Nazlı, evde koştur koştur yemek temizlik yapıyordu. Herkes tarlaya gitmiş çapa yaparken evde yemek yapmaya kendisi kalmıştı bir. Demin de yemek yaparken son suyunu kullanmıştı. Gidip su alması icap ediyordu ama gitmeye de ürküyordu çeşmeye. Evlerine yakındı ama çok gelen oluyordu.
Cesaretini toplayıp aldı beline bıçağını, giydi pabuçlarını. Tesisini çömleğini kaptığı gibi koşa koşa vardı çeşmeye. Hemencik doldurdu eve doğru yürümeye döndü ki korkup iki adım geri gitti.
Karşısında kara atın üzerinde geçenki avcı duruyordu. Allahtan peçesi yüzündeydi bu sefer. Hemen çekti gözlerini kenardan eve doğru yürümeye başladı.
“De hele çeşme güzeli, kız kısmı tek başına suya mı gidermiş.”
Ali Merdan sorduğu sorudan sonra utanma kafasını eğip yürüme beklerdi bu kızdan. Gördüğü yerde yüzünü kapatıyordur nasıl olsa. Beklediği cevapların hiçbirisi gelmedi kızdan. Elindeki ibriklerle döndü adama.
“Erkek kısmının kıyıda köşede hanımları sıkıştırmadığı yerde suya da tek gidilir bahçaya da.”
Ali Merdan, gelen sert ve sinirli cevapla hem sevindi hem de pas vermemesine üzüldü. Beğenmemiş miydi kendisini.
“Her senle konuşan sıkıştırıyor mu seni? Nasıl fikrin vardır senin.“
“Sözlü kızın peşinde dolaşanlar, peşinden at sürenler sıkıştırır. Babamın öğrettiği kadar fikrim vardır.”
“Adın da Nazlı mıdır?”
Nazlı yürüdüğü yerde durdu. Arkasını dönmeden kafasını çevirip baktı adama. Konuşamadı bile. Düşündüğü şey miydi bu?
“Benim adım Ali Merdan. Vali Beyhan Beyin oğluyum.”
Nazlı duyduklarına sonra kıpkırmızı kesildi. Koşa koşa gitti eve. Kapısını da kilitledi. Oturdu soluklandı. Düşündü. Önce yazdığı soğuk mektupları düşündü. Kendisi de soğuk yazıyordu ama erkek nasıl yazdıysa öyle devam ederdi. Elin adamına gevşek davranacak değildi ya. Sonra da ilk karşılaşmaların düşündü. Başını çevirmemişti bile. Bön bön bakmıştı suratına.
Her gördüğü yüze bakıyor muydu bu adam böyle. Sinirlendiğini hissetti Nazlı. Sonra yemeklerin geç kaldığını hatırladı koşa koşa hazırladı hepsini hasırdan örme çantaya. Taktı bileğine çıktı evden. Tarlanın yolunu tuttu.
...............“Anne?”
Saime hanım kızının fısıldamasıyla başını çevirip baktı. Nazlı’nın suçlu gibi başını eğmesi yanaklarını kızarması korkuttu kadını. Besmele çekip odasına götürdü kızını. Kapıyı da kapattı.
“Gül Cemalim. Gül başını eğerse döker yapraklarını. Sen her daim dik durasın ki dökülmeyesin.”
Annesinin tatlı sözleriyle attı utangaçlığını üzerinden. Bir bir döktü eteğindeki taşları.
“Hani sana anlattığım adam vardı ya. Bugün geldi.”
Saime Hanım da heyecanlandırın hissetti. Kızı kaptırmıştı ufacık gönlünü. Umdu ki iyi bir adam çıksın.
“Yemeğin yanında ayran yapacaktım ondan gittim suya. Koşa koşa doldurdum döneceğim baktım arkamda atıyla zebellah gibi dikilmiş. Uzun da boyu zaten. Ben bakmadım yürüdüm yoluma. Ama arkamdan geliyor. Dedi ki kız kısmı suya yalnız mı gidermiş. Bana bir sinir geldi. Ben de dedim ki erkek kısmı sıkıştırmazsa orda burda suya da tek gidilir bahçaya da.
“Afferin kız iyi demişsin. Anasının kızı işte. Söz söyletme kendine.”
“Hah işte öyle deyince o da dedi ki sen her konuşanı sıkıştırır mı sanırsın.”
“Bre deyyuuus. Ben ona göstermem mi gününü.”
“Dur ana otur bi. Daha bitmedi.”
“Ne kalmış ki diyecek daha.”
“Sonra ben de dedim ki, sözlü kızın peşinden at sürersen sıkıştırırsın.”
“Aferin kızıma.”
“Sonra da dedi ki, adın da Nazlı mıdır?”
“.......”
“Benim bişey dememe kalmadan Benimki de Ali Merdandır dedi.”
“Hiihyy!”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VALİNİN OĞLU (TAMAMLANDI)
Narrativa StoricaValinin Oğlu| TAMAMLANDI Odunculuk işi yapan Veysel bir gün küçük kızının ısrarlarına dayanamayarak onu da yanında götürür ve askerlerin önünü kesip Vali'nin kaybolduğunu söylemesiyle tedirgin bir güne başlar.. Günün devamında odun için gittiği ye...