Alacakaranlık (M)

1.1K 78 31
                                    







---Yetişkin sahne başlangıcı ---

Park Seonghwa hayatında birçok güzel şey görmüştü; en sevdiğiyse alacakaranlıkta gökyüzünün turuncu, pembe ve mavi renklerinin birbirine harmanlandığı zamandı. Ama tam şu anda, şimdiye kadar hayatında görüp görebileceği en güzel şeyin, Yeosang'ın dizlerinin üzerindeyken büyük, parlak kahverengi gözleriyle ona bakışı olduğundan emindi.

Yeosang'ın yüzü ve dokunuşu etrafındaki diğer her şeyin güzel renklerden oluşan bir bulanıklığa dönüştürüyordu, Seonghwa'yı sanki kendi içindeki alacakaranlıkla çevrelemiş gibi hissettiriyordu. Görüşü pusluydu, sanki gözlerinin önüne yanardönerli bir katman çökmüş gibiydi. Ama yine de koyu saçlı güzelliği çok net görebiliyordu.

Seonghwa parmaklarını Yeosang'ın yumuşak saçlarına daldırdı, Yeosang'ın onu ağzına daha da alması Seonghwa'nın aralanmış dudaklarının arasından ahlaksız bir inleme kaçmasına neden oldu ve hafifçe saçlarını çekti.

Ağzına almaya devam etmeden önce Yeosang'ın kısa bir saniyeliğine gülümsediğini hissetti. Başını ileri geri hareket ettirirken dilini etrafından kıvırması hissettiği en mükemmel histi ve Seonghwa küçük yurt odasında sessiz kalmakta zorlanıyordu.

"Yeo-Yeosang..." diye fısıldadı ağır nefeslerinin arasından, "bu... harika... hissettiriyor..."

Bir kez daha Yeosang'ın dudakları kısa bir gülümsemeyle kıvrıldı ve Seonghwa'nın sert erkekliğinin hepsini ağzına almak için vücudunu düzgün bir hizaya sokamadan önce Seonghwa'ya muzip bir bakış attı. Yeosang başını hareket ettirdi, elleriyle Seonghwa'nın beyaz tenli üst bedenini hissettiği sırada tırnaklarıyla küçük, kırmızı izler bırakırken dudakları onun etrafında sıkıca kapalıydı.

"Ah..." Seonghwa inlemesini yarı yolda durdurmak için dudağını ısırmak zorunda kaldı.

Yeosang'ın ona bakış şekli bunu sadece onunla oynamak istediğini, Seonghwa'yı daha da yüksek sesle inletmek istediğini doğruluyordu.

"Yeosang... Yapma... Daha fazla sessiz kalamıyorum... Lütfen..." Seonghwa neredeyse nefessiz kaldı ama yalvarması sadece Yeosang'ın daha da hızlanmasına neden oldu.

Yüksek sesle inlememek için savaşırken, Seonghwa Yeosang'ın ağzına boşalırken bütün vücudunun titrediğini hissetti. Yeosang hiç tereddüt etmeden hepsini yutarken, pembe, şiş dudaklarına Seonghwa'nın gözlerinin içine bakarken yaladı.

"Sana seni iyi hissettirebileceğimi söylemiştim," dedi Yeosang yerden kalkarken, uzun, koyu saçları ağrıyan dizlerini ovmak için hızlıca eğilince gözlerinin önünde sallandı. "Pekala, gitmem gerekiyor. Güle güle."

---Yetişkin sahne sonu---

Seonghwa daha kıyafetlerini giyemeden odasında yalnız kaldı. İç çekerek yorgun bedenini yatak çarşafının üzerine bıraktı, sıcak alnının üzerine ellerini koymadan önce parmaklarını birbirine geçirdi.

Oda sürekli dönüyordu, yoksa dönen başı mıydı? Yeosang'ın tatlı kokusu hala havada hissediliyordu ve bu Seonghwa'nın başını daha da döndürüyordu. Pencereden dışarı bakmak için yan tarafına döndü ama güneş çoktan gitmişti ve dışarısı karanlıktı bu da onun camdan yansımasını görmesine neden oluyordu.

Az önce olan her şeyi sindirmeye çalışırken başka bir derin nefes dudaklarının arasından kaçtı. Yavaşça gerçekliğe dönüyordu ve az önce bir erkeğin onu ağzına aldığı gerçeğiyle yüzleşmek zorundaydı. Neredeyse hiç tanımadığı bir erkek tarafından.

Koca bir şüphe ve karmaşa dalgası gibi görünün milyon tane soru üzerine geliyordu.

Camdaki belli belirsiz yansımasına bakarken gergince tırnaklarını ısırdı. Her zaman her soruya cevabı olan, ne zaman ne yapacağını ve ne söyleyeceğini bilen bir kişi olmuştu.

Hayatında ilk kez, neler olduğu hakkında bir fikri yoktu.

Evet, Park Seonghwa hayatında birçok güzel şey görmüştü; sabah nazik çiçek yapraklarının üzerine düşen çiy, sonbaharda yaprakların renk değiştirmesi, aşkın sonsuz olduğunun kanıtı olan el ele tutuşmuş yaşlı çiftler...

Ama asla başka bir erkeğe bakıp onu güzel bulacağını düşünmemişti. İçindeki hücum eden hisler aklını karıştırıyordu, hem sinirli hem de yılmış hissettiriyordu. Nasıl tepki vereceğinden, az önce olan şeylerle nasıl başa çıkacağından emin değildi.

Hayatında ilk kez tamamen kaybolmuş hissediyordu.

Tam bu anda Seonghwa'nın emin olduğu tek bir şey vardı; Kang Yeosang hayatından gördüğü en güzel insandı.

Ve Seonghwa, Yeosang'ın onun ağzına almasını çok sevmişti.

----------------------------------------------------------------------

İlk bölüm karşınızda! Oy verirseniz sevinirim... <3

Yazar  @ttalgittalgi <3

Just as we are | Seongsang (Türkçe Çeviri) by ttalgittalgiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin