Merhabalaarrrr...100k olmuşuz hepinize çok çok teşekkür ediyorum. 🖤
Buyrun bölüm.. Keyifli okumalaaarrrrr
Sizi seviyoooree...
Nazlı var gücüyle ıkınmaya çalıştı. Herkese sinirliydi, çıldırma noktasındaydı ve deli gibi acı çekiyordu. Herkes ona direktifleri veriyor, ama acısını geçirecek bir şey yapmıyorlardı. “Ikın Nazlı.. Ikın.. Sadece Ikın...” diye ağzının içinde homurdanarak çığlık attı.
“Ikın gelin Ikın... Başı göründü! Az daha sabret.”
“Ikınıyorum iştee!!” diye bir çığlık..
Sinirliydi!. Hem de çok sinirliydi. Aşırı derecede acı çekiyor, nöbet nöbet sancı vuruyordu. Acısı sinire dönüşüyor o uysal Nazlı ortadan kayboluyordu. Ebe kadın da acısını yok sayıp Ikın da Ikın diye tutturuyordu.
Yüzü gözü ter içinde kalmıştı Nazlının. Ne çok isterdi kocasının şu kapının dışında beklemesini. Doğumu bittiğinde evlatlarını kucağına almasını.. Hem acısına hem de kocasına ağlayarak kaslarını zorladı bebeği artık çıksın diye.
“Az zorla kendini! Göbek bağı dolanacak yoksa!”
“Aaa! Zorluyorum ya! Annem gelsiiin!”
Dili annesini çağırıyordu ama Ali Merdan’ı istiyordu Nazlı. Çocuk gibi banane istiyorum demek geliyordu içinden. Ama istemek değil de içinden gerçekten çocuk geliyordu. Kocasının yokluğuna sinirlenip var gücüyle tekrar ıkındı ve içinde bir boşluk oluştuğunu hissetti.. Gözleri kocaman oldu.
Sonra bebeğin ağlama sesini duydu..
Yattığı yerde ter ve acı içindeyken ağzı şaşkınlıkla açıldı. Bebeğin o kadar hızla çıkmasını beklemiyordu. Ani boşluk afallamasına neden olmuştu.
Gözleri anında yaşlarla doldu, kolları kendiliğinden kalkarak bebeğini istedi. Ne yaptığının farkında bile değildi. Kolları ondan izinsiz istiyordu bebeğini. Çocuk daha temizlenmeden annesinin kucağına kondu ve küçücük canıyla var gücüyle ağlamaya devam etti.
Bu mucizeydi.
Bu Allah’ın Nazlıya verdiği bir ödüldü. Nazlı, minik mucizesine bakarken zorlu geçen doğumun yorgunluğuyla daha sevemeden yarı baygın uykuya daldı.
Sefir Hanım, yeni doğan bebeği annesinin kucağından aldı ve birkaç yardımcıyla birlikte temizlemeye götürdü. Baygın yatan Nazlı’nın karnına çarşaf sarılmasını ve birkaç yağ ile doğum yırtıklarının tedavi edilmesini ve iz kalmamasını söyledikten sonra odadan ayrılmıştı.
Selime Hanım ve Beyhan Bey mutluluktan uçmak üzerelerdi. Giray, amca olmanın verdiği özgüven ve fedakarlıkla daha yeni yakınlaşmaya başladığı eşinden ayrılarak Ali Merdan’ın yerine savaşa gitmeye hazırlandı. Başından beri yapması gerekenin bu olduğunu düşünüyordu ama babası, seferden daha yeni geldiğini ileri sürerek tekrar gitmesini engelliyordu. Artık ağabeyinin baba olduğunu öğrenmesi gerekti. Bir gün Giray da baba olmayı dileyerek müjdeyi aldığı odadan çıktı ve hazırlığa koyuldu.
Zaten ne kadar destek olmaya çalışsalar da Nazlının hamileliği yalnız geçmişti. Annesi ve babası gelip gidip ziyaret etseler de eşinin yokluğu her zaman hissedilmişti. Giray bu yüzden kendini suçlu gibi hissediyordu. Başta olaya kendisi de karışsaydı eğer abisi ailesinden ayrı düşmeyecekti. Yine de takdir-i ilahi diyerek yoluna devam etti. Nazlıya ağabeylik görevini yerine getirmiş olmak yüreğini ferahlatıyordu zaten. Yeğenini de kucağına alıp sevmek isterdi ama daha Ali Merdan kucağına alamadan kendisinin alması haksızlık gibi geldi. O yüzden uzaktan bakıp çekilmişti. Döndüğünde bolca severdi muhakkak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VALİNİN OĞLU (TAMAMLANDI)
Historical FictionValinin Oğlu| TAMAMLANDI Odunculuk işi yapan Veysel bir gün küçük kızının ısrarlarına dayanamayarak onu da yanında götürür ve askerlerin önünü kesip Vali'nin kaybolduğunu söylemesiyle tedirgin bir güne başlar.. Günün devamında odun için gittiği ye...