Eğer birisi Seonghwa'ya seks hayatını sorsaydı ne tecrübeli olduğunu ne de cüretkar olduğunu söyleyebilirdi. Seksi hayatındaki diğer şeyleri sevdiği gibi seviyordu: basit ve her şeyin kontrol altında olduğu bir şekilde. Yeosang'ın Seonghwa için yaptığı misyoner seksten sonra sarılan tip iması muhtemelen doğruydu. Bu seksi sevmediği anlamına gelmiyordu, elbette seviyordu ama daha önce küfürlü konuşmalarla ve dominantlık için yapılan savaşlarla dolu yoğun ve vahşi bir seksi asla düşünmemişti.Gerçi bu Yeosang'tan önceydi tabii. Seonghwa'nın içinde bir şeyler değişmişti, sanki zihnini ve vücudunu başka biri ele geçirmiş, hayalini bile kuramayacağı çılgınca şeyleri yaptırıyordu ona. Ama her zaman umursamaz ve kendini beğenmiş olan Yeosang'ı, Seonghwa'nın onun kulağına doğru nefes alıp verirken aniden itaatkar birine dönüşmesini izlemek kesinlikle tahrik ediciydi.
———YETİŞKİN SAHNE BAŞLANGICI———
Her şey o kadar hızlı oldu ki Seonghwa neler olup bittiğini anlayamadı bile. Yeosang'ı yatağa ittirişini zar zor hatırlıyordu, kıyafetlerinin hepsi yere fırlatılmıştı ve çıplak vücutları birbirlerine çarpıyordu.
"Seo-Seonghwa- ah... Tanrım..." Yeosang Seonghwa'nın altında inledi, Seonghwa daha da hızlanıp içinde daha sert girip çıktıkça Yeosang vücudunu yukarı doğru kıvırdı.
"Ah, ç-çok... darsın..." Seonghwa'dan gelen övgü, daha da derine girmesi için bacaklarını Seonghwa'nın etrafına sarmadan önce Yeosang'ın dudaklarında küçük bir gülümsemenin belirmesine neden oldu.
İkisinin de inlemeleri bir oluyor ve etraflarını saran şehvet dolu havayla odayı dolduruyordu. Seonghwa'yı saran his kelimelerle ifade edilemezdi. İçine her girişinde Yeosang'ın onun etrafında kasılması aklını öyle bir alıyordu ki Seonghwa her an beyninin patlayacağından korkuyordu.
Eğer Yeosang'ın Seonghwa'nın becerme konusunda küçük bir şüphesi vardıysa bile uzun zaman önce gitmişti. Kendi bedeninin altında Yeosang'ı hissetmek harika hissettiriyordu, sanki bu mükemmel vücut sadece onun hissetmesi için yaratılmıştı.
Seonghwa artık çok yükseklerde hissediyordu. Yeosang'ın tatlı kokusu, yumuşak teni, daha sert becermesi için yalvarmadan saniyeler önce Seonghwa'nın adını inlemesi; her şey o kadar mükemmeldi ki tıpkı bir rüya gibiydi.
Yeosang başını yastığa doğru attığında Seonghwa kendisini önündeki uzun, açıkta kalan boynuna bakmaktan alamadı. Yavaşça parmaklarını boynundan yukarı doğru gezdirdikten sonra eliyle ağzını kapattı.
Seonghwa eğildi ve dişlerini genç çocuğun boyunun narin etine batırdı, ısırdı ve aşırıya kaçacak kadar emdi. Boğuk bir acıyla inleme sesi Yeosang'ın kapalı ağzından kaçmaya çalıştı ama Yeosang Seonghwa'nın elinden kurtulmaya çalışmadı. Seonghwa da ne durdu ne de elini çekti.
"İnlemeyi kes," diye hırladı Seonghwa, dişleri hala ipek teninin üzerindeydi ve Yeosang ona anında itaat etti.
Seonghwa dişlerini açtığında büyük, kırımızı bir iz çoktan kusursuz tende görünmeye başlamıştı bile.
"Çok da kendini beğenmiş değilsin artık, değil mi?" diye fısıldamak için Yeosang'ın yüzüne doğru eğildi Seonghwa, parmaklarını karma karışık koyu saçlarına daldırdı, içine giriş çıkışları gittikçe daha vahşi ve sert bir hal alırken saçlarını çekiştiriyordu.
Yeosang inlemesini susturmak için Seonghwa'ya bakarken alt dudağını ısırırdı fakat bir işe yaramayınca bu Seonghwa'yı tatmin etti. Seonghwa şu anda Yeosang'ın görüntüsüne hayran kalmıştı, tamamen kendisini teslim etmişti ve Seonghwa her ne isterse yapmasına izin veriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Just as we are | Seongsang (Türkçe Çeviri) by ttalgittalgi
FanfictionSeonghwa mükemmel ama önceden planlanmış bir hayat yaşıyordu, ta ki Seonghwa'nın olamadığı her şey olan; umursamaz, tahmin edilemez ve karmakarışık olan Yeosang ile tanışana kadar. Zıt kutuplar birbirini çeker fakat aralarındaki farklılıklar onlarla...