Amergin kendileri haricinde yirmiye yakın yaratığa baktı. Hepsini himayesine alacaktı. Asıl soru nerede kalacaklarıydı. Aaron'a baktı. Aaron... Gelecekleri bir insan bağlıydı. Amergin ona minnet duyuyordu. Şu anki sorunlarını da çözeceğine inanıyordu. Aaron'a baktı.
"Sanırım kalacak daha büyük bir yere ihtiyacımız var. Bize bir yer bulabilirsen sana yine borçlu oluruz."
Amergin mahcup bir tebessüm etti. Aaron ise ona doğru yaklaşıp gözlerinin içine baktı.
"Sanırım beni yanında istemiyorsun?"
Bir tespitten çok soruydu. Amergin'in cevabı gecikmedi.
"Hayır, onu demek istemedim. Bizim yüzümüzden çok fazla sorun yaşadın, acı çektin, işkence edildi. Belki de bizimle gelmek istemezsin diye..."
"Yanlış düşünmüşsün."
Aaron, Amergin'e sert bir bakış attı.
"Nasıl bilmiyorum ama bir yer bulacağız. Herhalde üzerinde cep telefonu olan yoktur."
Sağa sola bakmaya başladı. Amergin bir kere daha kendini Aaron'a borçlu hissetti.
Herkesi bir araya toplayan Munro'ya baktı. Amergin'in gitmeden önce yapacak bir son bir işi vardı.
Arkasını döndü ve merkeze baktı. Burası hem kendisine hem halkına acı çektirmişti. İnsan olan Aaron ve Cora'ya baktı. Aaron'ın yüzünde birkaç morluk ve kesik vardı. Cora ise korkmuş görünüyordu. En ufak bir ses onu yerinden sıçratıyordu.
Amergin burayı yok etmeliydi. Bir tılsım ile merkezi alevler sardı. Cayır cayır yanarken onlar sadece izledi. Kendini rahatlamış hissetti. Belki örgütün sonu gelmeyecekti ama acı hatıralarını gömmüşlerdi.
***
Aaron ne yapmış etmiş onlara bir ev bulmuştu. Bu ev, gözlerden uzakta bir köyde, terk edilmiş büyük bir evdi. Hem herkese yetecek yer vardı hem de kimseye görünme korkuları olmayacaktı.
Herkesi eve yerleştirdikten sonra sağlam görülenlerden bir ilk yardım ekibi oluşturuldu. Yaralıların tedavileri yapıldı. Cora'yla büyücü ilgilenmek istemişti. Belki korkularına faydası olabileceğini söyleyerek göz kırpmıştı. Amergin ona minnetle gülümsedi.
Kendisinde ve Munro'da çok fazla tedavi gerektirecek yara yoktu. Bu yüzden onlar da ilk yardım ekibine katıldı.
Amergin ilk olarak Aaron'dan başlamak istiyordu. Gördüğü birkaç önemli kesiği tedavi etmeye kararlıydı.
Amergin Aaron'ın yanına oturdu. Elindeki ilk yardım malzemelerini eve geldikten sonra Aaron çıkıp kendisi almıştı. Eve gelmek için kullandıkları gizlenme büyüsü Amergin, Munro ve Cathbad'ı yorgun düşürse de başarılı oldukları için mutlulardı.
Aaron, Amergin'in yanına oturmasıyla irkildi. Gelenin Amergin olduğunu görünce tebessüm etti.
Amergin elindekileri göstererek
"Yaralarını tedavi etmeliyiz. Yoksa mikrop kapabilir." Dedi.
Aaron gülümseyerek "Hiç gerek olduğunu sanmıyorum. Çok derin değiller." Diye karşılık verdi.
Amergin ısrar ederek öne doğru eğildi. Elindeki pamuğu Aaron'ın kaşındaki kesiğe bastırdı.
"Özrü dilerim. Bizim yüzümüzden birçok tehlikeyle karşılaştın. Kim bilir sana nasıl işkence ettiler."
Aaron Amergin'in elini tutarak onu durdurdu. Ciddi bir ses tonuyla sordu.
"Sana ne yaptılar?"
