"Ve öyle işte... Yeosang'la aynı sınıftayken tanıştım. Her zaman çok korkmuş görünürdü ama o zamanlar neden olduğunu bilmiyordum tabii. Ama onunla ilgili bir şey vardı, onunla arkadaş olmak istememe neden olan bir şey vardı."Wooyoung Yeosang'la olan arkadaşlığını anlattığı kısma gelirken Seonghwa yavaşça konudan kopmaya başladı. Sandalyede oturuyor, hareket edemiyor, gözleri yaşlarla dolmuş ve dudakları titriyordu. Kalbindeki acı bambaşka bir acıya, Yeosang için hissettiği bir acıya dönüşmüştü.
"Bana neler olduğunu anlatması yıllarını aldı," diye devam etti Wooyoung. "Ve arkadaşlığımız birçok zor zamandan geçti. Yeosang beni arada görmezden gelir ve yaşından büyük erkeklerle kavgaya girer. Ne zaman iyi bir şey başarsa sanki onu hak etmiyormuş gibi kötü hisseder. O yüzden gider ve sırf dayak yemek için kendisinden büyük birisini kışkırtır. O gün Jongho onu gördüğünde de aynı şey oldu. Yine aptalca davranmasın diye Yeosang'ı durdurmaya çalıştı ama işe yaramadı... son seferinin üzerinden yıllar geçmişti. Yakın arkadaş olabiliriz fakat birbirimizle her detayı paylaşmıyoruz. Mesela bir gece içmeye çıktığımızda dövülmek yerine tek gecelik ilişkileri tercih ettiğini düşündüğüm bir şey dedi bana. Ona yakın ama çok da aşırı yakın olmayan birinin sıcaklığına ihtiyacı vardı. Ve tek gecelik ilişkiler bunun için en mükemmel çözümdü. Ta ki seninle tanışana kadar."
Seonghwa birkaç kez başıyla onayladı, gözyaşlarının akmaması için savaş veriyordu. Her şeyi yavaşça sindirmeye başladı. Yeosang kendisini geri çekiyordu ve bütün hislerden çok korkuyordu. Ve Seonghwa'nın sorduğu aptalca soruya öylesine tepki vermesini şimdi anlıyordu. Seonghwa Hyunjin'i dinlememeliydi.
Hyunjin'den bahsetmişken...
"Wooyoung," diye konuştu Seonghwa sonunda, "Bana Hwang Hyunjin'i anlatır mısın?"
"Hyunjin mi?" Wooyoung'un gözleri büyüdü ve ağzı küçük bir yuvarlak şeklini aldı. "Ne-neden onu soruyorsun?"
"Bir süre önce onunla tanıştım... Ondan korkmalı mıyım?"
Wooyoung'un yüzündeki ifadeyi çözmek zordu. Alt dudağını ısırırken parmaklarını birkaç kez sarı saçlarından geçirdi. Seonghwa dikkatle onu izlerken cevabını bekledi.
"Hayır," dedi sonunda Wooyoung, "Hyunjin manyağın teki, ama senin gibi birine zararı olmaz. Eğer onu görmezden gelirsen."
Wooyoung Seonghwa'ya Hyunjin'i, grup terapisinde Yeosang'la ikisinin nasıl tanıştığını anlatmaya devam etti. Hyunjin'in kendi sorunları vardı ama Wooyoung çok fazla şey bilmiyordu. Bir şekilde Hyunjin Yeosang'la derinden bir bağ kurmuştu ve ikisi beraber takılmaya, en derin, en karanlık sırlarını birbirleriyle paylaşmaya başlamışlardı.
"Bence Hyunjin Yeosang'a âşık olduğunu düşünüyor. Ama gerçek aşk değil, sadece takıntı. Onu Yeosang'ın anladığı gibi kimsenin anlamadığını düşünüyor. Ama Hyunjin çok kötü bir etken ve tüm o kötü şeyleri Yeosang'ın yapmasına neden oluyor. Zavallı çocuk, kendisi zaten batmış bir de Yeosang'ı kendisiyle batırıyor," dedi Wooyoung, her zamanki neşeli yüzünün aksine sesi üzgündü. Gergince hareket ederken tişörtünün ucuyla oynadı.
"Wooyoung, sen iyi misin?" diye sordu Seonghwa dikkatlice, yakın arkadaşının bunları yaşadığını bilen hiç kimsenin iyi olamayacağının farkındaydı.
"Evet Ben... Her neyse..." Wooyoung boğazını temizlerken aynı anda gözlerinden akan birkaç yaşı sildi. "Yaklaşık üç yıl önce Yeosang çok iyi gidiyordu. Kısa süre içinde sınıfın en iyisi olmuştu ve bana sürekli başarılı olup babasını gururlandırmak istediğini söylüyordu. Ama Hyunjin olduğu yerde takılı kalmıştı ve Yeosang'ın başarısından nefret ediyordu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Just as we are | Seongsang (Türkçe Çeviri) by ttalgittalgi
FanfictionSeonghwa mükemmel ama önceden planlanmış bir hayat yaşıyordu, ta ki Seonghwa'nın olamadığı her şey olan; umursamaz, tahmin edilemez ve karmakarışık olan Yeosang ile tanışana kadar. Zıt kutuplar birbirini çeker fakat aralarındaki farklılıklar onlarla...