Yaşama sebebim

24 7 2
                                    

Hepinize selam canlar. Bu uzun bir böıüm oldu. Eylenceli bölümlerimizin gelmesine az kaldı. Umarım bu bölümü beğenirsinirsiniz:)

Baya baya onda yanmıştım. Hani bir mum yakarsın. Yandıkca seni ısıtır, düşünmene yardım eder, güzelliği ile seni etkiler. Çocukken o mumu bakar daha sonra suyla söndürürdük. Sonra yine yanmasını isterdik yanmazdı. Annem o zaman biraz bekle sonra yandıralım derdi. Neden? diye sorunca mumda insan gibi zamanla kendi kendini onarır. Zamana ihtiyacım vardı ama zamanımı kullanmadım. Belkide bana gurursuzsun diye bilirsiniz. Kendini kandırma zamana falan ihtiyacın yok onu seviyorsun diye onlasın diye bilirsiniz. Seviyorum evet doğru. Ama bana böyle acı yaşatanı hemen affetmek çok zordu.
" Güzel şeyler büyük acılar getirir"
Yaşadıklarım çok güzeldi ve büyük acılar getirmişdi. Ben güçlüydüm. Daha doğrusu güçlüyüm. Acılarıma kafa tutacak kadar güçlüyüm. Araba durdu. Yol boyunca hiçbirşey konuşmamıştık. Yavaşca kapını açıb arabadan indim. Oda benle birlikde indi. Karşı karşıya durduk.

" Gidenler kalanlar kadar yanmaz diyemi gitdin? Yine canımı yakmakmı istedin?" sorum ağırıydı onada banada. Eliyle kafasını göstererek konuşmaya başladı.

" Şu aklımdan çıkmıyorsun. Benim aklım fikrim sende. Biliyormusun giderken bile belki karşılaşırız düşüncesiyle daha doğrusu umuduyla gidiyordum. Sen ise can yakmaktan bahs ediyorsun." konuşamadım. Konuşmağı unnutmuşdum sanki. Ağzımı açıb tek kelime bile edemedim. Salak gibi gözlerine sessizce baktım. Cevab bekliyordum. Şimdi söylediklerine cevab veremezdim diye saçma bir soru sordum.

" Yarın doktora gidelimmi?" aptalıydım. APTAL. Lütfen acıdığımı düşünmesin. Lütfen.

" Bunun içinmi durdurdun beni? Bana acıdığın içinmi?" sorusu benim bile canımı yaktı. Kafasından neler geçdiğini tahmin bile etmek istemezdim. Babam ölürken yaşamışdım bunları. Kiminse sana acıdığını sanmak gerçekten çok kötü bir hiss olduğunu biliyordum. Ne demeliydim şimdi? Hayır acıdığım için değil desem. Neden peki derdi? O zaman ne derdim? Peki ya kendime sorayım Çiçek Arslan neden durdurdun onu? ona bile bir cevabım yoktu.

" Hayır acıdığım için değil git-" susdum. Hani bazen ne diyeceğini kendin bile bilmezsin. Cümleler kalpten gelirdi. Yada sinirle gelirdi. Benim cümlem kalpten geliyordu. Ne cümke olduğunu ben bile bilmiyordum. Yada bilmek istemiyordum.

" Neyse. Doktara ne zaman gideceğimizi arayıb söylersin." itiraz etmesine hatda konuşmasına bile izin vermeden eve doğru gitdim. Merdivenleri yavaş ve sessiz çıkıyordum. Kalbim acıyordu. Anahtarımı çantamdan çıkartıb kapıyı açtım. Karşımda Ayşe teyzeyi gördüm. Ağlıyordum.

" Kuzum noldu sana? Kim üzdü seni?
kendimi durduramadım. Hızlıca yanına gitdim. Sarıldım. Ağlamaya başladım. Hıçkırıyordum. Durdurmak istemiyordum kendimi.

" Ağla. Ağla kızım. Dök içini." acıyor. Çok acıyor. Anlam veremiyordum. Dizlerimin üstüne çökdüm.

" Canım çok yanıyor... Çok yanıyor canım." sesli ağlıyordum. Durduramıyordum kendimi. Ağlamak günah ve yasak değildi. Durmadan ağlıyordum. Göz kapaklarım bağladım. Yine yaş akıyordu. İçindeki acını hafifletmek için ağlarsın ya öyle ağlıyordum. Hafiflemiyordu acım. Tam tersi dahada artıyordu. Sakinleşmeliydim. Ayağa kalktım.

" Tamam iyiyim. Teşekkür ederim." odama doğru addınladım. Hiçbirşey söylemedi. Telefonuma mesaj geldi. Telefonu elime aldım. Ekranda hiçbirşey göremiyordum. Gözyaşlarımı sildim. Yamaçdandı mesaj.

Yamaç: Saat 10:00 da.

