13🖤

6.5K 578 896
                                    

Son sınavlara fazla zaman kalmamış olmasına rağmen iki gündür kendimi derslere veremiyor oluşumun üzüntüsünü duyarken, bir yandan da dün ani yakınlaşmanın etkisini üzerimden atamayışım vardı.

Restoranın kapanmasına yakın saatlerde abur cubur tarzı şeyler almak için cüzdanımı cebime atarak markete gittim. Kısa süre içinde alışverişimi yapıp çıktım. Aslında direkt eve gidecektim ama bu saatte sokakta yalnız yürümenin pek güvenli olmayacağını düşünerek restorana döndüm babamla gitmek üzere.

Kapıdan içeri girdiğim an Chan ile çarpışmam bir yana, anın şoku ile ikimizin de öylece kalması kalbimi resmen arşa çıkarmıştı. Üstelik o belimden yakalamıştı düşmemem için değil mi? Kusura bakma Chan, sadece fiziksel olarak düşmemi engelledin.

Geri çekildikten sonra kızaran yanakları o kadar sevimliydi, tutup sıkmak istemiştim. Tabi bu sadece istek olarak kalmıştı.

Arkama yaslanıp derin bir nefes aldım. Hocanın anlattıkları bir kulağımdan giriyor diğer kulağımdan çıkıyordu. Çok da uykum vardı dün gece düşünmekten uyuyamadığım için. Şimdi ise cam kenarında oturuyor olmam sebebiyle dışarıdan gelen püfür püfür hava iyice mayışmamı sağlıyordu.

Daha fazla dayanamayarak kafamı sıranın üstündeki kollarıma yasladım. Teneffüse kadar biraz uyur, zil sesine uyanıp kahve almaya giderdim. En azından biraz kendime gelebilirdim bu sayede.

💙

Nazikçe dürtüldüğümü hissettsem de gözlerimi açmadım. Uyku daha ağır basıyordu. Ancak ardından bir ses duydum ve daha sert dürtülmeye başladım.

"Öyle bebek uyandırır gibi yapmayacaksın, biraz vahşi ol."

Bunu dedikten sonra delirtmek istercesine uyandırmaya çalışan Seungmin'i şuan patlaklamak istiyordum. Hızla kalkıp elini ittim. Seungmin ise gülerek ön sırada oturan Sue'ye döndü.

"Bak, hemen uyandı. Sen anlamazsın bu işlerden tabi doğal olarak."

Saçma sapan bir şeyle Sue'ye artistik taslamasına gözlerimi devirdim ve ayağı kalkıp kafasına sertçe vurdum. Sue ufak bir kahkaha attı.

"İnsan evladı öyle mi uyandırılır öküz?"

"Ben seni hep böyle uyandırıyorum... Ne yapayım kızım uykun ağır."

Oflayarak omuzlarımı düşürdüm. Anlık hiddetim son bulmuştu.

"Ne oldu bu kadar önemli?"

Seungmin kaşlarını çattı.
"Unuttun mu? Spor salonunda Jeong İn'in tenis maçı vardı bugün."

Elimi alnıma vurdum.
"Tamamen aklımdan çıkmış ya.. Gidelim."

Seungmin önde, biz Sue ile biraz daha geride ilerlerken Sue koluma girmişti. Seungmin'in duymaması için biraz kısık bir ses tonuyla sordu.

"Hala şu vicdan azabı konusu mu?"

Bakışlarımı ona çevirip olumlu anlamda kafamı salladım.

"Bence biraz rahatlaman gerekiyor. Tamam, Chaeyoung haksızdı demiyorum. Ama bugünlerde kızlar hoşlandıkları erkekleri elde etmek için neler neler yapıyorlar, aklın almaz yani. Bu yüzden sen de daha fazla kendini kötü hissetmemelisin."

İç çektim.
"Öyle mi dersin?"

"Hm, kesinlikle. Ben Felix'e yanaşan her kızı dövdüğüm için vicdan azabı duysaydım oho~"

Bu dediğine gülüp kafamı salladım. O sırada Seungmin bize dönmüştü. Elleri cebinde geri geri ilerlemeye başladı.

"Neye gülüyorsunuz siz? Benim dedikodumu mu yapıyorsunuz lan yoksa?"

The Curly Haired Boy | Bang Chan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin