8.Bölüm~ Yolculuk

16.2K 509 31
                                    

"Burak saat on buçuk oldu ve sen hala ayaktasın. İnanmıyorum saat çok geçmiş. Çabuk yatağa gitmen gerek. Yoksa annen bizi keser."
"Ya Çisilcim lütfen ya. İnsan hiç gelecekteki kocasına hadi yatağa der mi?"
"Gelecekte düşünürüz onu Burak Bey. Şimdi sizden tek istediğim şey uyumanız."
Yatağın içine girdi. Pijamalıydı zaten.
"Çisilcim bir kere öpeydin bari."
"Senin o bal yanaklarını öpmeyip ne yapayım ben. Kardeşinde sana çekmiş. İkinizde balsınız."
"Amcana çekmişsin diyolar Çisilcim ama bence ben ondan daha yakışıklıyım."
Bi öksürme tuttu beni. Yüzünü yastığa gömdüm.
"İyi geceler Burakçım"

Merdivenlerden aşağıya indiğimde Hilal Teyze endişeli endişeli telefonda konuşuyordu.
"Ay tamam tamam. Nedir yani bizimki yarın işe girmez gelir alır. Ay tamam kız ne konuştun. Bak malzemelerine sahip çık he. Vallahi bi kötü olsun o çifliği çamur ederim."
İleri geri gidip gelmeye başladı. Berat onu durdurdu. "Ya ana başım döndü. Bi dur kurban olayım. Aöyle ne oldu?"
"Berat. Kurê (oğul). Yarın işe gitmiyecen."
"Sırıttı. Olur da sen bunu Muhammed ağaya söyle ilk. Sonra gel bana."
"Dur be bi cıvıtma. Tepemi attırma benim. Birazdan yola çıkacan ondan."
"Ne diyosun Ana. Nereye gidiyormuşum ?"
"Urfaya."
"Yuh!"
"Höst"
"Ne diye üç saatlik yol çekiyorum ana?" Dedi sakin sakin Berat.
"Ya bak şindi. Benim yemişleri aldığım adam urfadan geliyo buraya. Şimdi gelemiyormuş. Araba dedi buğday dedi salladı bişeyler. Parayı vermesek sıkıntı yok oğul para verdik adama. Onları gidecen, seçecen, alacan."
"Pek bunu neden adım atmak gibi anlattın. Ben ne anlarım yemiş seçmekten."
Ben anlardım aslında. Elifçim sağolsun.
"Ne dedin Çisil?" dedi Ahsen Abla.
"Ne dedim?"
"Ben anlarım demedin mi kız. Git işte Beratla. Ben giderdim ama Talha var kız biliyon. Hem Alemdar huysuzunu da biliyosun kendi gitmez beni de göndermez."
Amine Hocaya döndüm. Şimdi gitsek net yarın öğren dönülürdü. Çünkü gitsek üç saat o saatte çiftlik sahibinin kıçında pireler dolaşıyor olurdu.
"Hocam?"
"Gidebilirsin. Yarım günün zaten yarın. Çok hasta da yok. Şimdiye kadar hallediyordum. Sana alıştım ama Hilal Teyze için bir gün daha dayanabilirim."
"Tamam o zaman." dedim çekinerek. Gerçekten içimden mi düşünüyorum yoksa dışımdan mı belli değil.
"Çok önemliyse gelirim ben. Sorun olmaz."
"Tamam hazırlığı yapalım sakindir de yol şimdi yarım saate çıkarsınız."
"Ne hazırlığı ya?"
"Kız yol için bişeyler bide orda kalıcaksınız ya. Annem Berata bişeyler hazırlar. Dur bende sana bir pijama koyayım bununla uyunmaz."
"Gerek yok Ahsen Abla."
Orda mı kalıcaz. Ne demek kalmak. Kalmak. Sakin ol Çisil. Nolucak ki. Hiç bir şey olmaz. Allah aşkına ne abarttın ya.

Yarım saatin sonunda Berat sırtında küçük çantayla merdivenlerden inip yanıma geldi.
"Yengem verdi bu çantayı bana. İkimizin eşyalarını buna koymuş. Bende bizimkilere arabanın deposunu doldurttum. Gece gece benzinle uğraşmayız."
"Tamam. Çıkıyor muyuz?"
"Yengem bişeyler daha vericekmiş"
Kafamı salladım. Ahsen ablayla Amine hoca yine yapıcaklarını yaptılar. Bana bir Ahmet yetiyordu. Ama Berat Ahmetin tanıştırdıkları gibi değildi. Ahsen abla bize bir poşet verdi.
"Alın bakalım."
"Bu ne Ahsen Abla."
"Yiyecek bir kaç bişey kız su falan."

Arabanın hangisi olduğunu bilmediğimden Beratı takip ettim. Siyah Cip'e bindiğinde bende ön koltuğa oturdum.
"Hazır mısın?"
"Hazırım. Yani galiba. Biraz uykum yok değil. Yolun yarısında seni satabilirim."
"Neyse artık ne yapalım. Em fazla sıkıntıdan ölürüm."
"Tamam tamam acıdım. Uyumamaya gayret göstericem."
"O zaman başlayalım."
"lets start"

.....

"Demek bir kardeşin var."
"Biyolojik olarak, evet."
"Nasıl yani?"
"Kardeş olarak gördüğüm iki kişi daha var."
"Kimler?"
"Selen ve Ahmet. Sayemde tanışıp nişanlandılar. Çok yakın arkadaşlarım. Biri ilkokuldan biri liseden."
"Vay be. Bizim kaç kardeş olduğumuzu biliyorsun zaten. Bide İstanbulda Seyid ve Ela var işte."
"Biliyorum. Seyid tıp okuyordu hatta. Hilal Teyze söylemişti."
"Aynen" ayakkabılarımı çıkarıp koltuğun üstünde büküldüm. Ay cidden şimdi rahattım.
"Eee. Hangi okuldan mezunsun?"
"Boğaziçi İnşaat Mühendisliği."
"Vaay. İyiymiş."
"Sen? Tabi daha mezun değilsin galiba?"
"Of hatırlatma ya. Bi alamadım diplomamı. Artık stajyer olmak değil doktor olmak istiyorum. Cerrahpaşa Tıp bu arada."
"Vaay zekiyiz."
"Sen değilsin sanki. Boğaziçi diyosun. Boğaziçi."
"Estafurullah."
"Pek bi mütevazisin bugün. Ben senin seyinde olsam anlıma yapıştırırdım."
"E yapıştırmamışsın?"
"Ney?"
"Diyorum ki. Cerrahpaşa Tıptasın. En iyi tıplardan. Ve anlına yapıştırmamışsın Cerrahpaşalı olduğunu. Bende senin yerinde olsam anlıma yapıştırırdım."
Gülümsedim. Çok gülümsedim hemde.
"Kaç yaşındasın?"
"27"
"24 bende. Yani olucam. Az kaldı."
"Üç yaş"
"Abi demeni istiyorum mu demeye çalışıyorsun?"
Yola bakarken bana döndü.
"Tabikide hayır. Sen benim kardeşim değil arkadaşımsın. Hem üç yaş büyüğüne abi mi dersin sen?"
"Yani kim olduğuna göre değişir. Sensen abi demem. Ama başka biriyse ya da mesela bakkaldaki biriyse abi der geçerim. Kasmam."
"En iyisi."
"Ee senin en yakın arkadaşların kim?"
"Ben normalde İstanbulda yaşıyorum. Bu aralar burdayım. İstanbulda da senin dediğin kadar yakınım Cihan ve Demir var. Ve Demirin eşi Aslı. He ve bir koğuş kardeşim var. Ahmet. Geçen konuşmuştuk onunla. Her bokumu bilen dört kişi."

Mardinde İstanbullu DoktorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin