Yeosang'ı, bir erkeği, öpmek Seonghwa'nın yapmayı asla düşünmediği bir şeydi. Ama öptüğünde sanki tüm hayatı boyunca istediği şey oymuş, farkında bile olmadan özlediği bir şeymiş gibi hissettirmişti.Yeosang'ın dudakları bir ipek kumaş kadar yumuşaktı ve Seonghwa'nın kendi dudaklarına kusursuzca uyuyordu. Yeosang'ı öpmek, Seonghwa'nın kendi verdiği ilk büyük ve önemli karardı ve ona hissettirdiği şeyi sevmişti.
Özgürlük.
Ertesi günlerde Seonghwa ve Yeosang birkaç kez bunu tekrarladılar. Her seferinde ikisi de birbirine tek kelime etmediğinde, aralarındaki kuvvetli çekim onlar için konuşuyordu. Mesela Seonghwa geç saatlerde kütüphanede yalnızken Yeosang da çalışmak için geldiği zamanki gibi. Ya da koridorda karşılaştıklarında ve etrafta kimse yokken birbirlerine baktıktan sonra Yeosangla Seonghwa'nın odaya girmesi saniyelerini almıyordu.
İlk öpüşmelerinden sonra Seonghwa düşüncelerine öyle bir daldı ki tekrar aynı şey yaşanır mı diye merak etti. Ama tekrar ve tekrar yaşandığında yalnızken gün yüzüne çıkan endişeler kayboldu. Hatta her şeyi o kadar boş verdi ki sadece kendi zevkine odaklandı.
Seonghwa'nın Yeosang'ı öperken hissettiği şeyleri anlatmak için kelimeler kifayetsiz kalırdı ve zaman geçtikçe o yumuşak dudakları hissetme özlemi gittikçe daha da güçleniyordu.
Yeosangla birlikteyken her şey doğru hissettiriyordu. Umursamaz, rahat hissediyordu. Sanki Seonghwa'nın hayatı ve geleceği için endişelenmek zorunda kalmadan nefes alabildiği o mükemmel kendi dünyalarında yalnızlardı. Yeosang'ı öpmek öyle muhteşem ve gerçeküstüydü ki onun gerçeklikten kaçışı olmuştu.
Her ne kadar hayatı için ne anlama geldiği konusunda ve bir erkek olarak bir erkeği öpmeyi sevdiği konusunda onu endişelendirmesi gerekse de umursamıyordu. Ta ki bir gün Yeosang'ın dudaklarına olan özlemin dudaklarından daha fazlasını hissetme arzusuna dönüşene kadar. Öpüşmek ayrı bir olaydı, ama daha ileriye gitmek Seonghwa'nın çok da emin olmadığı bir şeydi ve her gün zihni bedeniyle bu konuda kavga ediyordu.
Seonghwa uyuduğunda bile düşüncelerinden kaçamıyordu ve derinlerinde arzuladığı şeylerden korkuyordu. Rüyaları ilkbaharda açan bir çiçek gibi zihninde beliriyordu; durdurulamıyorlardı.
Yatakta, Seonghwa Yeosang'ın üzerindeyken onu öptüğü, ona dokunduğu, onu soyduğu görüntüler. Çıplak tenleri birbirininkilerine karşı, Yeosang tırnaklarını Seonghwa'nın boynuna geçirirken nefes nefese Seonghwa'nın adını söylemesi...
Rüyaları gittikçe daha canlı bir hal alıyordu ve Seonghwa her seferinde ter içinde, kalbi göğsünden çıkacakmış gibi atarken ve bacaklarının arasındaki büyük bir sorunla uyanıyordu. Yüzleşmekten çok utandığı bir sorundu ve o sorun gidesiye kadar o görmezden gelmek için savaşıyordu. Onu neredeyse öldürse bile.
⚜️
Bir gece Seonghwa uyuyamıyorken kendisini koridorda yürürken buldu, sebebinden emin bile değildi. Köşeyi dönüp Yeosang'ın odasına yaklaşırken karşısına çıkan görüntü onu irkiltti ve birkaç adım geri tökezlemesine neden oldu. Fark edilmekten korktuğu için köşeye saklandı ama kendisini oraya bakmaktan geri alamadı.
Yeosang yurt odasının kapısının önünde dikiliyordu. Elinde anahtarlarını tutuyordu ama dudakları başka bir erkeğin dudaklarına kilitliyken diğerinin vücudunu hissetmekle meşguldü. Çocuk Yeosang'ı kapıya doğru ittirdi, ellerini Yeosang'ın giydiği bol tişörtün altından soktu. Seonghwa sessizlik içinde izlerken Yeosang sonunda kapıyı açabildi ve yabancıyı odasına doğru çekti.
Garip bir his Seonghwa'nın içini kapladı ve odasına geri giderken de o his onu bırakmadı. Koridorda o haldeyken saklanmaya çalışmadığına göre Yeosang'ın başkalarının onun erkeklerden hoşlandığını öğrenmesinde bir problemi yoktu. Ama Seonghwa'nın başka erkeklerle birlikte olduğunu öğrendiklerini düşündüğünde bile içini bir korku kapladı. Bir saniye içinde zihnindeki ütopya etrafını saran korku, sorular ve şüpheyle birlikte umutsuzluk dolu derin ve karanlık bir deliğe dönüştü. Aniden gerçekle yüzleşti ve kendi hareketlerini sorguladı. Bu kim olduğunu değiştirir miydi? Gay falan değildi zaten... Değil mi?
⚜️
Seonghwa kütüphanede elindeki listeyle ihtiyacı olan kitapları arıyordu. Normalde kitapların yerini bulmak onun için sıkıntı değildi ama bugün düşünceleri tamamen dağılmış haldeyken ve uzun süre odaklanamadığı için sanki dünyanın en zor işiymiş gibi geliyordu. Parmaklarını kitap desteği boyunca gezdirirken aradığı kitapların isimlerini mırıldanıyordu.
Uzun bir sürenin ardından sonunda ihtiyacı olan bütün kitapları buldu ve bir kitaplığın köşesinden dönerken kitaplardan birinin sayfalarını çevirmeye başladı. Çevresine bakmadığı için az daha Yeosang'a çarpıyordu.
Bakışları buluştu ve aralarındaki çekim anında yükseldi. Seonghwa genç çocuğu kitaplıkların arasına çekmeden önce iki tarafına da bir göz attı.
Yeosang'ı öpme isteği hala Seonghwa'nın aklını başından alıyordu. Yeosang'ı tutabilmek için elindekilerin hepsini bıraktı. Elini yavaşça aşağıya doğru indirip Yeosang'ın vücudunu hissederken Seonghwa dudaklarını araladı ve hemen ardından dilleri birbirleriyle dans etti. Yeosang'ın ağzının içe doğru tatlı tatlı inlemesi Seonghwa'nın onu odasına götürüp yatağına yatırmak istemesi için yeterliydi.
Ama aniden kütüphanenin kapısının açılıp içeriye birisinin geldiğini duyduklarında Seonghwa geriye doğru sıçradı.
"Bekle. Dur." Seonghwa Yeosang'ı ittirdi, o kadar gerilmişti ki kalbi boğazında atıyordu.
Yosang bir adım geri attı ve sırtını kitaplığa dayadı. Başını sağa sola doğru sallarken koyu saçları hareketiyle birlikte sallandı ve gözlerinin üzerine düştü. Seonghwa Yeosang'ın yüzündeki ifadeyi okuyamıyordu ama artık yaptığı veya söylediği her şeyde böyle kendini beğenmiş davrandığını öğrenmeye başlamıştı.
"Ben.... Ben artık bunu yapmak istemiyorum," diye fısıldadı Seonghwa birilerinin onu duymasından korkarak.
"Tamam, olur. Nasıl istersen." Yeosang saçını geriye doğru attı ve topuklarının üstünde dönüp uzaklaşmadan önce birkaç saniye boyunca Seonghwa'nın gözlerinin içine baktı. Ve birdenbire aralarındaki şey her ne ise bitti. Seonghwa rahatlamış hissetmeliydi, sonuçta bu onun seçimiydi ama hiç rahatlamadı.
Yeosang gider gitmez Seonghwa yerdeki eşyalarını alırken vücudunu sakinleştirmeye çalıştı. Yeosang'ın üzerindeki etkisi hala çok güçlüydü. En sonunda yere oturdu, kucağındaki kitaplar onu utandıran şeyin üzerini kapatıyordu. Şu an beklemekten başka yapacak bir şeyi yoktu.
———————————————————————————————
Seonghwa ikizler burcu musun yavrum 😤
Birkaç bölüm boyunca Seonghwa bu kafada olacak arkadaşlar o yüzden sinir olmak için hazırlayın kendinizi hskdksYazar ttalgittalgi ❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Just as we are | Seongsang (Türkçe Çeviri) by ttalgittalgi
Fiksi PenggemarSeonghwa mükemmel ama önceden planlanmış bir hayat yaşıyordu, ta ki Seonghwa'nın olamadığı her şey olan; umursamaz, tahmin edilemez ve karmakarışık olan Yeosang ile tanışana kadar. Zıt kutuplar birbirini çeker fakat aralarındaki farklılıklar onlarla...