25. Bölüm

74K 4.3K 292
                                    

Merhabalaarrrr...

Nerden başlasam bilemedim jskddk.

Hepinize çok çok çok teşekkür ediyorum. Önceki bölümün sınırı 420 idi ama maşallah tü tü nazar değmesin 500 ü geçmişsiniz.

Ya o oy veren elleriniz dert görmesin hepinizi çok seviyorum.

156 bine ulaştık. ❤️❤️

Sınır 540 diyeyim sjdksks Bol bol yorum yapmayı unutmayınnn

Beni takip etmeyi unutmayınnn.

Ve son olarak Divaneli adlı kitabıma da davetlisiniz. Keyifli okumalaaarrrrr.

Hepinizi çoook seviyorum ❤️❤️


















Yamanımı gördün mü? Tıpkı sana benziyor oğlum! Allah bir evladınızı aldı ama yine de boş koymadı kucağınızı.. Ne kadar şükretsek az..”
Ali Merdan, annesinin sözlerini dinlerken dudağının kenarındaki kıvrım yok oldu.

‘Nasıl Allah bir Evladımı aldı?’ diye düşünerek başını Nazlıya çevirdi.
Nazlının kederli gözlerini görünce yüreğine bir ağırlık oturdu. Uzun süre de kalkacağa benzemiyordu..

Ali Merdan, destek almak ister gibi masaya tutundu. Ne diyorlardı bunlar? Oğlu Yaman yaşıyordu işte?

“Selime!!” Beyhan Beyin sert sesi yankılandı yemek salonunda. Ama Ali Merdan’ın bir şey düşünecek hali yoktu. Gözleri karısının dümdüz olan karnına düştü. Sonra o gün olanlar gözünün önünde belirdi. Kanaması olmuştu Nazlının. Hem de az buz bir şey değildi. O anda kaybetmişlerdi demek bebeklerini. Boğazının daraldığını ve nefesinin zorlaştığını hissetti. Elini göğsüne getirmemek için kendini zor tuttu.

Yetememiş, yetişememişti bebeklerine. Hem ölümde hem de doğumda yanında olamamıştı karısının. Durduğu yerde küçüldüğünü hissetti ama dışardan değişen bir şey yoktu. Dağ gibi adamdı dışardan. İçi çöküyordu sadece yavaş yavaş. “Nasıl?” diye fısıldamaya güç buldu. Yutkunamıyordu bile.

Nazlı kocasının gözlerindeki yıkılışa şahit olduktan sonra ilk kez saygısızlık yapmak istedi Selime’ye. İnsan konuşmadan önce düşünür, tartardı. Daha savaştan gelip kendini toparlayamadan, suçluluk duygusunu atamadan Ali Merdan’ın bir de bu yükün altında kalmasını istememişti. Koluna girip fısıldadı. “Beyim. Gel odaya çıkalım.” Dedi Nazlı. Ayıbı veya gaybı görecek hali yoktu şimdi.

Selime, yaptığını yeni fark ederek irkildi. Nazlıyı söyledi sanmıştı. Birden, boşboğazlığı yüzünden telaş etti. Suçunu bastırmak istercesine güçsüzce konuştu. “Bir şeyler yeseydiniz.”

“Doyduk!!” diye yükseltti sesini Nazlı. Şoka girmiş gibi duran Ali Merdan’ın koluna girip çıkardı odalarına. Bu odada mutluydular. Dışarı çıkmak onları üzüyordu. Elinde olsa kapıya zincir vurup buradan dışarı çıkarmayacak Ali Merdan’ı

“Bana niye anlatmadın?” diye sordu Ali Merdan girdiği buhran çukurundan çıkınca. Ses tonu, bir ölüden farksızdı. Fersiz ve soluk. Yatağın yanına doğru gidip çökercesine oturdu. Şu genç yaşta omzuna yüklenen yükler fazla geliyordu.

“Daha yeni geldin Beyim. Elbet anlatacaktım.” Diyerek elini kocasının yüzüne yasladı ve yanaklarını sevdi Nazlı. Niyeti olayı hafifletmek değil kocasının acısını hafifletmekti. Onun hissettiği acıyı çekip almak istiyordu içinden.

“Niye her yükü tek başına kaldırıyorsun Nazlı. Söylesen de derdine derman olsam, yükünün ucundan bir de ben tutsam.” ŞŞaşırdı biraz Nazlı. Kocası yine kendisini önemsiyor, yine başa koyuyordu. Gururunu okşarsa da bu durum, hüzünleri vardı şimdi.

VALİNİN OĞLU (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin