21. Bölüm

64.5K 3.7K 250
                                    

Ali Merdan, nefes nefese koşturduğu patika sayılabilecek cılız yolda gördüğü geniş bir ağacın arkasına saklandı.

Burada tek başındaydı.

Yardım edecek hiç kimse yoktu.

Toplu olarak gittikleri keşifte pusuya düşmüşlerdi ve askerleri katledilmişti. Bunun hesabı er geç ödeşilirdi ama şu an hayatta kalması gerekliydi. Zar zor nefes alırken Etrafını gözetlemeye çalıştı.

Yedi aya yakındır evinden uzaktı. Savaş tüm hızıyla devam ederken hem kayıp veriyorlar, hem de kayıp yaşatıyorlardı.

Tüm bu savaşın ortasında aklına Nazlı düşüyordu ve bu düşünceler bulunduğu andan uzaklaşması neden oluyordu. Düşünceleri kafasından atması, Nazlıyı düşünmeyi daha sakin bir ana bırakması gerekliydi. Esir düşerse ne Nazlısına kavuşabilirdi ne de ailesine.

Kazanamasalar bile bu savaştan sağ çıkmalıydı!

Elini sağ omzundaki yarasına bastırdı ve acıyla yüzünü buruşturdu. Omzuna ok saplanmıştı. Kan kaybının artacağını bilerek okun yarısını kırmış, yoluna öyle devam etmeye çalışmıştı ama şimdi engellenemez olan kan kaybı gözlerini karartıyordu.

Bir yerden yardım bulmalıydı. Yardım edebilecek bir Allah'ın kulu yoktu.

Arkasına saklandığı ağacı siper alarak etrafı gözetledi. İzini kaybettirmiş olmalıydı ki etrafta hareket yoktu. Eğilmeye çalışarak yeri tamamen kaplamış olan uzun kızılotların arasına girdi. Fazla hareket ettirmemeye çalışarak otların arasından ilerledi. Kulağı etrafta neler olduğundaydı. Hisleri kabarmış, etrafta ne olup bittiğini anında anlayabilecek kapasiteye ulaşmıştı. Can havli böyle bir şey olsa gerekti.


Eğer o can havliyse, o anda bile aklında Nazlı vardı Ali Merdan'ın. İnsanın canından olan nasıl aklında olmazdı ki?

Nazlıyı bir kez daha görmeden, ona doymadan ölmek istemiyordu Ali Merdan. Hayatının her anını kaplamıştı güzel karısı. Uyuyordu Nazlı, uyanıyordu yine Nazlı. Bu durumdan hiç şikayetçi olmazdı Ali Merdan, eğer karısı yanında olsaydı. Böyle uzakta olunca sadece hayaliyle kalıyordu. Dokunamıyordu. Kokusunu duyamıyor, sevdiği kadını gerçek manada sevemiyordu.

Korkusu, ona geri dönememek değildi aslen. Geri döndüğünde aynı Nazlıyı bulamamaktı. Gözlerindeki o ateşi sönmüşse, Ali Merdan'dan vazgeçmişse, evliliklerine karşı soğuk davranırsa... Bunlar aklındaki ihtimallerdi.

Hele ayrıldıkları günü aklına dahi getirmek istemiyordu. O gün de aynı bugün gibi pusuya düşmüşlerdi. Nazlının eteğine sürülen kanı hatırlıyordu. Sonra Nazlının kendisine doğru haykıran sesini hatırlıyordu. Karısının yüzüne sıçrayan kanları. Tam ona uzanmaya çalışırken kafasına aldığı ağır darbeyi. Nevri kaymıştı! Ayıldıktan sonraki kadar değildi ama.

Kafasındaki hala iyileşmemiş yaranın kabuğuna dokundu. Bu Nazlıyı koruyamamanın bedeliydi. Onu yalnız ve yarı yolda bırakmanın. Belki de aklına getirmek istemediği bir duruma sebep olmanın. Eğer Bebekleri karnındaysa ve o gün Nazlı düşük yaptıysa Ali Merdan kendisini affetmezdi! Nazlının yüzüne dahi bakamazdı. Erkek diye yanında duramazdı. Bostan korkuluğu olsa daha iyi korurdu Nazlıyı! Düşünmemeye çalıştı ve kendini uyardı.

O arbededen sonra uyandığında ordu çadırındaydı. Yaşadığı şaşkınlık ve karısına gitme isteğini hala hatırlıyordu. Adını sayıklaya sayıklaya uyanmıştı Nazlının. Karşısındaki ordu hekimini ve Vezirleri çok sonra fark edebilmişti. Zaten sonra da padişahın karşısına çıkmış aldığı emirleri uygulamıştı. Sefa Bey'in Valiliği düşürülmüş, kendisi de idam edilmişti. Yolsuzluk, itaatsizlik, bağımsızlaşmaya çalışma, ticarette hile, emirlere karşı gelme... Birçok suçu vardı ve Sefir Hanım bu yargılamada Sultanın tarafında olmuştu.

