12

1.1K 61 10
                                    

Hep birlikte oturma odasına girdik. Bu sefer köşeye oturmadım. Yanıma Ashton geldi. Calum ise tekli koltuğa geçti.
"Yani siz daha önceden tanışıyordunuz?" Dedi Michael. Calum'un yanına, öbür tekli koltuğa oturmuştu. İkimizi işaret ediyordu.
"Evet, bunu söylemiştim diye hatırlıyorum."
"Çok mu yakındınız?" Dedi Calum. Bu ani sorusu üzerine bir an afalladım.
"Elbette, lisede kızların hiçbiri onunla flörtleşmek dışında konuşmazdı, sadece ben onunla flört etmiyordum sanırım." Güldüm.
"Sizi bu kadar yakın yapan şey bu mu?"
"Eh, biraz. Daha çok, benzer bir kaderimiz var diyelim." Dediğimde Ashton bana buruk bir gülümseme gönderdi. O da benim gibiydi. İkimizin de babası biz çok küçükken evi terk etmişi.
Devam ettim. "İkimiz lise boyunca hep birbirimizi koruduk. O lise 3'te buraya geri döndüğünde boşluğa düşmüş gibiydim. O zaman da siz tanıştınız sanırım." Çocuklar başını salladı.
"Buraya geldiğimde neredeyse her gün senin orada yalnız başına ne yaptığını düşündüm. O ucubelerle başa çıkamayacağından ve seni bir daha göremeyeceğimden o kadar korkuyordum ki, bir ara her şeyi bırakıp oraya gelmeyi bile düşünmüştüm." Dedi Ashton. Kaşlarımı çattım.
"Saçmalama, bu yapacağın en yanlış şey olurdu." Dedim ciddiyetle. Daha sonra sırıttım. "Hem senden birkaç numara kapmıştım, kimsenin bana sataşmasına izin vermedim."
"İşte benim kızım." Dedi ve beşlik çaktı. Luke, Michael, Calum ve Ivy'ye döndüğümde bize tuhaf tuhaf baktıklarını gördüm. Calum ise birazdan patlayacak gibi duruyordu. Onu görünce gözlerimi devirdim.
"Ee, siz nasıl tanıştınız?" Dedim ortaya. Luke cevap verdi.
"Onu çalarken gördük ve şöyle dedik: 'Dostum, onu gruba almalıyız.' Sonra bir şekilde yakın arkadaş olduk ve bu grubu kurduk."
"Onu çalarken görmüş müydün?" Dedi Michael. Başımı salladım.
"Neredeyse milyonlarca kez. Her tenefüs müzik odasına gider, orada bateri çalışırdı." Saçlarımı hava atarcasına savurdum. "Ama ben ondan daha iyi çalardım. Eğer bu yeteneğimi gösterseydim o ezikten daha ünlü olurdum."
"Doğru mu?" Dedi Calum Ashton'a. Gülerek başını salladı.
"Bazen bize gelirdi ve birlikte çalışırdık. Benden bile iyiydi. Ama nedense hiç halk içinde çalmadı." Omuz silktim.
Bir süre daha böyle konuştuktan sonra Ivy ve Luke esnemeye başladı. Saat 11'e yaklaşmıştı.
"Çocuklar, ben yatacağım. İyi geceler." Dedi ve merdivenlere ilerledi.
"Nereye gittiğini biliyorsun değil mi?" Omzunun üstünden baş parmağını gösterdi.
"Çocuklar, sizin odalarınız hazır. İki misafir odası var, her biri iki kişilik. Salonda yatmak zorunda kalmayacaksınız." Dedim. Daha sonra onlara beni takip etmelerini söyledim. Üst kata çıktık. Odamın karşısındakini ve çaprazındaki odaları gösterdim.
"Bunlar misafir odaları. İstediğinizle uyuyun." Daha sonra odamı gösterdim.
"Burası benim odam. Bir şeye ihtiyacınız olursa gelebilirsiniz." Son olarak da Ivy'nin odasını işaret ettim.
"Orada da Ivy var. Uykusunu bölerseniz gece lambasını kafanıza geçirecektir." Dedim. Bunu ciddiyetle söylediğim için korkmuş görünüyorlardı.
Bunu gerçekten yapardı. Bir keresinde onu uyandırmaya çalıştığımda en yakın şeyi bana fırlatmıştı, ne yazık ki bu dijital bir saatti. Son anda ıskalamasaydı hiç hoş şeyler olmazdı.
"Tamam, sorunuz yoksa odalarınıza dağılabilirsiniz. İyi geceler, beyler." Dedim ve odama girdim.
Bavulumu açıp üstüme pijama olarak getirdiğim gri V yaka tişört ve siyah taytımı giydim. Sonra bavulun ön kısmına koyduğum defteri ve ilkokulda kullandığım kalemi çıkardım. Bozmadan uzun süre kullanabildiğim tek kalem buydu.
