"Siktir!" Yunho ve Hongjoong sandalyelerinde oturmuş, yüzlerinde şok olmuş bir ifadeyle Seonghwa'ya bakarken ilk konuşan Mingi olmuştu.Sözler dudaklarından çıktığı andan itibaren Seonghwa sessiz kalmıştı. Uzun arkadaşı da ani haberden dolayı kısa bir patlama yaşadıktan sonra sessizsizleşmişti. Mingi'nin her zaman söyleyecek bir şeyi olmasına rağmen bu seferki sessizliği onu korkutuyordu.
Seonghwa çocuklara Tzuyu'yle olan nişanını söylemek için akşam yemeğinde buluşmayı teklif etmişti. İlk tepkilerinden dolayı Seonghwa hamilelik konusunu sadece kısa bir süreliğine sır olarak saklamaya karar vermişti.
Seonghwa restoranda arkadaşlarına bakarken çevredeki insanlardan gelen her bir ses gittikçe kaybolmaya başlamıştı. Mingi ona bakmaya devam ederken Yunho sürekli ağzını açıp kapatıyordu ama hiçbir şey söyleyemiyordu.
İki uzun çocuğun, Yeosang'la olan ilişkisinden asla haberi olmamıştı ama bu yine de onları oldukça şaşırtmıştı. Ve Seonghwa ikisinin de müstakbel karısından hoşlanmadıklarının farkındaydı.
Ama Seonghwa'nın en çok korktuğu tepki Hongjoong'un tepkisiydi ve artık en yakın arkadaşının gözlerine bakmaya cesaret edemiyordu bile. Hongjoong'un gözleri onun üzerine dikilmişti ama onunla yüz yüze gelemiyordu, Seonghwa'nın çaresizce söylediği dahice yalanları Hongjoong'un direkt anlamasından korkuyordu.
Seonghwa'nın hayatında olup bitenleri kabul etmesi günlerini almıştı. Ailesi bir kez daha aradığında bu sefer telefonu açmak için cesaretini toplayabilmişti. Midesi bulanıyordu ve ona söyledikleri her bir kelimeye yüzünü buruşturuyordu. Babalık testinin sonuçları çıkmıştı ve gerçekten de onun çocuğuydu. Bu yüzden hemen ardından nişan ayarlanmıştı ve ailesi Tzuyu ile birlikte yaşaması için en mükemmel apartmanı çoktan aramaya başlamışlardı.
Seonghwa sanki ana karakterlerin tıpkı ona benzediği berbat bir film izlemiş gibi hissediyordu. Çok gerçeküstüydü, aşırı korkunçtu ve her bir saniyesini yaşamak onun kaldırabileceğinden çok fazlaydı.
Ama günler geçtikçe yavaşça kabullenmeye başlamıştı. Sonuçta artık savaşmasının bir anlamı yoktu. Yeosang'ı çoktan kaybetmişti ve hayatındaki hiçbir şeyin anlamı yoktu artık.
"Sen ciddi misin? Yani gerçekten mi?" diye sordu Mingi ardından, gözlerindeki bakış her şeyin bir yalan olmasını diliyor gibiydi –tıpkı Seonghwa'nın dilemiş olduğu gibi.
"Evet... Gerçekten. Biz evleniyoruz," diye yanıtladı Seonghwa, dudaklarını gülümsemek için zorlarken ses tonu monoton ve cansızdı.
"Ben... anlamadım... anlamıyorum..." diye sessizce konuşurken Yunho'nun bakışları gergin bir şekilde Mingi'yle Seonghwa'nın arasında gidip geliyordu, inanamadığı için destek bekliyordu.
"Anlaşılmayacak bir şey yok, gerçekten. Tzuyu ve ben evleniyoruz ve birlikte yaşamaya başlıyoruz. Ben mutluyum ve siz de benim için mutlu olmalısınız."
Seonghwa bu yalanı kendisine şimdiye kadar defalarca söylemişti ama hala yüzündeki sahte gülümsemeye rağmen söylerken zorlanıyordu ve her bir kelime boğazını yakıyordu. Konuşurken sadece boşluğa bakıyordu ve arkadaşlarının onun için olan endişelerine içten içe sevinse de sonuçta faydasızdı.
Yemeklerini bitirirlerken tüm süre boyunca etraflarını rahatsız bir hava sarmıştı. Hepsi konuşmak için çok gergin görünüyordu ve bu, arkadaş gruplarında ilk defa oluyordu.
⚜️
Seonghwa diğerlerinin yanından ayrıldığında ağır adımlarla caddede yürüyordu. Elleri cebindeydi ve o kadar kambur duruyordu ki annesi görse ensesine bir tane patlatırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Just as we are | Seongsang (Türkçe Çeviri) by ttalgittalgi
FanfictionSeonghwa mükemmel ama önceden planlanmış bir hayat yaşıyordu, ta ki Seonghwa'nın olamadığı her şey olan; umursamaz, tahmin edilemez ve karmakarışık olan Yeosang ile tanışana kadar. Zıt kutuplar birbirini çeker fakat aralarındaki farklılıklar onlarla...