Bu işlerle uğraşmak istemiyordu Ali Merdan. Belki de ilk defa böyle bir sosyal konumda olduğu için öfkeliydi. Ne olurdu Nazlının köyünden bir adam olsaydı. Ne güzel babasından isterdi. Öyle savurgan, eli iş tutmaz biri de değildi. Sakin, sessiz ve aşk dolu bir evleri olurdu. Bir bahçeleri olur ekip biçer geçinirlerdi. Bahçelerinde çocukları oynardı. Şimdiki gibi kendisi burda yaralı Nazlısı orda yaralı olmazlardı.

Gözleri karardı yine. Fazla kan kaybetmişti. Etrafı dinledi ve ses gelmeyince otların arasından ilerlemeye devam etti. Burdan sağ çıkmalıydı! Daha yaşayacak çok şeyi vardı. Baba olmayı tatmalıydı. İyi bir koca olmalı, baba olmalı hatta dede bile olmalıydı. İçini ümitli düşüncelerle doldurmaya çalıştı ve ilerledi uzun otların arasından.

Biraz ilerledi keten sonra atlı sesleri duydu. Kendi askerleri miydi yoksa düşman askeri mi bilemiyordu. Adamların hiç sesi çıkmıyor, bağırış çağırışları duyulmuyordu. Olduğu yere çöktü ve gizlendi. Nefes dahi almıyordu. Otların arasından gelenlere bakmaya çalıştı. Gördüğüyle daha da gizlendi. Bunlar düşman askerleriydi. Patika yoldan ayrılmakla çok iyi bir karar vermişti.

Atlılar geçtikten sonra olduğu yerde biraz oturdu. Artık takati kalmamıştı. Yürüyebilecek durumda değil gibiydi. Gözleri kararıyor, elleri titriyordu. İstemsiz bir şekilde otların arasına uzandı bedeni. Kan kaybı kaldırabileceği sınırı çoktan aşmıştı.

Gözlerinin önüne Nazlı geldi. Çeşme başında gördüğü an. İstemeye gittiklerinde görüştükleri an. Evlendikleri, birlikte oldukları an...

Nazlıyla çok anı biriktirememişlerdi. Ali Merdan daha çok anıları olmasını isterdi ama gördüğü kadarıyla kader buna izin vermeyecekti. Evlerinin her yerine sesleri bulaşsın, Nazlı nereye baksa Ali Merdan'ı görsün isterdi.

Kendi kendine hayıflandı. Gitmeden önce kokusunu solusaydı eğer, bu kadar hasretlik çekmezdi. En azından böyle düşünüyordu. Eğik halde yürüdüğü yerde dizlerinin üzerine düştü. Gözleri ağır ağır kapanıyordu. Mücadelesi kendiyleydi. Gözleriyle birlikte bilinci de kapanıklık ve açıklık arasında gidip geldi. Omzundaki yaradan akan kanlar toprağa karıştı.

Ölmemeliydi.

Burada bitemezdi.

Yarım kalamazdı.

Mücadele etmeliydi ama nefes alamıyordu. Boğazı tıkanmış gibi hissediyor, ayaklarından başlayan uyuşukluk dizlerine doğru ilerliyordu.

Sonunda gövdesi de yere düştü. Elleri de uyuştuğu için kendimi tutamadı ve yüz üstü yere kapaklandı. Bu sırada okun kırık sapı toprağa isabet etmiş, daha derine girerek Ali Merdan'ın canını yakmıştı.

Artık takati yoktu. Nefes almak bile güçken, ümit etmek bir hayaldi.

Daha düne kadar mutlu mesut yaşıyordu. Hayatı mükemmeldi. Şimdi o hayat ellerinden kayıyordu..

Gözleri ve bilinci aynı anda kapandı.

Belki de Ali Merdan'ın hikayesinin sonuydu.

Ve tam o anlarda Nazlı, karnında hissettiği kasılma ve ıslaklıkla doğumun başladığını anladı...

Birinin 'son' dediğine, başka biri 'başlangıç' diyebilirdi...







Heeeelllllööööö...

Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi alabiler miyim??

Sizce gelecek bölümde bizleri neler bekliyor...

Bu arada bu hikayeyi fazla uzatmayacağım. Çünkü benim normal formatı kısa hikaye. 30 bölümü geçmem müçize olur. Olmasın bence. 31. Bölümde saçma sapan işlere döner çünkü. Zaten bu hikayeyi tek bölümlük yapacaktım ama şu an 24k kelimelik bir hikayeye dönüştü. Garip. Ama bence güzel oldu.

Yorumlarınızı ve oylarınızı esirgemeyinis lütfenn...

VALİNİN OĞLU (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin