyandırıyordu.
"İş nasıldı bugün?"
"Yorucuydu bir tane daha proje aldık şimdiden çizimlere başlamam gerek. Senin nasıldı?" kafasını kaldırıp gözlerime baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONSUZUM (GAY)
Teen Fiction[TAMAMLANDI] "Ölümsüzler gitmez ki... Ebediyen yaşar. Sen de ölümsüzsün, sen de sonsuzsun ama tek bir fark var. Sen benim sonsuzumsun." NOT : Küfür, cinsellik vb. ögeler içerir.