Amergin birden irkildi. Yaşadıkları gözünün önüne geldi. Ama bunlar onun için hiçbir şeydi. Yaşadığı yetmiş yılda daha kötülerini de görmüştü.
"Önemli değil. Beni kaybetmeyi göze alamazlardı. O yüzden çok fazla sert değillerdi."
Amergin utanarak başını kucağına doğru eğdi. Eli hala Aaron'ın avuçlarının içindeydi. Aaron Amergin'in elini tekrar yaralarına doğru götürerek
"Hala ilk yardıma ihtiyacım var gibi görünüyor." Dedi.
Yüzüne karşısındakini sakinleştirici bir tebessüm yayılmıştı. Amergin gözlerini Aaron'dan alamıyordu. Gözleri sanki mıknatıslar gibi birbirlerine yapışmıştı. Aaron artık gülümsemiyordu. Yüzü ciddi bir hal almıştı.
Amergin hemen kendine gelerek elini indirdi.
"Sanırım pansumanın bitti."
Aaron Amergin'in gitmesine engel olmak için konuyu değiştirdi.
"Peki şimdi ne olacak? Ne yapmayı düşünüyorsun?"
Amergin gülerek "Hangi kısmını soruyorsun? Bir sonraki hamlemi mi yoksa bu kadar yaratıkla ne yapacağımı mı?" diye sordu.
Aaron da gülerek karşılık verdi.
"Sanırım her ikisi de."
Amergin son kez güldükten sonra odanın içine baktı. Biraz duraksadıktan sonra konuştu.
"Örgüt tarafından alıkonulmadan önce ne yapıyorsam onu yapmaya devam edeceğim, sanırım. Önce Munro'ya danışmam ve tabi ki diğer yaratıklara güvenli bir ortam sağlamam gerekiyor."
"Yani kapıları aramaya devam edeceksin."
"Bu sefer hedefim ana kapıyı bulmak olacak."
Aaron usulca başını salladı. Gözleri Amergin'in üzerindeydi.
"Ama önce biraz dinlenip kafamızı toparlamamız gerekiyor. Sonra bir plan yaparız. Örgütün peşimize düşeceğini sanmıyorum. Onlar şu an kayıplarını telafi etmekle meşguldürler."
Amergin örgütü unutmuştu. Onları yakarak yok ettiğini sanmıştı. Amergin sadece onların bir üssünü yakmıştı. Örgüt hala vardı ve belki de onları aramak için gelecekti. Bu yüzden hızlı olmalıydılar. DEB harekete geçmeden bu evrenden gitmeni bir yolunu bulmalıydılar.
Sonra Amergin Aaron'ın söylediği bir şeye takıldı.
"Biz mi?"
Aaron güldü. "Herhalde. Beni arkanda bırakmayı düşünmüyordun, değil mi?"
"Neden hala bu tehlikeyi göze alıp bize yardım ediyorsun?"
Aaron ciddileşerek cevap verdi.
"Sana yardım ediyorum çünkü öyle yapmam gerektiğini hissediyorum. Sanki bir güç bunu yapmam gerektiğini söylüyor." Aaron Amergin'e bakarak
"Sana yardım etmek beni kurtaracakmış gibi hissediyorum." Dedi.
Amergin tepeden tırnağa titredi. Yapabildiği tek şey Aaron'a bakmaktı. Doğru olabilir miydi? Belki de tanrılar bunu planlamıştı. Aaron ile tanışması onun şansı mıydı?
Birbirlerinin gözlerinin içine uzun uzun baktılar. Kendi yansımalarını görene kadar. Sanki bir ip onları birbirine bağlamıştı. İkisi de kalplerinde bir sızı hissettiler. Sanki uzun zamandır kaybettikleri bir şeyi bulmuşlar gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hiç Gidilmeyen
FantastikAlice ormanda dolaşırken aşağı doğru düştü. Bambaşka bir dünyaya geldi. Yepyeni şeyler öğrendi, kendini keşfetti. Peki Alice kendi dünyasına döndüğünde eskisi gibi miydi? Öyle olmak istiyor muydu? Peki en önemlisi Alice'e ne olmuştu? Bir varmış bir...