26. Bölüm

12.2K 656 81
                                    

Mert gözlerini tabletten ayırıp başını cama çevirdi. Akşam tüm ışıltısıyla İstanbul Boğazına vurmuştu yine... Tekrardan gözlerini tabletine dikti. Son yapılan reklam projesinin taslağına bakmaya devam etti. Projeyi baya sevmişti parfüm şirketi. Hafiften ıslık çalarak fotoğrafları incelemeye devam etti. Mail sayfasına geri döndü ve bir mail geldiğini gördü. Mailin yanında Nazlı Sancak yazıyordu. Hızlıca girdi. Maili okumaya başladı. Mert Bey olarak başlanmıştı ve gayet resmi bir dilde, yarınki sunum için projenin hazır olup olmadığını sormuştu. Tabi altına yazdığı 'Creshendo Reklam Ajansı/Sanat Yönetmeni Nazlı SANCAK' yazısı Mert'i güldürmüştü. Araları hala düzelmemişti. Hatta Mert bu durumu daha çok sevmişti. Gerekmedikçe Nazlı'yla konuşmamak kendisine daha da iyi geliyordu. En son karısının yanında yine hadsiz davranıp "Sporda görüşürüz." demişti ve Mert o anda tek istediği ışınlanmaktı fakat Nazlı'nın hala bu tip konuşmasına da anlam verememişti. Ve daha sonları aralarında iş dışında hiçbir muhabbet olmamıştı. Nazlı'nın biranda böyle çekilmesine çok şaşırmıştı. Onun kalbini kırmıştı evet ama... Sahi aması neydi? Nazlı onun için ne ifade ediyordu? Gerçekten eskide kalma bir sevgilimi yoksa adını koymadığı başka bir şeyler mi?

O yıllar varsa yoksa Nazlı'ydı evet ama sonra karısı gelmişti. Karısıyla her şey çok daha başka olmuştu. Karısıyla onun arasındaki farklılıkları kıyaslamak istemiyordu. Çünkü bunu ne zaman yapsa, karısıyla şu anki durumuyla Nazlı'nın şu anki durumlarını kıyaslıyordu ve... Nazlı'ya yenik duruma düşeceğini düşünüyordu. Fakat son bir aydır sürekli ikisini kıyaslamaktan kendini alıkoyamıyordu. Karısıyla aralarındaki 'aşk' boy geçiştirip farklı bir hal almıştı. Sürekli kavga edip duruyorlardı. Barışmaları da hep kendisi sayesinde oluyordu. Ama Nazlı'yla -öpüşme mevzusu yaşanmadan önce- aralarındaki aşktan öte bir arkadaş gibiydi. Onunla eğlenmek, sohbet etmek iyi geliyordu.

Kendini bu ikilem arasında sıkıştırıp dururken tek çıkar yolu aldığı sonuç oluyordu. Nazlı zamanında onu terk edip gitmişti ve karısı o sıcacık kalbiyle Mert'i yeniden aşka bağlamıştı. Üstelik tüm bunları yaparken her şeyden habersizdi.

Yine içindeki hain karaktere yenik düşüp elindeki tabletten Nazlı'nın mailini okuyup güldü. Maile resmi bir dilde cevap yazıp yolladı. Eğer Nazlı'yı azıcık tanıyorsa bu maille delireceğini adı gibi biliyordu. Haince gülümseyip ekranı kapattı.

"Neye gülüyorsun öyle?" diyen karısına baktı. Duş ona fazla yaramıştı. Saçlarının çilek kokusunu hissetmeye başlayınca gülümsedi. Birde bu vardı. Karısı çilek kokarken Nazlı'nın salatalık kokusunu ne yapacaktı ki? 'Bir saniye ben az önce Nazlı'yı istediğimi farklı bir dilde dile getirmedim değil mi?' diye iç sesiyle konuştu. Tabii kimse cevap vermediği için de bunu onaylanıp karısına gülümsedi.

"Projenin son haline bakıyordum. Bizimkiler iyi iş çıkartmış."

Gül Oya gülümseyip "Vuuuu.... O zaman kahveler benden hemşerim." dedi.

"Evet tek olmadığımız konu buydu sanırım hemşerim. Artık hemşeri olduğumuzu da dile getirdiğimize göre; ben bol köpüklü bir nesface alabilirim. Hemşerine bir güzellik yaparsın değil mi?"

"Tamam hemşerim sen iste yeter ki... Ama şartım var."

"Bak bu tam oldu. Yani karşılıklı bir şeylerin yapılması hemşerilere göre bir iş. Dinliyorum."

"Bu akşam benim istediğim kanalı izleyeceğiz."

"Tamam kız, seni mi kıracağım. Keyfim yerinde. Kumandanın patronu sen ol bu akşam. Tabi ben de akşam senin patronun olurum. Sekreterim olursun değil mi?"

Gül Oya kapının aralığından mutfağa ilerlemeye başlamıştı. Kendini bu akşam acayip dinç hissediyordu. Ama tabi bunu Mert'e söylemeyecekti. Azıcık nazdan bir şey olmazdı sonuçta değil mi?

AŞK MEŞK VE SAÇMALIKLARI ( #1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin