Haziran 1998
"Ben yapamayacağım. Eve gitmek istiyorum." dedi Gül Oya ağlamaklı ses tonuyla...
"Şarkılı kızım sakin olur musun, lütfen." Mert onun elleri tutup sakinleştirmeye çalışıyordu.
Gül Oya üzerindeki siyah dar tulumda patlayacağını hissediyordu. Normalde çoook zayıf bir kız olduğu için çöp kız kıyafet giymiş gibi olurdu. Fakat bu Sindy tulumu onu çok fazla seksi ve farklı göstermişti. Ama o kendini bırak seksiyi, ölecekmiş gibi hissediyordu. Saçları çok fazla uzun oluğu için uçlarını içe doğru sarmışlardı. Çünkü Sindy karakterinin saçları kısaydı. Aslında Betül hocaları saçlarını kestirmesinden yanaydı ama Mert olay çıkartmıştı. Zaten babasının da izin vereceğini sanmıyordu.
Aslında sorun bunlar değildi. Sorun içeride bilmem kaç kişinin önüne çıkıp dans etmekti. Yani bunu nasıl kabul etmişti ki??? Oysaki provalar öyle eğlenceli geçmişti ki... Yapabileceğine öyle inanmıştı ki... Şimdi içeride annesi, babası, kuzenleri, annesi, babaannesi ve dayısı ve amcası, yengeler...
Gül Oya bunları düşündükçe çok daha gerilmeye başladı.Bakışlarını Mert'e dikti. Çooook yakışıklı olmuştu. Zaten doğduğunda da yakışıklı olduğuna emindi. Saçının modeli, giyim tarzı Danny'nin aynısıydı. Hatta ondan çok daha fazla yakışıklıydı. Danny Mert olmuştu resmen. Ya da zaten Danny karakterini yazan kişi Mert'in bir yerlerden çıkacağına emin gibiydi. Bazen kendini onun yanında öyle sönük hissediyordu ki...
Fakat Mert bunu hiç takmıyordu. Çünkü ona göre dünyanın en güzel kızı kesinlikle Gül Oya'ydı. Zaten gözü başka bir kızı veya başka varlığı görmüyordu. Her dakika onu düşünmek öyle anlamlıydı ki... Mesela onu görmediği zamanlar nefes alamadığını hissediyordu. Pek çok zaman 'Ya kabul etmeseydi teklifi mi?' diye düşünüp depresyona girerdi. Hayatında ikinci defa aşık oluyordu. Birinci zaten onun ağzının ortasına sıçıp gitmişti ve şimdi mavi ışığı vardı. Ama sanki hep varmış gibi hissediyordu Mert. Onun yanında kendini öyle özgür, öyle mutlu, öyle aşk dolu hissediyordu ki... Resmen Allah'ın sevilen kulu olduğunu düşünmeye başlıyordu. Evet Allah onu seviyordu yoksa mavi ışığı neden çıkartmış olsun ki karşısına?
Tabi her çift gibi birkaç özel anıları paylaşamıyorlardı. Çünkü Gül Oya bu konuda fazla hassas bir tipti. Hatta geçen haftalarda bu konu açık ve seçik konuşulmuş ve Gül Oya " Sevişmek için benle birlikteysen, boşuna birlikteyiz. Ben sevişmem senle." demişti.
Zaten bu Mert'in umurunda bile değildi ki... Onun için Gül Oya yanında olsun gerisi fostu. Ve bu konuşma anında Gül Oya'nın çenesini tutup burun kıvıran aşkına baktı.
"Sence bu umurumda mı? Yani senle sevişmek veya diğer erotik şeyler yapmak? Sen buradasın..." derken elini tutmuştu Gül Oya'nın ve devam etmişti. "Tam burada..." derken sevgilisinin beyaz pamuk elini kalbinin üzerine koymuş "Burada bana öyle şeyler yapıyorsun ki... Sen hep burada ol mavi ışığım..." demişti.
Gül Oya o an öyle erimişti ki... Birkaç gün kendine gelememişti. Birkaç yakınlaşmaları olmuştu elbette ki... Mesele ilk yakınlaşmaları Lunaparkta olmuştu. Mert, Gül Oya'yı zorla gondola bindirmişti. Tabi yükseklik korkusu olan Gül Oya çığlık atıp Mert'e öyle bir sarılmıştı ki, Mert içinden 'Korku filminden çok daha etkiliymiş. Zekisin oğlum sen.' diye iç geçirmişti. Gül Oya'nın çığlıklarına karşı Mert o gün ilk defa "Seni seviyorum..." demişti. Korkuyu, sevinci, mutluluğu aynı anda yaşayan Gül Oya ise Mert'in kollarına iyice gömülüp ağlamaya başlamıştı.
Başka bir olay ise şöyle gerçekleşmişti. Mayıs ayının tüm güzellikleri İzmir'e gelirken, üniversiteli gençlerde coşmaya başlamıştı. Kampüste su savaşı yapan gençlerin arasında kalmıştı Gül Oya...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK MEŞK VE SAÇMALIKLARI ( #1)
Genel KurguAşkla başlayan güzel bir ilişki, meşkle son bulan evlilikleri... Saçmalıklarla dolu bu hikâye için hazır mısınız? Evlilik aşkla mı yürür yoksa alışkanlıklarla mı? Onunla sonsuza dek nefessiz kalabileceğimiz o anlardan sonra artık nefes alama...