Nisan 1998
Gül Oya odasındaki aynadan kendi yansımasına bakıyordu. Üzerine giydiği askılı beyaz çiçekli elbisesi ve onunda üzerine giydiği uçuk pembe hırkası ile çok şirin görüyordu. İzmir'in güzel havasına karşı mini kot eteğini giymek istemişti ama etek beline oturmamış birde utanmadan aşağıya doğru salınmıştı! Ama elbisesi hafiften onu kilolu göstermişti ve kesinlikle güzel olmuştu. "Zaten Mert de her defasında aynı şeyi söyleyip, duruyor. Demek ki cidden güzelim." dedi. Daha sonra dudaklarına çilek tadındaki parlatıcısını sürüyüp, sarı olan kirpiklerine de rimel sürdü. Elmacık kemikleri zaten pembe olduğu için pek fazla bir şey yapmadı. Saçlarını düzeltip serbest bıraktı. Sırt çantasının içerisine iki kitabını koyup birini eline aldı. Odasından çıkıp salona geldi. Bugünkü dersi on bir de olduğu için ve erken kalktığı için rahatça hazırlanmıştı. Salona gelip annesine baktı. Annesi televizyon izlerken aynı zaman da evin tozunu alıyordu.
"Ben çıkıyorum anne..."
"Dur bakayım sana... Niye bu kadar süslendin, yoksa biri mi var hayatında?" derken kızını baştan aşağı süzdü Nejla Hanım.
"Hayır, yani var gibi ama kesin bir şey yok. Neyse geç kaldım." deyip hızlıca dış kapıya yöneldi. Ayakkabılarını giyerken annesi içeriden "Anlatmadın ama?" diye bağırıyordu. Gül Oya annesine cevap vermeden kendini daireden dışarı attı. Merdivenleri inmeye başladı. Apartmanın kapısını açıp dışarı çıkarken Mert'i gördü. Öyle kapının önünde kalakaldı.
Mert apartmanın duvarına yaslanmış âşık olduğu kıza bakıyordu. Arkasında sakladığı kırmızı gülleri vermek için sabırsızlanıyordu.
Gül Oya yavaş adımlarla Mert'e yaklaştı. Tabii gülümsemesi o fark etmese de yüzünde can buldu.
"Selam, ne işin var burada?" dedi Gül Oya...
"Okula birlikle gideriz diye düşündüm? Tabii birde bunları gören ilk sen ol istedim." derken arkasındaki gülleri Gül Oya'ya uzattı.
"Mert... Bunlar çok güzel ama ya biri görürse? Of keşke okulda verseydin."
Mert karşındaki kıza hayranlıkla bakarken "Bir şey olmaz, hem belki güller için ödül olarak koluma girersin, olmaz mı?" dedi.
"Olmaz Mert. Ben sana biri görecek diyorum sen ne diyorsun? Hadi yürü hala neden böyle dikiliyorsak?"
Birlikte ana yola doğru yürümeye başladılar. Mert babasının arabasını yürüttüğü için Gül Oya'yı otobüslerle paylaşmayacaktı. Mert'in yönlendirmesiyle arabaya doğru yürüdüler ve biraz sonra arabanın yanına gelip bindiler. Mert Gül Oya'nın elindeki gülleri alırken, elleri onun yumuşacık doğa harikası eline değince öylece kaldı. Birbirlerine gülümseyerek baktılar. Mert gülleri arka koltuğa koyup, arabayı çalıştırdı. Konuşmadıkları için Mert radyoyu açmanın iyi bir fikir olacağına karar verdi ve açtı.
Şarkı arabadaki sessizliği öldürürken, Mert içinden 'Bundan daha iyisi olamazdı. Barış abi canımsın.' dedi. Gül Oya camdan dışarıyı izlerken şarkının sözlerini benimsiyormuşçasına dinliyordu. Mert bir ara yanındaki dünya güzeline bakıp doğru kişiye âşık olduğunu düşündü. Biliyordu çok yakında aynı duyguları kayıtsız şartsız o hissedecekti ve sonsuza denk birlikte olacaklardı. Zaten başkasıyla olmak kesinlikle aptallıktı.
Hatta geçen akşam arkadaşlarıyla Clup Aquamarine'ya gecesi yapmışlardı, yine... Mert o akşam artık Gül Oya'dan ümidini kesmiş bir şekilde içmeye başlamıştı. En son onun için gitar çalmıştı ve gülümsetmişti. Sonra Gül Oya aralarına yine duvar örüp yüzüne bile bakmıştı iki hafta. Ama en büyük etkenin fare Merve'nin olduğunu biliyordu. O gece Gül Oya'yı unutmaya ve artık önüne gelen kızla takılmaya başlaması gerektiğini düşünmüştü. Şansı açık olduğundan mıdır, yoksa cidden yakışıklı olduğundan mıdır bilinmez, istediği kişi kendi ayaklarıyla gelmişti. Yaşının büyük olduğu belliydi. Hatta işinin hakkını fazlasıyla verdiğini de düşünmüştü. Kadınla birkaç bir şey içmeye başlayıp, sohbet etmeye başlamıştı. Karşındaki kadın bir süre sonra seksi göğüsleri Mert'e sürtüp, konuşmayı derinleştirmeye başlamıştı. Saatin ilerleyen dakikalarında konuşma netleşip, kadının evine gitmek için anlaşmışlardı. Kadın tuvalete gidip geleceğini söylerken, Mert o gelene kadar arka arkaya iki tane tekilayı kafasına dikmişti. Aklına yine Gül Oya gelmişti. Kahrolası kız neden evet demiyordu ki? 'Götü kalktı tabii... Benim gibi yakışıklı erkeği kendine aşık etti ve şimdi de yüz vermiyor. Verme lan verme! Ben kendime yeni hatunlar bulurum!' diye içinden söylenirken, üçüncü tekilayı da kafasına dikmişti. Gecenin devamı kadının evinde devam ederken, Mert bu kadının evine gelene kadar her yerde Gül Oya'yı görmeye başlamıştı bile... Hatta mırıldanarak bir şey söylediğini de duyuyor gibiydi ama kafası o kadar güzeldi ki hiçbir şey duyumsamıyordu. Koltukta karşındaki kadın kendisini öpmeye başlayınca burnuna birden bir gül kokusu geldi. Kadın yüzünü çekip ona bakıp gülümserken, Mert karşındaki kişiye 'oha' dercesine bakıyordu. Gül Oya'ydı bu? Peki nasıl gelmişti ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK MEŞK VE SAÇMALIKLARI ( #1)
Ficción GeneralAşkla başlayan güzel bir ilişki, meşkle son bulan evlilikleri... Saçmalıklarla dolu bu hikâye için hazır mısınız? Evlilik aşkla mı yürür yoksa alışkanlıklarla mı? Onunla sonsuza dek nefessiz kalabileceğimiz o anlardan sonra artık nefes alama...