Yine kocaman bir hafta hem stresli, hem tartışmalı hem de barışmalı geçmişti. Gül Oya artık kocasının zırvalıklarını, Mert'te karısının triplerini pas geçmişti. Kavga etmedikleri zaman enerjilerini atamadıklarına varmışlardı sanki... Üç gün önce Yiğit'in yanında yine kavga etmişlerdi. Gül Oya —nasıl yaptığı tartışılır bir biçimde— konuyu Nazlı'ya getirmiş ve üsten bir gönderme yapmıştı. Mert'te —Nazlı'yla yaptığı son konuşmadan sonra— karısına bunun bokunu çıkarttığını ve Engin'le olan muhabbeti açmıştı. Gül Oya da ondan hiçbir şey gizlemediğini zaten görmeseydi bile ona söyleyeceğini dile getirmiş. Tabi Mert buna inanmadığını belli eden bakışlar atmış ve birden bire kendilerini derin bir kavgada bulmuşlardı. Yiğit'te onları izleyip dudaklarını büze büze odasına gitmişti. Üzgünce yatağına uzanmış ve öylece yatmıştı. Kavga durulduktan sonra Gül Oya oğlunun odasına gelmiş ve onu yatağın üzerinde, bacaklarını karnına çekip uyuduğunu görünce gözleri dolmuştu. İçinden kocasına —yüzüne karşı bir türlü söyleyemediği— hakaretleri söylemişti. O sırada odanın kapısından Mert başını uzatıp, karısı ve oğluna bakmıştı. Oğlunu öyle görünce o da üzülmüştü. Yavaş adımlarla içeriye girip oğlunu kucağına almış ve Gül Oya da yatağın örtüsünü kaldırmıştı. Yiğit'i yatağına bırakıp odadan çıkmışlardı. O gece aralarında pek fazla konuşma geçmemiş ve sırt sırta yatmışlardı. Tabi gece Mert karısının bir bacağını karnının üzerinde bir kolunu da suratın da hissedince onu sarsarak uyandırmış ve söylene söylene uyumuştu. Gül Oya da uyku sersemi olduğu için onu sallamamış uykusuna devam etmişti.
Cumartesi günü hızlıca kahvaltı yapmışlardı. Mert'in ajansta işi olduğu için yarım gün evde olmayacaktı. Yiğit'te müzik ve yaratıcı drama kursunda (geçen haftalarda öğretmenin önerisini üzerine yazılmıştı) olacağı için kahvaltı erken yapılmıştı. Kahvaltılarını yaptıktan sonra hızlıca hazırlanmışlardı. Mert öğleden sonra eve geleceğini söylemişti.
Gül Oya da onu gıcık etmek için " Aaa süper. Ben de tek alışveriş yapmamış olurum. Yiğit'in müzik dersi öğleden sonra bitiyor. Ona bir şeyler yedirirken sen gelirsin. Sonra yaratıcı drama dersi başlayacak. Neyse ki aynı merkezde gidip gelme olmayacak. Sınıfa bırakır, birlikte alışveriş yaparız." dedi.
Mert karısına bakıp alayla gülümsedi. Çünkü biliyordu neden bunu yaptığını... Mutfak alışverişinden nefret ederdi. Daha doğrusu karısıyla alışverişe gitmekten nefret ederdi. Karısı da her kadın gibi —alışverişin içeriği önemli değil— kendini kaybederdi. Fakat birkaç kişisel eşyasının bitmiş olduğunu düşünüp "Olur, öyle yaparız." dedi.
Mert, oğlunu ve karısını Beşiktaş Sanat Merkezine bıraktı. Daha sonrada Levent'e ajansa geldi. Hızlıca Ajansa girip asansöre yöneldi. Asansörle kendi katına çıktı. Ekibini çalışırken görünce şaşırdı. Saatine baktı, 11.00'di. Odasına gitmeden yanlarına gitti. Koridorun sağ tarafı kendi ve ekibe aitti. Sol tarafı da Teoman ve ekibine... Ekibinin yanına gelip herkesi selamladı. Hale hızlıca birkaç taslağı söyledi hemen. Mazhar Türdoğan'ın Selezion şaraplarını en iyi şekilde tanıtması gerekiyordu. Sonuçta işin içinde ortaklık söz konuydu. Mazhar'ı hala nasıl ikna ettiğine kendi bile şaşırıyordu. Cidden yılın işini almışlardı.
Hale'yle beraber afişleri yapan Türker'in yanına gittiler. Bir sandalye çekip onun yanına oturdu. Türker bitirdiği okuldan iyi bir dereceye sahip olan grafikçilerden biriydi. Staj döneminde gelmişti. Yaratıcı bakış açısıyla Mert onu bırakmamıştı. Şimdi onun yaptığı afişlere bakarken doğru bir karar verdiğini bir kez daha anladı. Birlikte birkaç afiş fikri daha yürütmüşlerdi. Onun yanından ayrılıp Mazharların şirketi için yapılan kurumsal kimliğini yapan Ebru'nun yanına geldi. Selezion için bir kaç logo yapmıştı. Logoları, kartvizit, zarf, antetli kağıt üzerine uygulamıştı. Mazhar hangisini beğenirse onun üzerinden devam edilecekti çünkü.
![](https://img.wattpad.com/cover/28073129-288-k322957.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK MEŞK VE SAÇMALIKLARI ( #1)
General FictionAşkla başlayan güzel bir ilişki, meşkle son bulan evlilikleri... Saçmalıklarla dolu bu hikâye için hazır mısınız? Evlilik aşkla mı yürür yoksa alışkanlıklarla mı? Onunla sonsuza dek nefessiz kalabileceğimiz o anlardan sonra artık nefes alama...