Sınırı geçerken hissettikleri ürperti sanki hiç geçmeyecek gibiydi. Kanları damarlarında buz tutmuş gibiydi. Sınırdan geçeli yarım saat olmasına rağmen bu his hala devam ediyordu. Tahmini, bir gün içerisinde hedeflerine ulaşacaklardı. Hava kararana kadar ilerleme kararı aldılar. Dikkat çekmek istemiyorlardı ve en kısa zamanda hedeflerine ulaşmak amaçlarıydı.
"Bu göreve gönüllü olmanız beni şaşırttı prenses." Munro yüzüne yapışan itici sırıtmasıyla Amergin'e doğru yaklaştı.
"Neden?" Amergin bunu merak ettiği için sormamıştı. Kalede sergilediği tavırlar insanları böyle düşünmeye itiyordu. Bu da Amergin'in istediği şeydi düşmanlarının gardlarının ona karşı düşük olması. Böylelikle beklenmedik anda saldırabiliyordu.
"Nedenini biliyorsunuz, prenses." Mümkünmüş gibi Munro'nun sırıtışı daha da genişledi. Eğer iyi bir savaşçı olmasaydı Alator Munro'yu yanında tutmazdı. Davranışları ve küstahlığı tahammül edilemeyecek seviyedeydi. Amergin'e göre iki insan sınıfı vardı. İyiler ve kötüler. Kötüler de kendi içinde sınıflara ayrılıyordu. Yılışık ve çapkın olanlar da bir sınıfa dahildi.
Evet, Amergin nedenini biliyordu. Ama bu yine de yüzündeki o sırıtışı silmek istemesine engel olmuyordu.
"Nedenlere değil sonuçlara bakalım komutan. Molayı nerede yapmayı planlıyorsunuz?"
"Dannan toprakları Briton'dan çok da farklı görünmüyor. Uzun süredir yürüyoruz ama ormanda kimseye rastlamadık. Havanın kararmasıyla kampı kurarız diye düşünmüştüm prenses, eğer sizin içinde uygunsa tabi ki."
Amergin derin bir iç çekti. Adamı ikinciye uyarmasına gerek yoktu. Ona prenses diyerek iltifat etmediğinin her ikisi de farkındaydı.
"Kontrol sizde komutan."
***
Havanın kararmasıyla ağaçların sık olduğu bir yerde kamp kurmuşlardı. Dikkat çekme riskini alamadıklarından ateş yakmamışlardı. Hava soğuk değildi ama inanılmayacak derecede sessizdi. Sanki rüzgarın sesi bile yoktu. Amergin esip esmediğinden bile emin değildi.
Dannan, Eilean Dia adasında ki beş krallıktan biriydi. En çok korkulan ve en yaşlı olan tanrı ve tanrıçanın kontrolündeydi. Diğer krallıklar da tanrı ve tanrıça ile yönetiliyordu. Bunlardan biri Eire Krallığı'ydı. Şifa Tanrısı Diancet ve Irmak Tanrıçası Clud tarafından yönetiliyordu. Söylentilere göre, Amergin daha önce hiç orada bulunmamıştı, toprağından çıkan yabani otlar bile şifa dağıtır, acıları dindirirdi. Havasının bile insanı mutlu ettiğine dair söylentiler vardı.
Bir diğer krallık Alba Krallığı'ydı. Şiir, kalp Tanrıçası Brigit ve aşk, güzellik Tanrısı Aengus tarafından yönetilir. Amergin krallıkla ilgili pek bir şey bilmese de Brigit'in çok güzel olduğunu, Aengus'un ise çok yakışıklı olduğunu duymuştu. Birbirlerine pek sadık olmadıklarını, pek çok yaratığın onların oyuncağı olduğunu da söylentiler arasındaydı.
Ve Kerno Krallığı... Gökyüzü Tanrıçası Creud, Tarım Tanrısı olan Amaethon tarafından yönetiliyordu. Hakkında hiç garip söylentiler duyulmayan krallıktır. Halkının mutlu ve refah içinde olduğundan bahsedilir. Amaethon toprağı işler, bereket verir. Topraklarını iyi ve akıllıca yönetir.
Son olarak da Amergin'in evi, krallığı vardı. Amergin krallığını hiçbir şeye değişmezdi.
Amergin yanındaki komutana baktı. Sivri kulakları, sarı saçları, inanılmaz yakışıklılığı ve beyaz teniyle tam bir periydi. Amergin onun hangi krallıkta doğduğunu bilmese de kendi bildi bileli komutanın Briton'da olduğunu biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hiç Gidilmeyen
FantasyAlice ormanda dolaşırken aşağı doğru düştü. Bambaşka bir dünyaya geldi. Yepyeni şeyler öğrendi, kendini keşfetti. Peki Alice kendi dünyasına döndüğünde eskisi gibi miydi? Öyle olmak istiyor muydu? Peki en önemlisi Alice'e ne olmuştu? Bir varmış bir...