31. Bölüm

8.9K 531 6
                                    

Nisan 2001

Banyonun ısrarla çalmasına daha fazla dayanamadı genç adam. Girdiğinden beri bilmem kaçıncı defa yumruklanıyordu! Kardeşinin sesini de duyuyordu. Fakat bir kere cevap vermişti başta, ama Nazlı bu pes eder mi? Israrla banyoya girmek istiyordu! Biliyordu Mert bilerek yaptığını, alıştığı bir durumdu yani. Fakat bugün ki sebebini çok daha iyi biliyordu. Beş gün önce Nazlı'yı bir erkekle el ele görmüştü. O sırada Gül Oya'yı diliyle adete uçuruyordu. Gözü nasıl olduysa kendilerine gelen çifte takılmıştı. Normalde sevgilisiyle öpüşürken tek odağı o olurdu. Mert kendilerine gelen çiftin birinin yüzünü anında tanıdı. Gül Oya'yı o anda iteleyip 'resmen' kardeşinin yanına uçmuştu. Mert'e göre bu; Allah'ın bir işaretiydi. Kardeşini başka erkeklerden koruması lazımdı. Daha yaşı kaç başı kaçtı! Nazlı'ya göre ise; şansının kocaman bir bok olduğuna dair işaretti. Mert hızlıca çocuğun tişörtünün yakasından tutup havaya kaldırmıştı. Bir doksanlık boyunu bu anlarda daha çok seviyordu. Çocuğa gelişi güzel biraz pataklamıştı ve hem kardeşinin hem de sevgilisinin kalbini kırmıştı. Çocuğun da zaten burnu kırılmıştı. O gün çocuğu hastaneye götürmüştü birde. Gül Oya kendisiyle üç gün konuşmamıştı fakat ne yapıp ne edip onun gönlünü almıştı. Fakat kardeşinin hale gönlünü alamamıştı. Nazlı inatla konuşmuyordu kendisiyle... Çocuğun burnunu kırdığı için üzülmüştü ama kardeşinin bu yaşta nasıl sevgilisi olurdu ki? O daha minnacık bir kızdı.

Aynadaki yansıma baktı. Fırçaladığı dişlerini kendine gösterip memnuniyetle gülümsedi. Hafif uzamış sakallarını kesip kesmeme arasında kaldı. Aslında farklı olmuştu. 'Hadi lan 'bayağı' farklı oldum!' Bebeği ile sinema keyfi yapacaklardı akşam. Acaba planları nasıl ilerliyordu? Kapının tekrardan yumruklanma sesini duyunca sinirle kapıyı açtı ve kardeşi üzerine düştü.

"Ya o nasıl kapı açma be!" diye bağırdı Nazlı. Sesi sinirli, öfkeli, kırgın, mutsuz çıkmıştı. Hala abisine yumruk atma istediği bedeninde dolanıyordu!

Mert onu omuzlarından tutup dikleştirdi. Dağınık topuz saçları, kahve gözleri ve artık daha belirgin olan elmacık kemikleri... Gözlerine sürdüğü siyah kalem... Kulağındaki uzun küpeler. Üzerine giyindiği salaş tişörtü ve o lanet olası kısa eteği. Büyüdüğünü kabul etmesi mi gerekiyordu?

"Ne bakıyorsun öyle be? Bir saattir banyoyu işgal ettin. Senin yüzünden dişlerimi fırçalayamadım. Çıkar mısın artık?"

"Tamam çıktım fıstığım. Ne bu sinir?"

"Bana fıstığım deme! Çek ellerini de üzerimden!"

"Yeter ama ya! Elin piçi yüzünden abine mi sinirleniyorsun sen?"

"Seninle tartışmayacağım!"

Mert kardeşine haince bakıp onu hızlıca içeriye çekti. Duş kabinin içine sokup soğuk suyu açtı ve Nazlı'yı da altına koydu. Nazlı çığlık atıp abisine bağırmaya başladı. Mert kolunun tekiyle kardeşinin belini sarıp duş başlığını onun saçlarına tutuyordu. Hem kendi ıslanıyor hem de Nazlı'yı ıslatmaya devam ediyordu. Soğuk su yüzünden çığlıkları daha da artmaya başladı Nazlı'nın. Mert diğer eliyle suyun sıcak tarafını açtı. Nazlı bundan faydalanıp abisinin karnına dirseğini geçirdi. Mert iki büklüm olurken, Nazlı onun elinden duş başlığını alıp sıcak yeri kapattı ve soğuk suyu abisinin üzerine tuttu. O sırada içeriye Kemal Bey ve Şeker Hanım geldi. Onları öyle görünce gülmeye başladılar.

Yarım saat sonra tekrardan hazırlandı Mert. Nazlı'nın da gönlünü ne yapmış ne etmiş almıştı. Zaten almaması demek performans gücünü kaybettiği anlamına gelirdi. Performans... Bu kelimeyi unutmuş gibiydi. Hatta bir şeyleri de unutmuş olabilirdi. İnsan kullanmadığı bir şeyi unutabilirdi sonuçta değil mi? Mert bir tek çiş yaparken kullandığı şeyini başka bir yerde kullanmadığı için artık onun sadece işemek için üretildiğini düşünmeye başlamıştı. Dört yıl! Tam tamına dört yıldır kimseyle birlikte olmamıştı. Arada ön sevişme gibi kısa bir şeyler yaşıyordu sevgilisiyle ama artık yetmemeye başlamıştı. Üstelik grubundaki erkekler arsızca yaptıkları pozisyonları yarıştırırken onunki sızlıyor, kırılıyor ve boynu bükük bir köşe ağlıyordu! Sevgilisini zorlamak istemiyordu ki hayatta da zorlayamazdı. Onun mavisini solduracak son insan bile değildi! Üstelik kimse de solduramazdı. Ama hani sevişseler de güzel olurdu. Dört yıl olmuştu be! Zamanında frijit olmadığını falanda ispatlamıştı. Keşke o zaman durmasaydı. Akşam ki planları nasıl işliyor diye sevgilisini arabaya karar verdi. Aynada saçlarına şekil verirken telefonunu almış ve şarkılı kızını aramıştı.

AŞK MEŞK VE SAÇMALIKLARI ( #1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin