BÖLÜM 17

56 2 0
                                    

Güvenli eve geldiklerinde büyücü yorgun olduğunu belirterek onun için ayrılan odaya doğru çıktı. Kaldıkları ev çok büyük değildi. Aynı odayı paylaşmak zorunda kalmamak için birileri uyumuyordu. Büyücüye yalnız kalması için bir oda verdikten sonra diğer odayı da banshee ve vodyanoy için ayırdılar. Vodyanoy bu fikir karşısında korkudan titrese de eldeki imkanlar dahilinde başka seçenek yoktu. Kalan son odada da Cora ve Amergin kalıyordu. Genellikle Amergin uyumadığı için ya da bir sandalye tepesinde düşünürken uyuyakaldığı için oda büyük çoğunlukla Cora'ya kalıyordu. Munro ve Aaron ise salondaki kanepelerde yatıyorlardı.

Burası geçici de olsa Amergin'in evi olmuştu. Güvenle başını soktuğu ve sığındığı sığınağıydı. Ama bu gece kendini burada bile güvende hissetmiyordu. Öğrendiklerinin ağırlığı Amergin'in omuzlarını düşürmüştü. Eve dönüş yolunu belki de hiç bulamayacağı düşüncesi Amergin'i korkudan titretmeye yetiyordu.

Kafasında sorularla mutfak masasında otururken içeriye Aaron girdi. Heybetli omuzlarıyla yenilmez gibi duran genç adamı Amergin kıskandı. Amergin dalından düşmeye hazır bir yaprak gibi görünüyordu. Bu Amergin'i daha çok sinirlendirdi. Çaresiz olmak Amergin'in hissettiği bir şey değildi. Öfkesi Aaron'a değildi. Ona yöneltmek haksızlık olurdu, bunu biliyordu. Ama yine de kendini genç adama kızgın gözlerle bakmaktan alıkoyamadı.

Aaron Amergin'in yanındaki sandalyeye oturdu. Gözleri sislerle perdelenen kızı biraz rahatlatmak, kafasını dağıtmak istiyordu. Büyücüyü gördükten sonra aklına gelen bir soruyu sormaya karar verdi.

"Sanırım siz druidler bizim gibi yaşlanmıyorsunuz. Cathbad eminim göründüğünden çok daha yaşlıdır değil mi?"

Amergin birden çıkan bu alakasız soru karşısında afalladı.

"Evet, druidlerin yaşam döngüleri sizin gibi değil. Tanrılar gibi ölümsüz değiliz. Eninde sonunda toprağa geri döneriz. Ama büyü bize dayanıklılık ve uzun bir yaşam verir."

"Bir kadına sorulacak doğru bir soru mu bilmiyorum ama," Aaron fısıldayarak devam etti. "Sen kaç yaşındasın?"

Amergin de genç adama doğru eğilerek fısıldadı. "Yetmiş."

Aaron fısıldamaya devam ederek "Daha genç sanmıştım. Hiç yaşını göstermiyorsun," dedi.

Amergin konunun geldiği yer karşısında gülmeden edemedi.

"Yaşımı sorun edeceğini hiç düşünmemiştim. Sanırım senden yaşlı olduğum için senden saygı beklemem boşuna olmaz değil mi?"

"Ne yalan söyleyeyim bende aramızdaki yaş farkının bu kadar olacağını tahmin etmemişti. Şimdi sana nasıl hitap edeceğime karar veremiyorum."

Amergin artık kahkahalarını tutamıyordu. Yaşadıkları bunca sorun içinde biraz kafa dağıtmak iyi gelmişti. Normal konulardan bahsetmek. Sanki kötü bir şey olmamış gibi. Sanki Amergin'in bildiği bütün dünya yok olmamış gibi.

Aaron da Amergin'in kahkahalarına tebessümüyle eşlik etti.

"Peki sana Yeraltı Dünyasını sorsam. Bana anlatır mıydın?"

Amergin'in kahkahaları kesildi. Aaron'ın merak edeceğini biliyordu. Büyücünün anlattığı hikayenin kilit noktası Yeraltıydı. Amergin Aaron'ın merakını giderecekti.

"Yeraltı varoluştan beri var. Eilrean Dia'yla -yaşadığım adayla- aynı zamanda var olmuşlar. Yeraltı yaratıkları bizim gibi değil. Daha vahşi, saldırgan, öldürmekten zevk alan yaratıklardan oluşuyor. Fomorianlar -bir nevi devler- yeraltındaki nüfusun çoğunluğunu oluşturur ve diğer yaratıklara hükmederler. Yeraltı gerek kaynaklar gerekse büyü açısından Eirlean Dia kadar zengin değildir. Kendileri oluşturdukları büyüleri yaparlar. Kaynakları bizim büyümüz gibi topraktan gelmez. Bu yüzden onlara kara büyü deriz. Kaynağı belli olmayan karanlık yeraltından geldiği için."

Amergin durup nefes aldı. Aaron'a soru sormak için fırsat tanıdı. Aaron soru sormayınca da devam etti.

"Asırlar önce, Buinne'den de önce, bir savaş yaşandı. Mag Tuireadh Savaşı. Bu savaşta Yeraltı yaratıkları Eirlean Dia'yı ele geçirmeye çalıştırlar. Druidleri, perileri kaçırdılar. Onların güçlerinden yararlanmak istediler. Çoğunu bu uğurda kurban ettiler. Savaşı Fomorianlar kralı Elathan yönetiyordu. Tanrılara karşı açılan bu savaşta druidler de vardı. Pek çok atam tanrılar tarafından Fomorianları geldikleri yeraltına göndermek için canından oldu."

Aaron kafası karışmış bir şekilde sordu.

"Eğer yeraltında büyü varsa neden adanızı ele geçirmek istesinler ki?"

"Çünkü yeterli değildi. Eirlean Dia'da büyü toprağın, havanın kendisidir. Yeraltında nasıl bir yol bulmuşlarsa büyü yapabiliyorlardı. Tahminimiz kaynaklarının tükenmeye yakın olduğu veya tükendiği yönündeydi."

"Peki savaşın sonucu ne oldu? Anladığım kadarıyla kazandınız."

Amergin onaylarcasına başını salladı.

"Evet, kazandık. Yaratıkları yeraltına geri gönderdik. Ve girişleri mühürledik. Yeraltından hiçbir yaratık Eirlean Dia'ya geçemeyeceği gibi Eirlean Dia'dan kimsenin de yeraltına gidememesini sağladık."

"Peki geçişler nereden sağlanıyordu? Bir kapıyla mı?"

Aaron'ın kendi söylediğine inanmadığını belliydi. Bu kadar büyülü bir dünyada sıradan bir kapıyla portal açılamazdı ya.

"Hayır, tabi ki. Mağaralardan. Yeraltına gidiş hep mağaralardan olmuştur. Asırlar önce Mag Tuireadh Savaşı sonrasında bu mağaralar mühürlendi. Çok uzun zamandır yeraltından haber bile almıyorduk. Neredeyse varlığını unutmuştuk."

Amergin acılı bir şekilde güldü.

"Ama şimdi varlıklarını hatırlattılar. Bir şekilde adanıza ulaştılar ve oradan sizleri buraya göndermenin bir yolunu buldular."

Aaron onay beklemiyor sadece öğrendiklerini kafasında oturtmaya çalışıyordu. Amergin yine de başını sallayarak onu onayladı.

"Yeraltı, sizin dünyanızı çok önceden biliyordu. Kahraman Buinne onlara ihanet etmeden de önce. Bu ihanetten kısa bir süre sonra çıkan savaş ile onları tamamen yeraltına mahkum ettik. Şimdide bir şekilde onlar bizi insan evrenine mahkum ediyorlar. Nasıl veya neden olduğunu bilmeden eve dönmek mümkün olur mu bilmiyorum."

Aaron Amergin'i gözlerine bakması için zorladı. Göz göze geldiklerinde

"Daha umutsuzluğa kapılmak için çok erken. Yapmadığımız, denemediğimiz bir sürü yol olduğuna eminim. Hem büyücüde artık burada," dedi.

Amergin genç adamın gözlerinin içine baktı. Haklıydı aslında. Çok güçlü bir müttefik edinmişti. Bir çözüm elbette bulabilirlerdi. Amergin'in devam etmediğini gören Aaron hafif bir gülümsemeyle konuştu.

"Hem belki buraya alışırsın ve burada kalmak istersin. İnsan evreninde."

Genç adamın gözlerindeki ateş Amergin'i de sarmıştı. Olabilir miydi? Amergin bunu ciddi ciddi düşündü. Belki. Belki her şeyi arkasında bırakıp burada mutlu olabilirdi. Doğduğu, büyüdüğü toprakları bırakıp burada yaşayabilirdi. Halkım tehlikedeyken.

Amergin sadece gülümsemekle yetindi.

Hiç GidilmeyenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin