6. Bölüm

91.3K 5.6K 394
                                    

"Beyhan Bey. Bizim oğlan geldi 22 sine. Ne zaman evereceğiz. Beylerin kızları kapısında bekler."

"Bırak beylerin kızlarını Selime hanım. Anlattım ya sana. Sözlü bizim oğlan."

"Kaç yıl geçmiş aradan. Bu kadar seneye söz mü dayanır Bey. Kızı evermişlerdir belki şimdiye."

"Veysel sözünü çiğnemez. Mert adamdır. Ama bir haber yollayalım bakalım ahvali nedir."

...........

Veysel gelen atlılarla duraksadı. Kızı daha küçüktü. Şimdi vakti değildi. Kendisi gibi iri yarı büyüyen oğluna baktı. Kapıda dikilmiş askerlerin derdini öğrenmeye çalışıyordu. Bir de içeride küçük kızı vardı Nazlısının kopyası. O da pencereden bakıyordu.

"Hayrola sipahi. Savaş çıktı da adam almaya mı geldiniz. Daha küçüktür bizim oğlan."

Oğlu Samed hemen babasına dönüp yüzüne biraz korku biraz şaşkınlıkla bakınca Veysel güldü. Veysel gülünce asker de güldü ve söze girdi.

"Hayırdır hayır Beyim. Vali Beyin mektubu var. Bir de köydeki haberler kulağına çalınmış. Korucular gezecek bu vakitten sonra. İçiniz rahat olsun."

"Sağolasın."

Bir vakit sonra Veysel cesaret gösterip mektubu açtı. Güzelce okudu. Kaçırdığı, yanlış anladığı yer olmasın diye tekrar okudu. Halini hatırını soruyordu eski dostu. Kızını da soruyordu. Haberler yeni kulağına gelmiş, gerekeni yapacağım diyordu. Kızımın canı benim canım. Yanarsa yakarım diyordu.

Mektup Veysel'in içini sıksa da rahatlatıyordu bir yandan. Kızım diyordu. Zaten burda olduğu zaman da bağrına basmış, olmayan kızı yerine koymuştu Nazlıyı. İçi rahatlıyordu bir yandan. Diğer yandan da ilk göz ağrısını, can paresini veriyordu ellere. Gidecek diye her gününü güzel geçirmişti kızıyla, evlatlarıyla. Nazlıdan sonra ikiz oğlanlar olmuştu. Birine Samed diğerine Nejat demişlerdi. Sonra Nazlısının bir kopyası doğmuş ona da Neslihan adını koymuşlardı. Kaybettikleri can kadar Allah yeniden nasip etmişti onlara. Kocaman aileleri vardı.

Mektubun sonuna doğru çocukları birbirine alıştırmak gerek demişti Beyhan Bey. Kendisi Ali Merdan'a anlatmış Nazlıydı. Ali Merdan. Yiğitlerin yücesi, yiğitler yiğidi. İnşallah dedi Veysel içinden. İnşallah adı gibi yiğittir.

Eşi Saime'nin yanına gidip mektubu anlattı. Yavaş yavaş anlatsın ilerideki eşini diye. Ama ikisi de tanımaz etmezdi Ali Merdan'ı. Saime hanım attı ortaya lafını sonra.

"Biz olanı biteni anlatalım Nazlıya. Aklı başındadır, anlatınca anlar. Başına buyruk da değil. Ne yapması ne etmesi gerektiğini bilir. Söyleyelim onlar mektuplaşsın. Bugüne bugün sözlüler de."

Veysel itiraz etti söylenene. Elin oğlanı daha nişan olmadan kız babasının evine mektup mu gönderirdi. Olmaz öyle şey dedi çıktı kenara.

"Nazlımız tanımadığı etmediği adamla mı evlensin Bey. Hem ben ağzını ararım ne diyor diye. Kötü niyetliyse erkenden haber verirsin yoluna bakar herkes. Olacağı yoksa son anda caymaktansa erken caymak daha iyidir hem."

Bu laflardan sonra ikna olmuştu Veysel. Karısının aklından öper gibi öptü anlından. Dayanamadı yanağından da öptü. Allah göndermişti Saimeyi ona.

............

Gel zaman git zaman mektuplaştı iki sözlü. Ali Merdan alışmıştı bu mektuplara. İki haftada bir mektuplaşıyorlardı. Evlenmelerine iki yıla yakın vardı. Nazlısı çekini davranıyor kısa kısa mektuplar atıyordu. Ali Merdan da fazla konuşan bir adam değildi. O da haber veresiye kadar yazıyordu.

Saime hanım üsluptan memnun olsa da soğuk duruyor diyordu. Soğuk adamla ömür mü geçer diyordu. Kocası onun bu yorumuna burun kıvırıyor geçmiyor mu diye sorup atışmaya başlıyorlardı. Veysel dışarı soğuk olsa da evinin içinde pamuk gibi adamdı. Damadının da kendisi gibi olmasını umdu.

.............

VALİNİN OĞLU (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin