Berattan
Gözlerimi tıkırtılarla açtım. Hafif bir uykum vardı.
"Alo?"
Çisilin sesi geliyordu. Kiminle konuşuyor bu kız.
"Ahsen abla şimdi hemen sana bişey sormam lazım". Tamam oğlum yengemmiş sorun yok. Sana ne oğlum. Ben iyice dengesizleşmiştim. Düşüncelerimi kontrol edemiyordum.
"Berat ne sever?"
Oha. Ne? Ne demek ne sever. Ne oluyor lan. Bi dakka resmen benim ne sevdiğimi soruyo lan kız. Saçma şeyler düşünme Berat. Dinle bi.
"Asıl sen ne anladın abla. Kahvaltılık olarak. Yemediği bişey falan."
Lan. Kahvaltı hazırlıyacak bana. Oğlum valla tatlı lan. Onun yaptığı bir şeyi ilk defa yiyiyorum. Yani yiyeceğim.
"Tamam Ablacım haklısın. Bi sorumu cevaplasan."
Gidicen sıkıcan yanaklarını. Diyicen yap bana bir yumurta.
"Kahvaltı hazırlıycam."
Yüzümde bi sırıtma oldu. Neden olduğunu sorma Berat kendine. Cevaplayamazsın.
"Ya Hilal Teyze -"
Anneme ne ara geldiğimizi anlamamıştım ama çok güzel Hilal Teyze diyordu. Neyse gelecekte arkadaşım olucak insan için bunları düşünmem normaldi.
Kalkıp dışarı çıktım sessiz sessiz. Evde ekmek yoktu. Bide benzin doldurur gelirdim.Çisilden
Tüm odalara baktım ama Berat asla yoktu. Cidden tırsmaya başlamıştım. Hiç bilmediğim bir yerde tek başıma. Beş dakika daha salonda ileri geri gittim. Ve konuyla hiç alakası yok salon çok güzeldi.Dışarı arabaya bakmak için kapıyı açtığımda ayağım kapı mermerine takıldı ve ben yere düşmedim. Belime iki el sarıldı ve bacaklarım birinin bacağına değdi. Reflex olarak bacaklarımı oraya destek almak için yasladığımda kafamı kaldırdım. Gözlüklü bir Berat şaşkınca bana bakıyordu. Bildiğin camlı gözlükler. Bu adam gözlük mü kullanıyordu. Ve daha önemli bir soru. Şu an bu muydu önemli olan.
Fazla yakındık. İki arkadaş için gereksizdi bu yakınlık. Ve ben bu yakınlıktan sonra iyice saçmalamaya başladım.
"Gözlüğünün modeli güzelmiş. Nerden buldun bu modeli?"
Şaşırmıştı. Kaşları çatıldı azıcık. Anlamaya çalışıyordu heralde.
"Ne?"
İki elimi yine REFLEXDEN tutunduğum omzundaydı. Birini çekip gözlüklerini gösterdim.
"Güzelmiş. Ben bulamamıştım böyle değişik bişey."
Gözlerim açık ve kaşlarım kalkıktı. Asla gözlük muhabbeti yapıyormuşuz gibi bir halimiz yoktu. Ve şu an olan en mantıklı şey gözlük sohpetiydi.
"Yurtdışından."
Kendimi dikleştirip kollarından ayrıldım. Kapı girişin estiğini şimdi farkettim.
"Neyse. Hadi gel içeri. Kahvaltı hazırlamıştım bende teşekkür olarak. Arabadan taşımışsın beni. Hemde koltukta uyumuşsun. Çok sağol. Hem misafir olan bendim. Koltukta uyurdum. Ve şeyy. Eee. Heh şey. Ben Ahsen Ablayı aradım. Dedim Berat kahvaltıda ne yer. Hani belki birleye alerjin vardır bir şeyi sevmezsin. Mesela ben çoğu kişi gibi şu saçma küf peyniri sevmem. Iyy o ne be. Bak midem bulancak. Heh. Ahsen abla da dediki. Yumurta ve menemen sever ben de dedim ki zehirlenicekse en az yumurtada zehirlenir. Onu yapayım."
Saçlamıyosun kes Çisil kes Çisil Kesssss.
"Ha sıkıntı yok. Sağol kahvaltı için. Hem seni koltukta yatıracak bi öküz olduğumu düşünmüyorum. Ve bende küf peynirini sevmem. Yalnız ben üç yumurta yerim kendine de bişey yapsaydın."
İçeri girip ekmeği bana uzattı. Sonra montunu çıkarıp astı. Gülüyorum bende.
"Pankek yaptım kendime. Çikolatayla yiyicem."
"İyi bari. Hadi yiyelim. Baya acıktım."
Masaya oturduğumda o yumurtayı çekti önüne ben pankek ve çikolatayı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mardinde İstanbullu Doktor
Novela Juvenilİstanbuldan staja, Kadın Doğuma ihtiyaç olan Mardine giden Çisil. Ailesinin isteği üzere Mardine dönen Berat. İkisinin karşılaşması ama aslında ikisinin daha önceden zaten tanışmış olmaları. Kadınlara çok değer veren ama üstüne kuma alan veya kar...