Chan'ın hazırladığı sandviçten bir ısırık alırken gözüm, bakışları ben ve Chan arasında gidip gelen Felix'in üzerindeydi. Hafif kıstığı gözlerle bir şeyi anlamak ister gibi bakıyordu sandviçini yerken.
Bu arada Chan kesinlikle mükemmel sandviç hazırlıyordu.
Felix masada tam benim karşımda, Chan ise yanımda oturuyordu. Üçümüz de ses çıkarmadan önümüzdekileri yerken sonunda dayanamayıp Felix'e doğru konuştum.
"Şu bakışlarını çeker misin artık?!"
Bunu demem ile Chan kafasını kaldırıp bize baktı şaşkınlıkla. Felix ise ağzındaki lokmayı yutup konuştu.
"Nereye bakacağımı sana mı soracağım sarı matruşka?"
"Bana bak çilli hıyar-"
"Kesin."
Chan'ın otoriter sesi ile susup ona döndüm. Şu hallerine bayılıyordum ama şuan bunu düşünecek durumda değildim. Birkaç dakika önce Felix bizi yanlış anlaşılacak bir şekilde bastığından beri mantıklı düşünemiyordum. Onu geçtim, Chan'ın karşısında on saniye de olsa bornozla durmuştum. Bu kadar aksiyon benim için fazlaydı.
Utançtan yerin dibine girmediğime şükrediyorum.
Sandviçlerimiz bitince ben masadaki kırıntıları temizledim, Felix de bulaşıkları makineye yerleştirdi. Chan yukarı çıkmıştı bir şey demeden.
Üzerimde Felix'in pijamaları vardı. Chan kendi kıyafetlerinin bana çok bol geleceğini düşünerek Felix'den benim için pijama istemişti. Felix de hiç sorun etmeyerek bana en rahat olan şeyleri bulmuş ve kapının önüne bırakmıştı.Ancak onları giyip odadan çıktığımda Felix çaktırmamaya çalışarak üstüme gülmüştü çünkü pijamalar az da olsa bol gelmişti. Ben de ona sinirle bakmaktan başka bir şey yapamamıştım. Tamam, belki biraz komik duruyordum ama bu kadar gülmeye gerek yoktu. Tabi çilli hıyarımız illa beni gıcık edecek ya.
Sue bu manyağın neyini seviyor gerçekten anlamıyorum.
Benim kıvırcığım öyle miydi? Hayır.
Ay... O da bana her şeye rağmen hala hafif hafif trip yapıyordu. Beni bulup evine getirmiş ve güzelce ilgilenmişti evet ama yine de soğuk davrandığını dışarıdan bakan herkes anlayabilirdi.
Belli etmemeye çalışsam da bu beni inanılmaz üzüyordu. Ona yakınken uzak olmak...
Biz Felix ile hala mutfakta iken Chan merdivenlerden inip seslendi bana.
"Nora, çarşafları değiştirdim. Sen benim odada yatıyorsun."
"Sunbae gerek yok buna, ben salonda-..." Cümlemi dinlemeden merdivenleri geri çıkmıştı. İşte hep böyle lafımı dinler canım kıvırcığım(!)
Arkadan bir gülme sesi geldiğinde kaşlarımı çatarak oraya döndüm.
"Ne gülüyorsun be çilli!"
"Şu halinle Chan bile seni ciddiye almıyor."
"Yapma ya, seni çok mu alıyor?"
"Gerizekalı. Sen gidince pijamalarımı beş kez yıkadıktan sonra kullanacağım."
"Yemin ediyorum seni şuracıkta boğazlarım bak arkadaşımın sevdiğisin falan umursamadan."
Son cümlemde gülen yüzü düşmüş bakışlarını kaçırmıştı. Ben de dediğime pişman olarak yutkundum. Diyecek bir şey bulamayıp arkamı döndüm ve mutfaktan çıkmak üzere adımladım. Ama pijamanın paçaları yere sürtüğü için doğru düzgün yürüyemiyordum. Dizlerinden tutarak biraz yukarıya çekmeye çalıştım. Ancak yine aşağı kaydılar. Uzun alt kıyafetlerle yürümek bu yüzden çok sinir bozucuydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Curly Haired Boy | Bang Chan
Fanfiction#watty2021 yarı finalist #watty2022 yarı finalist Alnına düşen her bir kıvırcık tutamı okşarken, gözlerim minik gamzelerinde takılı kalmış ve ben senin kulağına fısıldıyorum. "Ya lyublyu tebya..." -06.26.2020 ©Adoyyakli For @chanxwally 🖤