Işığı kapatıp gece lambasını açtıktan sonra yatağıma ilerledim. Yatakta oturur konuma geldim ve defterime birkaç aydır yazdığım hikayeye devam ettim. 6 sayfa yazmıştım ve saat 2 olmuştu. 7. sayfaya geçecekken kapı tıklandı.
"Gir." Diye seslendim. Kapı yavaşça açıldı. Calum gelmişti.
"Uyuyor musun?" Diye sordu.
"Az önce sana cevap verdiğime göre uyuyor olamam." Deyip güldüm. Yanıma geldi ve yatağın kenarına oturdu.
"Uyuyamadın mı?"
"Daha çok uyumadım. Ödevim vardı da. Sen niye uyumadın?"
"Uyuyamadım. Uzun süre sonra burada olmak çok tuhaf."
"Değil mi?" Dedim. Bir buçuk kişilik yatakta hafifçe yana kayıp Calum'a yanıma gelmesini işaret ettim. Yanıma uzanıp yanağıma bir öpücük kondurdu. Benim gibi oturur konuma geçti ve defterime baktı.
"Ne yapıyorsun?"
"Ödevim dedim ya. Kitap yazacağız."
"Gerçekten mi? Süreniz ne kadar?"
"7 ay kadar. 1 Ocak'tan 25 Eylül'e."
"Peki sen ne yazıyorsun? Adı ne?"
"Yetimler Kulübü." Dedim. "Gerçi bu isimden emin değilim, değiştiririm herhalde."
"Vay canına." Dedi. "Konusu ne?"
"Savaşta babasını kaybeden küçük bir kız çocuğuyla ondan birkaç yaş daha büyük bir erkek çocuğunun yaşam mücadelesi şeklinde özeltleyebilirim." Biraz duraksadım ve devam ettim. "Hikayedeki kız çocuğu benim aslında. Tek fark, benim babam savaşta kaybolmadı ve kız ile erkek küçük yaşta tanışmadı."
"O çocuk Ashton mı?" Diye sordu Calum. Kaşlarını çatmıştı. Nefesimi sesli bir şekilde verdim ve başımı olumlu anlamda salladım.
Söylenmesine izin vermeden ona sıkıca sarıldım ve başımı göğsüne yasladım. Biraz duraksamasına rağmen o da kollarını belime doladı ve beni kendine çekti. Hiç konuşmadan öylece onun yanında olmanın verdiği hissin tadını çıkardım.
"Beni Ashton'dan kıskanmamalısın, Calum." Dedim. Ani bir şekilde bu konuyu açmama şaşırmıştı.
"Ben seni ondan kıskanmıyorum, sadece yakınlığınızı kıskanıyorum." Diye homurdandı.
"Biliyorsun ki ikinizle de çok farklı bir ilişkim var. O bana çok yardım etti. Ben ona çok yardım ettim. Lisede ikimiz de bir çukurdaydık ve birbirimizi oradan kurtardık. Beni herkesten korudu. Hiç olmayan ağabeyim gibiydi. Beni öz kardeşleriyle bir tutardı. O olmasaydı neler olacağını düşünmek bile istemiyorum. Hayatımı kurtardı." Bir şey demeyince devam ettim.
"Sen ise benim için çok farklısın. İlk ve tek aşkımsın. Seni çok seviyorum. Kimseyle seninle olduğum kadar yakın olamam. Seni kimseye değişmem. Bunu unutma, tamam mı? Beni kimseden kıskanmama gerek yok." Uzun süre sesini çıkarmadı.
"Ruby, seni bu dünyada olan her şeyden ve herkesten daha çok seviyorum." Dedi. Uzanıp gece lambasını kapattı. "İyi geceler."
Gözlerini kapatıp saçımı okşamaya başladı. Ona iyice sarıldım ve Tanrı'ya bana onu verdiği için teşekkür ettim.
Nefesi düzene girdiğinde uyuduğunu anladım. Sessizce fısıldadım. "İyi geceler, sevgilim."

ayyy meraba:d
nasılsınız? iyi olmanızı diliyorum.
inş hikayeden soğumamışsınızdır:s
umarım bu bölümü beğenirsiniz!
13. bölüm ne zaman gelir, hiç bilmiyorum. kim bilir, belki yarın, belki 1 ay sonra :D
geç gelirse diye açıklamamı yapayım: çok çok fazla sınavım var. önümüzdeki birkaç hafta boyunca neredeyse her gün sınav olacağım ve onlara çalışıyorum, kafam kazan gibi:ss
yine de bölümü olabildiğince erken yazmaya çalışacağım.
bir sonraki bölümde -artık ne zaman gelirse- görüşürüz!

Sky // c.hHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin