36.Bölüm ~ Hadi Canım!

3.1K 194 21
                                    

"Çisil! Kalk bak seni uyuklarken görmesinler."
"Selcan sadece beş dakika daha."
"Tamam ama-"
Selcanın sesi kesildi ve ambulans sesi sardı etrafı. Hızlı bir refleksle kalktım. Selcanla birbirimize baktık.
"Ambulans geldi!!"
Kosa kosa acil kapısına çıktık. Nöbetçi hekim de yanımıza geldi.
Birinci ambulansın kapıları açıldı. Görevli indi.
"Hocam bir ambulans daha geliyor. Oradaki kadın hamile ve tehlikesi var. "
Sibel Hoca hemen konuştu.
"Salih ve Selcan siz o hastayla gidin. Çisil, Asım siz benimle kalın."
Selcanlar giderken görevli bilgileri sıralıyordu.
İkinci ambulans geldi. Oradan da bir görevli indi.
" 29 yaşında Kadın. 5 aylık hamile. Eşiyle arabadayken başka alkollü araç arkadan çarpıyor. Çarpan arabanın hızı çok yüksek olmadığı için hava yastığı ve kemer sayesinde erkekde bilinç yarı açık. Ama kadında kolda kırık var ve beyin darbe almış. Ambulansda kriz geçirdi ama iğne yaptık. Bilinç kapalı. Tansiyon düşük. Bebeğin durumunu bilmiyoruz."

"Ah.. şükür ki beyin cerrahi buraya bu gece gelicek. Hemen tahliller istiyorum. Beyne röntgen çekilsin. Bebeğe de aynı şekilde. Beyinden röntgen alırken bebeğe kurşun yelek giydirmeyi unutmayın. Belki bir şeyi yoktur ama biz emin olalım. Kriz geçirmiş. Her şeyine bakalım. Çisil, Asım." Bizi gösterdi.
"Sizde."
"Tamamdır hocam."

Acildeki ilk tedaviden sonra Sibel hocanın tüm dediklerini yapmak için Asımla sedyenin başına geçtik.

—————
"Asım sence ne zaman biticek bu bebeğe bakman. Yani 15 dakika oldu röntgen daha az sürdü be Asım."
"Sabret Çisil."
"Yahu ne sabret. 15 dakika oldu Sibel Hoca doğrayacak beni doğrayacak."
"Çisil bi baksana şuna."
"Ne var?"
Kalktığım sandalyeden Asımın yanına uçtum.
"Sorun mu var bebekte?"
Ekrana baktım.
"N-Ne?"
"Yaa işte kalırsın öyle. Baksana çok hareketli. Koluyla bacağını anca ayırt ettim. Belli olmuyor."
"E ne yapacağız peki?"
"Bilmiyorum."
"Dur düşünelim. İllaki bir yolu vardır."
"Neden hareketli bu kadar? Hem... bu normal mi?"
Amine hocanın tüm dediklerini getirdim aklıma. Okuldakileri, okuduklarımı, araştırdımlarımı, ödevlerimi....

(Arkadaşlar internetten araştırdığım kadarıyla yazdım. Doğru olmayabilir. Burdaki hiç bir şeyi doğru kabul etmeyin. Ben tıpçı değilim. Etrafımda da yok maalesef.)

"Aslında normal değil denemez. Ama çok da sağlıklı değil. Annenin yemesine içmesine göre ve özellikle stresine göre bebekte hareketlilik artar. Çünkü yüksek adrenalin salgılar. Ya da fazla mutluluk veya hüzün. Duygu patlamaları, kadınsal hormonlar. O yüzden her şey olabilir. Ya da sadece bebek hareketli bir bebektir. Benim endişem kazadan geldikleri için."
"Cidden hareketli."
"Aynen öyle."
"Sibel hocaya danışayım ben. Bir iki fotoğraf çıkartsana şu görüntülerden. Sende biraz bekle. Ona danışmadan bişey yapmayalım."
"Tamamdır."
Fotoğrafları alıp çıkarken konuştu.
"Çisil be. Sana zahmet gelirken de kahve getir be reis. Bak 14 saattir burdayız. 10 saat daha var."
"Tamam tamam. Ağlama."
"Adamsın."

—————

Asansörün yukarı çıkmasını beklerken aynadan kendime baktım. Klasik mavi formam ve içine giydiğim beyaz tişörtüm. Ayaklarımda beyaz spor ayakkabilarım. Acilde yüzük, eldiven takarken veya dezenfekte olurken sıkıntı çıkarttığı için gümüş ince zincirle boynuma geçirdiğim yüzüğüm. Ve onun yanında eşlik eden stetoskopum.

Yüzüğümü alıp bir kere daha öptüm. Berat'ı özlemiştim. Bu son nöbetimdi. Bu nöbetten sonra tatildi bana. Elimle başımı ovalayıp açılan kapıdan çıktım.

Sibel hocanın odasına ilerlerken kenar koridordan maskesini çıkarıp atan Selcanı gördüm. Gelip kolunu belime sardı. Bende boynuna sardım kolumu hemen.
"Yoruldun değil mi?"
"Eveettt."
Hemem çık çıkladım.
"Tuzağıma düştünüz Selcan Hanım. Saha kaç saat var. Ne yorulması?"
"Aaa Çisil Hocam çok özür dilerim çok."
"Ah canım rica ederim. Hatalarını düzelteceğin günü göreceğiz. Eminiz ben."
O ise belimden cimcikleyerek cevap verdi.
"Tamam be. İki stres atıyoruz. Ne kızıyorsun."

Sibel Hocanın odasının kapısını çaldım.
"Gel."
Kapıyı açıp içeri girdim. Direk elimdeki fotoğrafları ona gösterdim. Odanın diğer tarafında biri vardı. Dikkat etmedim direk konuşmaya başladım.
"Hocam beyin röntgeni aldık. Ama bebeğe bakamıyoruz. Çok hareketli. Annenin bilinci kapalı. Hareketi azaltıcak ne yapabiliriz bilemedik. Size danışalım dedik."
Sibel Hoca fotoğraflara baktı.
"Senin aklına bir şey gelmedi mi gerçekten?"
"Hocam Asımla çok düşündük. Aklımıza bir şey gelmedi."
"Tamam. Hanımefendi uyansın. Sonra bakarız. Şimdilik acelesi yok."
"Tabi hocam."
"Aa Çisil se-"
O anda telefonum çaldı.
Emre Arıyor....
"Hocam. Bittiyse çıkabilir miyim?"
"Neyse tamam. Çık bakalım."
Odadan çıkınca Selcan geldi yanıma.
"O adam kimdi?"
"Hangi adam?"
"Odadaki?"
"Hee adam mıydı o? Vallahi hiç dikkat etmedim. Emre aradı zaten apar topar çıktım."
"İyi ne dediler içerden."
"Kadının uyanmasını bekleyin dedi Sibel Hoca."
"İyi tamam sen Emreye dön. Sevdiceğine. Bende haberi Asıma götürürüm."
"Ama o aç kahvede istiyordu."
"Ne yapalım doyururuz karnını."
"Çok teşekkür ederim. Sen mükemmelsin."
"Biliyoruuuummm." dedi giderken. Bende Emre'ye döndüm.
Çaldı çaldı açtı en sonunda.
"Çiissiiiğpllllll."
"Can?"
"Ablaaaaa."
Can bağırıyordu. Ve büyük ihtimalle sarhoştu.
"Ne oldu Can?"
"O Ela var ya o Ela. Onun ela gözlerine oturcam abla!"
"Ne diyosun be? Ela'nın gözleri ela bile değil?"
"Değil mi abla. Çok güzel gözleri."
Sonra el değişti telefon.
"Çisiğğlll."
"Sedef? Allahım ne yaptınız siz? Emre nerde? Ona bişey oldu mu?"
"Hayır Çisil" hıçkırarak konuşuyordu.
"Siz yine rakı mı içtiniz?"
"Adamın adam olduğu sofradayız Çisiiill"
"Allahım size inanmıyorum Sedef. Çabuk emreye ver. Çabuk."
"Tamam. Bende Güllünün sigarasını yakıcam şimdi. Biliyorsun Çisil bir kolu yok. GÜLLÜ GEL LAN BURAYA."
"Aman allahım. Kaç bardak içti bunlar. İnanmıyorum."
"Ver lan telefonu göt Can."
"Al ulan siktiğim telefonunu." dedi Can Emreye.
"Alo? Çisil?"
"Allahım Emre, sonunda! Neler oluyor?"
"Ya Elayla Can kavga etmiş de. Bunlar da nasıl becerdiyse bir mekandı ikna etmişler. Biliyorsun ben tüm mekanların önüne fotoğraflarını astırmıştım. Karaköyde Atilla abiyi aşk acısı diyerek ikna etmişler. Bi geldim ikisi de çakır."
"Off Emre. Çok özür dilerim cancağzım."
"Saçmalama kızım. Onlar benimde kardeşim."
"Off salak ya bunlar. Vallahi salak. Alkolik olup çıkıcaklar başımıza."
"Yuh kızım abartma. Tamam halledicem ben. Şerefsizler ben Atilla abinin yanına giderken almışlar telefonu."
"Yaaa. Peki Can ile Ela nasıl kavga etmiş?"
"Onu da kızlardan öğrenirsin. Hadi ben sarhoşları paketleyip Fatih Amcaya götürücem. O bunların ağzına bir güzel sıçar."
"Çok teşekkür ederim cancağzım. Sen de olmasan..."
"Offf tamam. Mükemmel olduğum bu kadar ağza alınmasın lütfen. Nazar değiyor."
"Seni seviyorum Emroş. Çok özledim sizi."
"Bizde seni özledik Çisil'im. Hadi sonra hasret gideririz. Hem... regl mi oldun kız sen. Senin dönemlerin bu aralar. Bide bu kadar duygusallık."
"Off evet. Ama bana çikolata alan yok."
"Berat sığırı ne işe yarıyor? Dur ben onun kulağını çekerim."
"Haahahahahaha salak. Şaka yapıyorum."
"Biliyorum kızım. Bende şaka yapıyorum."
"Neyse artık benim kapatmam gerek. Seni çook öpüyorum. Çocuklar sana emanet."
"Tamam tamam aklın kalmasın. İşine bak sen hadi."
Telefonu kapatıp üniformamın cebine attım. Tam Asımların yanına gideceğim sorada arkamdan bir ses geldi.
"Demek şimdi de Emreyle sevgili oldun."

Hadi canım!

Merhabalarr. Yine ben. Nasılsınız? Umarım iyisinizdir.

Bu bölümü de böyle bitirdik. Sizce gelen kim?

Kendinize çok iyi bakın. Yorum ve oy vermeyi unutmayın.
:*

Mardinde İstanbullu DoktorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin