24 Ocak 2015
Evde rastgele koşuşturmaya başladım.
Yarın Calum'un doğum günüydü.
Buna hazır değildim.
Tamam, bütün hazırlıklar tamam sayılırdı, ama yine de kendimi hazır hissetmiyordum.
Ashton Calum'u dışarı çıkarmıştı, basketbol maçına falan gideceklerdi. Bu iyiydi çünkü hazırlıklar için zamana ihtiyacımız vardı.
Daisy ve Violet'a zevklerine güvenerek mekanı emanet etmiştim. Luke tanıdığı birçok kişiye davetiye göndermekle sorumluydu, Michael'ın yardımıyla birkaç gün önce göndermişti. Ivy'den doğum günü hediyesi olarak ikimizin resmini çizmesini istemiştim. Onun dışında mekanın süslemesini de kendisi istemişti. Ben ve Ashton da bütün hafta onlara yardım etmiştik.
Şimdi Michael ve ben de pasta yapacaktık. Ben pasta yapmakta neredeyse ustaydım. Michael da kendisinin öyle olduğunu söylüyordu.
"Pekala Michael, eğer her şeyi mahvedersen seni öldürürüm."
"Neden her şeyi mahvedeceğimden bu kadar eminsin? Karşında dünyanın en iyi 2. pastacısı Michael Mükemmel Müthiş İnanılmaz Clifford dururken hem de?"
"O kim tanımıyorum ama şuan karşımda Michael Gerizekalı Beceriksiz Salak Clifford duruyor." Dil çıkardı. "Çocukluğumuza mı döndük Mikey?"
"Çok konuşma, pasta yap."
"Aynı anda hem çok konuşup hem de pasta yapacağım." Dedim. "Herneyse, meyveli olacak değil mi?"
"Bilmem, öyle mi olacak?"
"Elbette öyle olacak gerizekalı. Elmayı birazcık daha fazla koyalım ama." Dolaplardan malzemeleri çıkarıp tezgaha yerleştirdik. Gerekli kapları ve tencereleri de aldım ve yapmaya başladık.
"Hayır, çikolata karıştırmıyoruz Michael. Pastada çikolata bile yok."
"Hadi ama, çikolatasız pasta mı olurmuş?"
"Olur." Dedim ve malzemeleri kalıba dökmeye devam ettim. El mikserini Michael'a verdim.
"Uslu bir çocuk olup malzemeleri karıştır, olur mu?" Dedim çocukla konuşur gibi. Bugün onunla dalga geçme günümdeydim. Bana ters ters baktıktan sonra malzemeleri karıştırmaya başlayacaktı ki, mikser çalıştığı gibi malzemeler bütün mutfağa saçıldı.
"Kapat şunu!" Diye bağırdım yüzüme çiğ yumurtalı koyu karışımın gelmesini engellemek için ellerimle yüzümü kapatırken. Gürültü sona erdiğinde ellerimi yüzümden çektim.
Bütün mufak pasta karışımına bulanmıştı. Michael'a bakınca karışımın saçlarına bile saçıldığını gördüm.
"Lanet. Lanet lanet lanet lanet." Dedim. "Bunu nasıl becerdin Clifford?"
"Bilmiyorum." Dedi yüzünü silmek için kağıt havlu koparırken. "Tanrım, cidden beceriksizim."
Ben ona beceriksiz dediğimde ciddi değildim ama o şimdi ciddiymiş gibi görünüyordu. Bunu sevmemiştim.
"Hayır, beceriksiz değilsin. Lanet olasıca mikserin suçu. Bence kaşık kullanmak daha doğru olur. Ama önce buraları silmeliyiz."
"Ne kadar iyi bir arkadaşsın." Dedi ama sesinde alaycı bir tını vardı. Gelip bana sarıldığında amacını anladım. Benim üstüme hiçbir şey gelmemişti ama onun üstü başı hamurdu.
"Çek ellerini üzerimden pasta surat!" Diye bağırdım. Kapı açıldı.
Ashton ve Calum.
"Ne oluyor burada?" Dedi Calum. Odaya şöyle bir baktığında kaşları çatıldı. "Ne yapıyorsunuz?"
Michael'ı kendimden uzaklaştırınca ne kadar kötü göründüğünü fark ettim.
Onun için doğum günü pastası yaptığımızı söyleyemezdim, sürprizi kaçardı.
Pasta yaptığımızı söyleyemezdim, bu sefer yine anlardı.
Ashton'a yardım istercesine baktım. Ama o da ne diyeceğini bilemedi. Saçmalamadan önce biraz bekledim. O sırada kapı açıldı ve Ivy içeriye girdi. Şok olmuş bir ifadeyle bize baktı. Sonra kendini toparladı.
"Tanrım, buraları temizlemeyi unutmuşum. Bir yemek faciası. Siz çekilin, ben temizlerim." Dedi Michael ve beni itekleyerek. Bana baktığında 'Bunu nasıl becerdiniz?' bakışı attığını gördüm ama sesini çıkarmadım.
"Bunu sarılmadan yapabilirdiniz." Dedi Calum ikimize baktıktan sonra. Ashton'ı bırakıp odadan çıktı.
Ve çıktığı gibi Ashton ve Ivy konuşmaya başladı.
"Bunu nasıl becerdiniz? Pasta yapmayı bilmiyor muydunuz siz? Beceriksizler!" Dedi Ivy. Aynı anda Ashton da konuşuyordu.
"Basketbol maçına bilet bulamadık ve onu burada oyalamaya karar verdim. Ama bir bakıyorum ki siz çoktan her şeyi mahvetmişsiniz." Sesleri birbirine karışınca iki kat daha rahatsız edici oluyordu. Bir iki dakika bekledikten sonra onları susturdum.
"Pekala, kapayın çenenizi. Biz gidip üstümüzü temizleyeceğiz. Siz de Calum'a bakın." Yukarı kata çıkıp odamdan yeni kıyafetler aldım ve neyse ki iki tane olan duşlardan birine girdim. Kısacık bir duş alıp giyindim ve saçlarıma bir havlu sarıp aşağı indim.
Mutfağa girdiğimde Ashton ve Michael'ın yaptığını gördüm.
"Ben yaparım." Dedim Ashton'a.
"Sorun değil, sen Calum'un yanına git." Bir şey demeyip oturma odasına gittim. Calum koltuğa oturup kollarını kavuşturmuş, dargın dargın televizyondaki diziyi izliyordu.
Yanına oturup ona sarıldım. Ama o bana bakmadı bile. Kollarını tutup bana sarılmasını sağlamaya çalıştım. Kollarını belime dolamamıştı.
"Hadi ama." Dedim. Sarılmadı. "Calum, Michael ve benim arkadaş olduğumuzu biliyorsun."
"Bilmiyorum Ruby, ben arkadaşlarımla yemek yapmıyorum ve onlara sarılmıyorum. Özellikle de sevgilimin doğum gününden önceki gün."
"Ama biliyorsun ki ikimiz de birbirimize farklı bir gözle bakmıyoruz."
"Beni Ivy'yle o halde görseydin ne derdin?"
"Kızardım." Dedim kısık sesle. "Bana kızmakta haklısın. Ben de sizi öyle görseydim yanlış anlardım. Ama sadece yanlış anlama. Gerçekten."
"Açıklayacak mısın?" Derin bir nefes aldım, başımı salladım ve her şeyi anlattım. Elbette sürpriz parti kısmını atladım, sadece onun doğum günü için pasta yaptığımızı söyledim. Bitirdiğimde Calum bana sıkıca sarıldı ve başını boynuma gömdü.
"Benim için böyle bir şey yapmak istemen gururumu okşadı ama bunu yapmak zorunda değilsin. Senin benim doğum günümü kutlaman bile yeterli bana göre." Boynumu öptü. Ben de ona sarıldım.
"Olsun. Senin için bir şeyler yapmak istedim. Bana yaptığın onca güzel şeyden sonra bu bir hiç." Dedim.
Uzunca bir süre konuşmadan öylece televizyon izleyip birbirimize sarıldık. Arada bir bana dönüyor, yüzümün çeşitli yerlerini öpüyordu.
Onu çok seviyordum ve hiç gitmesini istemiyordum.
*yazar notu kendini imha etti*

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sky // c.h
Fiksi Penggemar"O gün oyun parkındayken bunlardan hiçbirinin olacağını tahmin edemezdik."