Güçlü kızım

18 5 2
                                    

Nasılsınız canlarım. Umarım beğeneceğiniz bir bölüm olur. Düzenli bölüm atmağa çalışıcam. Hepinizi çok seviyorum. Keyfli okumalar:)

Odamdan çıkmak istemiyordum. Saate baktım. Saat 4:00. Canım acıyordu. Bağırıyordum. Ama öyle sesli falan değil. Bazen insan içinden bağırır ya öyle. Neden? diye bağıyordum.Kalbim sıkılıyordu. Sanki katilin biri kalbimi bıçaklıyordu. Katilim de Yamaçdı. Hangi ara bu kadar  güvendim kendimde bilmiyordum. Telefonum çalmaya başladı. Mert arıyordu.

"Alo" dedi. Panik bir sesle.

" Olanlardan haberin varmı?" kızgın bir sesle söyledim.

  " Herşeyden en baştan haberim vardı. Sana önemli birşey anlatmam lazım." demek herşeyi biliyordu. Kendimi durduramadım. Konuşmağa başladım.

  " Ne anlatıcaksın? Yamaçın amcasının babamı nasıl öldürdüğünümü? Ya da beni nasıl kandırdığınızımı?" öfke kusarcasına söylemiştim bu sözleri. Gerşekten neden aramıştı?

  " Bak Çiçek anlatıcaklarım çok önemli. Lütfen aşağı in." kelimesini bitirib telefonun kapatdı. Kalbim git diyiyordu, aklımsa saçmalama yaptıklarını ne çabuk unutdun diyiyordu. Bu yarışıda kalbim kazanmışdı. Hemen ağlaklı yüzüme su vurub aşağıya indim. Mertin yanında Zeynebi gördüm. El ele tutuşmuşlardı. Herhalde sevgiliydiler. Merte bana bakarak konuşmaya başladı.
 
  " Dinle beni. Lütfen sözümü kesme. Kardeşim... kardeşim gözümün önünde eriyor. Ameliyat olmak zorunda." inanmıyordum dediklerine.

  " Yinemi yalan. Nerde saklanıyorsun Yamaç Kaya. B planın bumu. Çık ortaya. Yalanlarına doydum artık." bağırıyordum. Ben susunca Mert yine konuşmaya başladı.
 
  " Burda değil. Ameliyyatda olmayacak. İki saat sonra uçağı var." Ben şok içinde Merti dinliyordum. Yutkundum. Bogazim duyumlenmişdi. İnanmak istemiyordum.

  " Beyninde tümörü var. Bir hafta oldu öğreneli. Tümörü günden güne büyüyor. Sana hatda bir mektub yazmışdı. Gitdikden sonra vermeliydim. Ama şimdi vericem." cebinden bir kağız pacasını çıkartıb bana uzatdı. Elinden alıdım.  Titriyordum. Hani kalbin sıkışır kendini çok çaresiz hiss edersin ya şuan öyleydim. Çaresiz. Ne yapacağımı bilmiyordum. Elimde olan ve beni baktıkca üzen mektubu yavaşca acdım ve okumaya başladım.

Canım sevgilim. Sana sevgilim desem kızmassın dimi? Ben öleceğim. Sen bu satrları okurken ya ölü olucam yada ölüme doğru addımlayan aşık.
Seni herşeye rağmen çok sevdim. Hoşça kal.

Gözlerimden istemsizce yaş akdı. Dünya başıma yıkılmış gibiydi. Neden? Neden böyle oldu?  Ne suç işlemişdim ben? Bırakamazdım. Onun böyle ölmesine asla izin vermezdim. Hayır ölmesine asla izin veremezdim.

  " Ben çantamı götürüb hemen geliyorum." bu sözleri duyan Mert ve Zeyneb bir birilerine bakarak gülümsediler. Hemen yukarıya kalktım ve çantamı götürdüm. Aşağıya doğru indim ve Mertle Zeynebi arabada gördüm. Arabanın arkasına oturdum. Mert arabanı hızla sürmeye başladı. Telefonu çantamdan çıkarıb saate baktım. Saat 5:20.
 
  " Saat 5:20. Yetişe bilecekmiyiz?" diye sordum. Yetişmelidim. Yetişmeliydik.

  " Yetişicez. Geldiğin için çok teşekkür ederim Çiçek." ne yaptığı kendim bile bilmiyordum. Bir insanın ölmesine nasıl müsaide ede bilirdim. Babam gökyüzünden beni izliyordu. O bana öğretmişdi. Demiştiki kızım ne olursa olsun senden yardım isteyen, sana elini uzatan kişinin elini geri çevirme. Bu yüzden kalbim rahatdı. Zamanın nasıl geçdiğini bile hiss etmeden havaalnın önünde olduğumu gördüm. Arabadan indim. Mert bana bakarak hızlıca konuştu.
 
  " Ben biliyorum nerde. Beni izleyin. Az kaldı uçağın kalkmasına." önden koşar addımlarla irelledi. Bende hemen arkasından gitmeye başladım.
Havaalnına girdik. Biletleri gösterdikleri yere baktık orda yokdu. Kafeteryaya doğru addımladık. Ordada yoktu. Aşağıdaydı. Gördüm onu. Uçağa binmek için gidiyordu.

  " Or..Orda." Elimle olduğu yeri gösterdim. Heycandan kekelemeye başladım. Hemen yanına doğru koştuk. İçeri gireçektiki konuşmaya başladım.

  " Hey. Nereye gidiyorsun. Çekib gitmek bu kadar kolaymı. Noldu o güçlü, sert, hiçbirşeyden korkmayan Yamaça?" bağırarak söyledim. Etrafdakiler bana bakıyorlardı. İnanın bu umrumda bile değildi. Arkasını döndü.
 
  " Sana acı çektirmek istemiyorum. Kendimede." güçlükle söylemişdi bu cümleyi. Hemen cevab verdim.

  " Ben güçsüz değilim. Sen Yamaç Kayaysan bende Çiçek Arslanım. Ben zayıf değilim. Hemen yıkılmam. Seni bilmem tabiki." bunları söyledikden sonra güçlü olduğumu söyledikden sonra ağlamağa başladım. Gerçekten aptaldım. İnsan güçlü olduğunu söyledikden sonra ağlarmıydı. Ağladığım görünce hemen yanıma doğru addımladı ve kollarıyla beni sardı. Az önce kendime çok güçlü demişdim. Ama şuan onu itecek güçüm bile yoktu. Etrafdan bazı kişiler Mertin alkışlamasını kendilerini kaptırarak bizi alkışlamağa başladılar. Usulca kulağıma eyildi ve fısıldamağa başladı.

  " Seni çok seviyorum benim güçlü kızım"

 

Ay ışığındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin