9.Bölüm

91.5K 5.6K 481
                                    

“Bugün Nazlıydı gördüm.”

Selime hanım alttan alttan oğluna baktı. Konuştularsa ölçüp tartardı kızı.


“Konuştu mu senlen?”


“Sinir ettim demek ki konuştu ana.”

Bütün konuşmayı anlattı anasına. Kızın her dediğini söyledi. Selime hanım da rahat nefes aldı. Yaman kızdı demek ki, tek başına oğluna kafa tutmuştu. Kocası yine haklı çıkmıştı. Artık Selime’ye söz demek düşmezdi. Ne kızlar görmüştü o. Ali Merdan gibisini önüne atlayanlar bile vardı. Kızın usturuplu olması cevabını vermesi hoşuna bile gitti Selime’nin.



Şimdi ailelerin karşılaşması, kızın yirmisine basması gerekliydi.


............

Aradan biraz daha vakit geçtikten sonra Veysel ve Beyhan Bey kararlaştırıp çocukların görüşmesine karar verdiler. Eğer yuva kurulacaksa, birbirlerini tanımaları icap ederdi. Hanımlara söylediler, olurunu olmazını konuştular ve Nazlıydı istemeye ve yüzüklü bir sözle herkese ilan etmeye karar verdiler.

Konuşulanların haberi, Nazlıya da Ali Merdan’a da hızla ulaştı. Oduncu Veysel’in evnde temizlik ve hazırlık telaşı sürerken, Beyhan Bey tarafında hediye hazırlıkları vardı. Mahcup etmeyecek miktarda olmasına dikkat ederek gelin kıza hediyeler vereceklerdi. İkindi vakti gelip çatınca atlı askerler eşliğinde köy meydanından geçerek Oduncu Veysel’in evine çıktı Beyhan Bey ve ailesi.

Ali Merdan tüm hazırlığını yapmış, misk kokusu bile sürünmüştü. Onun bu haline babası sadece yan yan gülmekle yetinmişti. Heyecanını haklı buluyordu.  Köy meydanında genci yaşlısı demeden her kadın perde arkasından geçenleri izliyordu. Hanımların gittiği atlı arabada perde arkasından Selime Hanım da köy halkını izliyordu.

Sonunda evin önüne gelince indiler ve selamlaşıp erkekler ayrı odaya kadınlar ayrı odaya girip sedirlerin üzerine oturdular. Erkekler arasında koyu bir muhabbet başlayınca Ali Merdan’da onlara katıldı. Bir gözü kapıda bir gözü bir gözü muhabbetteyken sonunda annesi kapı ağzından oğlunu çağırdı. Veysel bu duruma gerilse de bir şey demeden muhabbete geri döndüler.

Ali Merdan, koskoca cüssesiyle elleri hafif titreyerek annesinin arkasından gitti ve bir kapının önünde durdular. Kapıyı açacakken “Aman oğlum, kız çok narin. Lafını sözünü düşün öyle söyle. Fazla da yanaşmayın ha.” dediğini işitti annesinin. Hepsi uğultu gibi geliyordu.

Annesi uzaklaşmaya başlayınca “Anaa!” diye fısıldamasıyla döndü Selime Hanım. “Peçesini açmaya müsaadem var mı?”. Oğlunun sorduğu soruyla gülümsedi yaşlı kadın.

“Kızdan müsaade iste oğlum. Ben nerden bileyim”

Annesinin bu kez gerçekten gitmesiyle kapıya vurup geldiğini belli etti Ali Merdan. Sakince kapıyı açıp divanda oturan kıza baktı. Eflatun, yer yer tüllü bir fistan giymişti. Peçesi daha açık renkliydi ve çok da zayıf değildi. Dışardan görmeyle zaten vurulmuştu kıza. Ama konuşmak da lazımdı.

Yavaş adımlarla gözleri yerden kalkmayan kızın yanına oturdu. Nazlı ellerini dizlerinin üstünde birleştirmiş topluca otururken, Ali Merdan daha geniş oturmuş, bacaklarını boydan boya birleştirecek kadar yakınında durmuştu. Bu temasla titreyen Nazlı, kendini geri çekmek istese de buna alışması gerektiği için çekmedi.

İki genç de bu ilk temasla nefesleri sıklaşsa da vakitleri azdı, konuşmaya başlamalıydılar.

“Adım Ali Merdan. Zaten sana söylemiştim.” Diyerek söze başladı. Kadına dönmek istese de karşılık görmeden bunu yapamazdı.

“Benim adım da Nazlı. Biliyorsun.” Nazlının verdiği titrek ve kısık cevap Ali Merdan için onay anlamına geliyordu. Nazlıya döndü ve çenesinden tutarak eğik başını kaldırdı.

"Yüzünü görmeye müsaade var mıdır Nazlı?"

VALİNİN OĞLU (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin