Hyunjin'in sözleri Seonghwa'nın zihnini kuşatmıştı ve her düşündüğünde aklını karıştırıp içine şüphe düşürüyordu. Ama Yeosang'a doğru olup olmadığını nasıl soracağını bilmiyordu. Ama o soruyu sorma isteği gün geçtikçe daha da büyüyordu. Umursamamaya çalışmak o isteği daha da güçlendiriyordu ve her ne kadar Seonghwa ilk başta o kıskanç kişinin hiçbir sözüne inanmak istemese de artık kaçamaz olmuştu.Hyunjin'in ona söylediği şeyler çok çılgınca ve saçmaydı ve Yeosang için duyduğu o en küçük şüphenin zihnine bir virüs gibi yayılması Seonghwa'nın canını yakıyordu. Gerçekten inanmak istemiyordu. Sanki çok, çok kötü bir filmden sahne gibiydi ama bir türlü düşünmeden duramıyordu.
Hyunjin'in onların ayrılmasını istediği gün gibi ortadaydı. Ama onları ayırmak için bu kadar büyük bir yalan söylemek de çok çılgıncaydı. Ve sırf bu yüzden Seonghwa boş veremiyordu.
Yeosang hemen Seonghwa'nın aniden durgunlaştığını fark etmişti ama ne zaman sorsa Seonghwa ona meraklanması gereken bir şey olmadığını söylüyor ve ilişkilerini arkadaşlarına söyleyeceği için gergin olduğunu söylüyordu.
Keşke sadece öyle olsaydı. O gece onlara bir türlü söyleyememişti. Arkadaşlarına şu anda bir erkekle çıktığını söylemek zorunda olma korkusu, zihnini meşgul eden diğer şeylere kıyasla neredeyse hiçbir şeydi. Hyunjin'in sesi kafasında sürekli yankılanıyor, ona rahat vermiyordu.
'Oh. Bence bunu bilmek istersin.'
Sözleri Seonghwa'nın kafasında milyonuncu kez yankılanırken gözlerini sıkıca kapattı ve sertçe şakaklarını ovdu.
"İyi misin?" Yeosang'ın sesi Seonghwa'nın düşüncelerini böldü ve yatakta oturan genç çocuğa omzunun üzerinden bakarak yorgunca gülümsedi.
Yeosang etrafındaki kağıt ve kitaplardan yaptığı kaleden meraklı gözlerle ona bakarken başını sağa sola salladı. Sınav dönemi başlamıştı ve bu sayede Seonghwa garip hareketleri için başka bahaneler bulabiliyordu.
"İyiyim bebeğim," diye cevapladı Seonghwa biraz zorla gülümserken, "sadece bu metin çok uzun..."
Elbette hala Yeosang'ı seviyordu, her şeyden çok, ama sormaya cesaret edemediği o tek soru boğazını yakmaya devam ediyordu. Ve Yeosang elindeki kitabına geri dönmeden ona hafifçe gülümsediğinde Seonghwa kalbine bir şeyin battığını hissetti.
Yeosang'ı tekrar çalışmaya odaklanırken izlerken Seonghwa içinden gülümsedi. Yeosang parmaklarını kahverengi saçlarına geçirip geri ittirdikten sonra tekrar gözlerinin önüne düşünce başını sinir olmuş bir ses çıkarırken hareket ettirdi. Üzerine büyük gelen tişörtü omuzlarından sarkıyor, Seonghwa'nın karanlık düşüncelerini kısa bir anlığına unutmasını sağlayacak kadar tenini açıkta bırakıyordu.
"Aslında..." Seonghwa sandalyesinden kalkmadan önce laptopunu kapattı. "Aklımda bir şey var."
"Pekala, nedir?" Yeosang elinde kağıtlarla ona bakarken Seonghwa'nın bir sonraki hareketi için kesinlikle hazır değildi.
"Sen."
——— YETİŞKİN SAHNE BAŞLANGICI ———
Seonghwa yatağın kenarına otururken Yeosang'ın yüzünü avuçlarına alıp genç çocuğu kendine çekip anında öpmeye başladı. Seonghwa dilini ağzına sokarken Yeosang'tan küçük, şaşırmış bir ses geldi. Ama bu Seonghwa'nın istediği şeyi elde etmesine mani olmadı; güzel sevgilisini. Onu hissetmek için, onun ne kadar güzel olduğu hatırlamak için... aklını kurcalayan o kelimeleri unutmak için kendini zevke adadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Just as we are | Seongsang (Türkçe Çeviri) by ttalgittalgi
FanfictionSeonghwa mükemmel ama önceden planlanmış bir hayat yaşıyordu, ta ki Seonghwa'nın olamadığı her şey olan; umursamaz, tahmin edilemez ve karmakarışık olan Yeosang ile tanışana kadar. Zıt kutuplar birbirini çeker fakat aralarındaki farklılıklar onlarla...