Telefonumun saatine baktım. Saat 7:00 du. Üç saat sonraydı. Telefon alarmını saat 8:00 kurdum. Uyuya kala bilirdim diye. Ama uyuyamadım. Hiçbirşey düşünmeden sadece tavana baktım. Bazen böyle rahatlardı insan. Daha doğrusu ben böyle rahatlardım. Alarmım çaldı. Duşa girneliydim. Kıyafetlerimi hazırlayıb duşa girdim. Suyun altında kıpırdamadan kaldım. Duşdan çıktım. Kıyafetlerimi giyindim. Yemek yemek için mutfağa doğru addımladım. Ayşe teyze yine lezzetli yemekler hazırlamışdı.

" Okula gitmeyecekmisin kızım?"

" Bugün çok onemli işim var. Lütfen en olduğunu sorma."

" Tamam." rahatlama hissi geldi istemsizce. Yemeklerden azda olsa yedim. Telefonuma mesaj bildirimi geldi.

Yamaç: Aşağdayım.

Hemen aşağıya indim. Ordaydı. Arabanın önünde bana bakıyordu. Hiçbirşey söylemedi. Bende konuşmadım. Yolboyu yalnızca dışarıya baktım. İnsanlar baktım. Hiçkimse kimsenin ne yaşadığını bilemez. Hiçkimse hiçkim senin ne yaşadığını bilmeden yargılayamaz. Hiçkimse gerçekleri bilmeden hiçkimseyi yargılayamaz. Hastenin önünde araba durudu. Arabayla birıikde kalbimde durdu. Doktor ne diyecekdi diye düşüne düşüne içim içimi yedi. Ona birşey olursa ben kayıp olurdum. Ben kayıp olursam ondan başka beni kimse bulamazdı.
Arabadan indik. Hastaneye doğru addımladık. Asansöre doğru addımladı. Bende onun peşinden addımlıyordum. Bir odanın önünde durduk. Kapıyı çaldı. Cevab beklemeden içeriye girdik. Doktora bize baktı. Önce şaşırmış sonrada gülümseyerek konuşmaya başladı.

" Yamaç. Demek ameliyyat olmaktan vazgeçmedin."

" Öyle oldu." dedi istemsizce.

" O zaman ilk önce müayyine edelim seni. Ne durumda olduğuna bakalım. Kızım istersen sen bizi dışarıda bekle." gözlerimle ona tamamder gibi baktım ve dışarıya çıktım. Bekledim. Artık 20 dakika olmuşdu. Noldu acaba? Meraktan çatlayacaktım. Hemşire içeriye girdi . Kapı açıldı hemşire ardındanda doktor çıktı.

  " Noldu doktor bey? İyimi?" dikkatlice ona bakıyordum.

  " Kızım bak beni iyi dinle. Yamaça senin kim olduğunu sorduğumda eğer yaşasam YAŞAMA SEBEBİM olucak dedi. Anlaşılan sen ikna etmişsin onu. Yamaçın durumuna gelince. Ameliyyat olmak zorunda. Zor ameliyyat olucak biliyorum. Yaşama şansı yüzde elli yani yarı yarıya. Ameliyyat üç gün sonra olucak. Belli ki Yamaç seni çok seviyor. Ona umut olmalısın. Yaşaması için umut ol. Üç gün içinde ona yalnız ve yalnız mutluluk yaşat. Yaşama şansının yarıya olduğunu biliyor. Ama sana söylememi istedi. Söyledim. Bilmen gerektiğini düşündüm. Şimdi Yamaç kıyafetini giyiyor.  Güçlü olmak zorundasın." doktorun söylediği her cümle beynimde yabkılanmaya başladı. Gözlerimi kırpadım. Kırpamıyordum. Şok olmuştum. Güçlü olmalıydım.Yamaç dışarıya çıktı.

  " Biz gidelim. Görüşürüz." doktora bakarak konuştu Yamaç. Sesizdim. Eğer konuşursam öğrendiğimi bilir diye susuyordum. Arabaya yakınlaştığımızda hemen kapını açıb oturdum. Üç gün. Belkide... belkide son. Hayır böyle düşünmemelidim. Ben böyle düşünüyorsam Yamaç şimdi ne haldedir. Beni bırakmazdı. O beni yalnız bırakmazdı. Çiçek böyle yapma. Üzgün durma. Eve varınca hemen aşağıya indim. Yine herzaman olduğu gibi oda benle indi. Binaya giricektim ki kolumdan tutdu.

  " Böyle durma. İçinden geçeni söyle." sana üzülüyorum diyemezdim. Acıdığımı zann ederdi.

  " Sen yalancı, kendini beğenmiş, ukala adamın birisin." biraz yüksek sesle söyledim.

  " Birde aşağlık herifin biriyim değilmi?"

  " İnsanın kendini bilmesi gerçekten güzel birşey." gülümsedi. O kadar özlemişim ki gülümsemesini.

" Tamam görüşürüz." o böyle söyleyince bende merdivenleri güçlüjle yukarı kalktım. Zili çaldım. Ayşe teyze açdı.

  " Nasılsın kızım? " kadın baya merak etmişti beni. Yüzünden anlaşılıyordu.

  " İyiyim. Merak etme. Biraz uyuyucam." odama geçtim. Birşey düşünmelidim. Onu mutlu edicek, eğleneceği bir fikir olmalıydı.

Ay ışığındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin