"Pekala... neden buradasın? Seonghwa, kızarmış tavuğu çiğneme sesleriyle sessizliği böldü."Özel bir nedenim mi olması gerekiyor?" Yeosang elindeki tavuğu incelemekle meşguldü, dikkatlice derisini soydu ve önündeki peçetenin üzerine koydu.
"Hayır, elbette gerekmiyor."
Yeosang yemeğine odaklanmışken Seonghwa genç çocuğun boynuna bıraktığı kırmızı izleri inceledi, hepsini zihnine kazıyordu. Yeosang sandalyesinde döndüğünde bol tişörtü çıkıntılı köprücük kemiklerini açığa çıkardı ve Seonghwa bakmasına engel olamadı. Tam o görüntü en büyük zayıflığı olabilir diye düşündü.
"Manzara güzel mi?" diye sordu aniden Yeosang.
"Arkadaşın Wooyoung'un dediği şeyi duydum," dedi cevapladı Seonghwa direkt, bu sefer Yeosang'ın bakışlarının ve özgüvenli hareketinin etikisi altında kalmayacaktı.
Küçük bir gülümsemeyle tavuğu koyup elini peçeteye silmeden önce dudaklarını birkaç kez yaladı. Yemeği ittirdi ve yavaşça masaya doğru eğildi, Seonghwa'yı nefessiz bırakan derin bakışlarla Seonghwa'nın yüzünü inceliyordu.
"Duydun demek ki öyle mi? Şey... yalan söylemiyordu."
"Yani benim özel olduğumu mu söylüyorsun."
"Kendini çok yükseklerde görme. Özgüvenini arttırmana da gerek yok bence Park Seonghwa."
"Hmm, sadece söylüyorum işte... Eğer onu yapan ilk bensem özel olmalıyım."
"Peki, ben de senin yattığın ilk kişiyim, bu da beni özel yapıyor mu yani?"
"Lütfen..." dedi Seonghwa başını sallayarak.
Yeosang gözlerini Seonghwa'dan çekmeden yerinden kalkmadan önce yavaşça sandalyesini ittirdi. Masanın etrafından dolandı ve hep bir bacağını iki yanına koyarak kucağına otururken parmaklarını Seonghwa'nın saçlarına geçirdi.
"Ne... ne yapıyorsun?" Şok olmuş bir şekilde Yeosang'a bakarken Seonghwa'nın dudaklarından sadece kısık, kulak tırmalayıcı bir fısıltı kaçtı.
"Ne düşünüyorsun?"
Yeosang'ın dudaklarının yumuşak dokunuşu kısa süre içinde Seonghwa'nın boynunun her yerindeydi, tek bir noktayı bile boş bırakmadı. Ve Seonghwa da kendini tutamıyor, kendi vücuduna yaslanan Yeosang'ın vücudunun hissine bağımlı hissediyordu.
Seonghwa parmaklarını Yeosang'ın koyu saçlarında gezdirdi, ardından sıkıca kavradı ve dudakları birbirlerine kilitlenmeden önce Yeosang'ın başını kaldırmaya zorladı. Dilleri ateşli, tutkulu bir dansla birbirlerine dolandı, elleri vücutlarının her yerindeydi ve hemen ardından ikisinin de tişörtleri yerdeydi.
Seonghwa teker teker tüm endişelerini, şüphesini ve milyonlarca soruyu boş verdi. Şey aslında sorması gereken tek bir soru vardı hala?
"Aynı kişiyle iki kere yatmadığını söylediğini sanıyordum?" diye mırıldandı Seonghwa Yeosang'ın boynuna doğru.
"Lanet derecede seksi olduğun için sana bir ayrıcalık yapacağım."
"Vay! Demek ki özel olan benim, ha?"
"Seonghwa. Kapa çeneni ve becer beni."
⚜️
———— YETİŞKİN SAHNE BAŞLANGICI ————
Yeosang kelimeleriyle, vücuduyla ve Seonghwa'yı inanılmaz derecede canlı hissettirebilmesiyle Seonghwa'yı hayretler içinde bırakıyordu. Terli vücutları bir olmuş bir halde hareket ediyordu ama Seonghwa Yeosang'ın onu daha fazla şaşırtamayacağını düşünürken genç çocuk Seonghwa'yı yatakta üzerinden itti ve kendisini Seonghwa'nın kucağına yerleştirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Just as we are | Seongsang (Türkçe Çeviri) by ttalgittalgi
FanfictionSeonghwa mükemmel ama önceden planlanmış bir hayat yaşıyordu, ta ki Seonghwa'nın olamadığı her şey olan; umursamaz, tahmin edilemez ve karmakarışık olan Yeosang ile tanışana kadar. Zıt kutuplar birbirini çeker fakat aralarındaki farklılıklar onlarla...