"Sana inanamıyorum..."
Seungmin'in bana bugünkü beşinci hayret edişinin eşliği ile sandalyeleri düzeltip masaları siliyordum.
Alt tarafı Chan'a yaklaşabilmek için beni ders çalıştırmasını rica etmiştim ne var?
O an şaşırsa da birkaç saniye içinde kabul etmişti. Çarşamba günleri öğleden sonra bir saat çalışmak için sözleşmiştik. Her ne kadar bunu yaptığım için vicdan azabı duysam da bir yanım tam destek hep destek veriyordu.
Seungmin gittiğim her masaya kuyruk gibi peşimden gelirken bir yandan da kucağındaki Moon Jin'i pışpışlıyordu. Sildiğim masanın sandalyelerinden birinde de Jeong İn oturmuş, Moon Bin'i uyutmaya çalışıyordu. Bu sayede ben de rahatça işimi yapabiliyordum. Babam ürün kontrolüne gittiği için şuan sorumluluk bendeydi.
Gerçi zaten bu tarz işleri ona bırakmamak için tetikte bekliyordum. Son zamanlarda sırtı tutulmaya başlamıştı. Temizliği falan sadece benim yapmam gerekiyordu. Neyse ki arada bu ikisi gelip bebeklere bakıyorlardı da hemencecik hallediyordum.
"Birkaç haftadır notların yükselmedi mi senin? Ya Chan seonbae durumu anlarsa?"
Derin of çekerek ona döndüm.
"Anlamıyormuş taklidi yapmak benim için çok zor değil Seungmin.""Doğrı, genel olarak gerizekalı olduğun için.."
Elimdeki toz bezini vurmak için ona doğrulttuğumda kalkan olarak Moon Jin'i kullandı. Gözlerimi devirerek onu kucağıma aldım.
"Ver, düşüreceksin çocuğu."
Mutfak tarafına ilerleyip arkadaki dinlenme odasına geçtim ve uyuklayan kardeşimi beşiğine yatırdım.
Başlarda bebek eşyaları almak için fazla paramız yoktu. Zor günler geçirdiğimiz olmuştu ama çok hızlı toparlamıştık işleri. Restoranttan iyi kazanıyorduk.
Yavaş yavaş çocukların ihtiyaçlarını karşılarken, Soo teyze dükkana koymamız için bize Seungmin'in bebeklikten kalan beşiğini vermişti. Evdeki ikiz beşikleri aksine bu biraz daha büyüktü.
Neden bilmiyorum ama bu olay o zamanlar beni çok duyulandırmıştı. Beşiğin önünde saatlerce oturup boş yere kafa yorduğumu hatırlıyorum.
Seungmin gelmese sabaha kadar aynı şekilde otururdum belki...
İçeri döndüm. Moon Bin de uykuya dalmıştı, Jeong'in kucağından onu alıp tekrar arka tarafa geçtim, Moon Jin'in yanına bıraktım. Bir süre uyurken izledim onları.
Çok tuhaf.
Kafanı arkaya çevirdiğinde acı dolu bakışlarla seni izleyen arkadaşlarının olduğunu biliyorsun, ama o tarafa bakmaya korkuyorsun. Hüzünlü bakışlar istemiyorsun çünkü.
Önünde senden ve babandan başka kimseleri olmayan kardeşlerin var, ama onların bundan haberleri yok.
Çünkü daha çok küçükler.
Ben de küçüğüm.Onların hem ablaları hem anneleri olmaktan memnunum. Ancak... Tüm bunları yaşamak için henüz küçüğüm.
Onları anneleri kadar seven biri var. Aramızdaki en büyük fark bu işte.
Benim yok."Nora... Gel hadi."
Seungmin'in seslenmesi ile kendime gelip ayağı kalktım. Benim için üzüldüğünün farkındaydım. Gözlerindeki o ifadeyi görmemek için ikisinin de yüzüne bakmadan mutfak tarafına geçtim. Peşimden geldiler.
"Geç olmadan eve gidin, babam gelince kapatır çıkarız biz de."
"O gelince gideriz noona."
Jeong İn'e baktım, yavaşça tebessüm edip elimi omzuna koydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Curly Haired Boy | Bang Chan
Fanfiction#watty2021 yarı finalist #watty2022 yarı finalist Alnına düşen her bir kıvırcık tutamı okşarken, gözlerim minik gamzelerinde takılı kalmış ve ben senin kulağına fısıldıyorum. "Ya lyublyu tebya..." -06.26.2020 ©Adoyyakli For @chanxwally 🖤