Hazırlayın kendinizi çünkü önceki smut bölümler bunun yanında çok masum kalır 🙈
________________________Hongjoong'la yediği akşam yemeğinden sonra yurt odasına doğru giderken Seonghwa hem rahatlamış hem de mutlu hissediyordu. Artık üzerinde çok fazla yük yoktu ama koridorda emin adımlarla ilerlerken yapması gereken son bir şey kaldığını biliyordu.
Ya şimdi ya hiç diye düşündü, başarısız olsa bile en azından denemiş olacaktı.
"Oh... Senmişsin," kapıyı açarken Yeosang'ın sesindeki hayal kırıklığı Seonghwa'nın kalbine bir bıçak gibi battı.
"Üzgünüm, başka birini mi bekliyordun?" diye homurdandı Seonghwa, o an hemen oradan ayrılmak için hazırdı.
Geriye dönüp odasına girmeden önce Yeosang Seonghwa'ya bakarak gözlerini devirirken kapıyı açık bıraktı. Derin bir nefes alıp onu takip etmeden önce birkaç saniye tereddüt etti.
"Neden buradasın?"
"Özür dilemek için geldim," diye başladı Seonghwa, "sarhoş ve öfkeliyken söylediğim her şey için. Hiçbirini gerçekten söylemek i-istemedim. Beni mahvettiğin falan yok ve ben... ben sen yanımda değilken berbat hissediyorum. Özür dilerim Yeosang..."
"Tamam," diye cevap verdi Yeosang basitçe, kollarını göğsünün üstünde bağladı.
"Tamam mı? Söyleyeceğin tek şey bu mu?" derken Seonghwa genç çocuğa baktı. Aniden buraya gelmesinin iyi bir fikir olmadığını düşündü.
"Yani, evet..."
Seonghwa iç çekti, öfke içinde kendini belli etmeye başlarken parmaklarını saçlarına geçirdi. Yeosang duvara yaslanmış, kolları göğsünde bağlı ve yüzündeki Seonghwa'nın kelimelerini umursamazcasına takındığı ifadeyle Seonghwa'ya bakıp sessiz kalırken, Seonghwa böyle bir aptala aşık olduğu için kendine içinden küfretti.
"Ne var biliyor musun? O gece söylediğim için özür dilemeyeceğim tek bir şey var!" diye gürledi Seonghwa. "Seni çözmeye çalışmaktan bıktım! Ve evet, bu beni deli ediyor!"
"Beni neden yalnız bırakmıyorsun o zaman? Eğer senin için lanet bir yüksem, neden siktir olup beni yalnız bırakmıyorsun?" diye bağırdı Yeosang Seonghwa'ya ona doğru bir adım atıp.
"Tanrım, Yeosang! Sen lanet aptalın tekisin!" Seonghwa da bir adım ileri attı, ellerini Yeosang'ın göğsüne koyarak onu sertçe duvara ittirdi.
"Siktir git Seonghwa!" Yeosang ittirmek için ellerini kaldırınca Seonghwa hemen ellerini kavradı ve Yeosang'ın başının üstüne yapıştırdı. Genç çocuğun koyu gözlerinin içine derin derin baktıktan sonra dudaklarıyla o güzel, pembe dudaklara saldırdı.
--- YETİŞKİN SAHNE BAŞLANGICI ---
Yeosang anında ona karşılık verdi, Seonghwa'nın istediği kadar onun da Seonghwa'yı istediği çok belliydi. Ama Yeosang önceki gibi itaatkâr değildi. Öpüşü sert ve vahşiydi ve bileklerini kurtardığı anda ikisi de anında kim kimi daha önce soyacak diye birbirleriyle savaşmaya başladılar.
"Ne dedin sen?" diye Seonghwa Yeosang'ın boynuna doğru mırıldandı, o çok özlediği vücudu elleriyle keşfederken aç bir şekilde öpüyor ve ısırıyordu.
"Siktir... g-git..." Seonghwa bir elini genç çocuğun pantolonun üzerinde gezdirip pamuk kumaşın altında gittikçe sertleşen ereksiyonunu iyice hissetmeye çalışırken Yeosang nefes nefese kaldı.
"Bana karşı çıkmayı kes ve dizlerinin üzerine çök!" diye fısıldadı Seonghwa boğuk sesle ve parmaklarını koyu saçlarına daldırdı. Sertçe tutarak Yeosang'ı yere oturttu ve boşta kalan diğer eliyle pantolonunu açtıktan sonra onu da yere fırlattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Just as we are | Seongsang (Türkçe Çeviri) by ttalgittalgi
FanfictionSeonghwa mükemmel ama önceden planlanmış bir hayat yaşıyordu, ta ki Seonghwa'nın olamadığı her şey olan; umursamaz, tahmin edilemez ve karmakarışık olan Yeosang ile tanışana kadar. Zıt kutuplar birbirini çeker fakat aralarındaki farklılıklar onlarla...