23🖤

7K 563 967
                                    

Günlerdir göremediğim kardeşlerime sıkıca sarılıp öpüyor, özlediğim kokularını içime çekiyordum. Onlardan uzak kalmak gerçekten berbat bir histi. Daha önce yaşamıştım, tekrar olmasını istemiyordum.

Babam, Felix'in amcası ile sponsorluk işlerini konuşurken ben masalardan birinde ikizler ile hasret gideriyordum. Chan ve Felix yanlarında Felix'in amcasıyla geldikleri zaman oldukça şaşırmıştık. Sponsor olup işletmeyi büyütme fikrini sundukları zaman da babam çok şaşırmıştı. Böyle bir hamle beklemiyordu. Ki ben de Chan'ın bu kadar hızlı halledebileceğini beklemiyordum.

Chan bir kez daha imdadıma yetişmişti. Bundan öncekilerde olduğu gibi.

Moon Bin ile Moon Jin'i sevmekten bayılacaktım şuraya. O kadar sevimlilerdi ki yanaklarını ısırasım geliyordu ikisinin de. Sarı saçları hafif hafif çıkmaya başlamıştı. Gözleri de benimkiler gibi bal rengiydi. Büyüdükleri zaman fena yakışıklı olacaklardı bunlar, söyleyeyim.

Sonunda anlaşmış olacaklar ki, babamla  el sıkışıp birkaç kağıt imzalamanın ardından Felix ile amcası restoranttan ayrıldı. Chan ise tekrar burada çalışmaya başladığı için kalmıştı. İşi benim yüzümden bırakmış olmasına zamanında çok üzülmüştüm ancak şuan benden mutlusu yoktu. İkizlerin velayetini babamın alacağı da kesinleştikten sonra tamamen rahattım.

Geriye bir tek üniversite sınavı mevzusu kalıyordu. Onu da elimden geldiğince güzel bir şekilde halledecektim. Yalnızca iki gün kalmıştı. Babam kafamı bu velayet konusuna takmamamı, sınava odaklanmamı söylediği için biraz daha çabalıyordum şu son iki günde. Muhtemelen Ewha Kadınlar Üniversitesi ilk tercihim olacaktı ama içimde bir yerlerde hala Chan'ın okulunu yazma isteği vardı...

Tabi ki her şey puanımıza göreydi ancak ben o okulu gerçekten sevmiştim ve Rusça bölümünde okumak benim için çok büyük avantaj olacaktı. Tüm bunların yanı sıra Chan ile aynı okulda olmak... Ben dönemin başından beri bunun için çalışmıyor muydum? Bu yüzden kavga bile etmiştik. Daha doğrusu o bağırmıştı ben dinlemiştim. Ama şimdi her şey değişmiş gibiydi.

Chan değişmişti.

Bana kızmıyordu.
En azından eskisi gibi değildi.

Babam telefon görüşmesi yapmak için dinleme odasına geçince Chan bize doğru geldi, yanımdaki boş sandalyeye oturup Moon Jin'i kucağına aldı. Onlarla oynamayı çok seviyordu.

"Yarın bu sponsorluk anlaşması tamamen hallolacak. Evraklara bakınca baban maddi açıdan çok daha güçlü gözükeceğinden rahat olabiliriz. Kimse sizi babanızdan ayıramaz."

Moon Jin'in saçlarını okşarken kurduğu cümleler gülümsememi sağlamıştı.

"Teşekkür ederim sunbae." Diyebildim sadece. Ona ömrümün sonuna kadar teşekkür etsem yine de azdı sanki. Benim için çok büyük bir şey yapmıştı, her zaman ki pamuk kalbi devredeydi işte. Ve ben o pamuk kalbe aşıktım.

Gözlerini bana çevirdi.
"Pazartesi sınava giriyorsunuz, heyecanlı mısın?"

"Biraz üstesinden gelebileceğimi düşünüyorum."

Yüzündeki tebessüm devam etti.
"Buna eminim."

Ben yiyeceğim ama seni!

Tebessümü hafifçe silinirken çekingen bir vaziyette bakışlarını benden kaçırdı ve yutkundu.

"Şey... Bu arada, tercih yapacağın zaman..." Konuşması da utanır biçimde olunca kaşlarımı çattım.

"Bizim okulu yaz ilk sıraya. Y-yani hala istiyorsan."

The Curly Haired Boy | Bang Chan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin