Bölüm 39

201 23 0
                                    

BÖLÜM 39

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

BÖLÜM 39

EZEL

Some days,you’re the only thing ı know
Only thing that’s burning when the nights grow cold
Can’t look away,cant look away
Beg you to stay, beg you to stay, yeah!
5SOS-Teeth

Bardaktan boşalırcasına yağan yağmurun altında durmuş, Kuzey’den aldığı sigarasını içerken bir yandan da diziyle kulağında çalan şarkıya bir ritim tutturmuştu. Canı sıkılıyordu. Okuldan sonra çocuklarla buluşmak için bir kafenin tentesinin altına sığınmıştı. Üzerinde kapüşonlu ince bir polar, altında da şortu vardı. Bugünkü iki sınavın ardından son dersi bedendi. Yağmurun yağacağını beklediğinden evden çıkmadan, çantasına bunları tıkıştırmıştı. Şimdiyse ne kadar doğru bir karar verdiğini daha iyi anlıyordu. Telefonunu cebinden çıkarıp gelen bir mesaj var mı diye baktı. Kaşlarını çatıp başını kaldırdı. Bugün Tamu ile pek konuşma fırsatı olmamıştı. Şaka gibi onunla konuşabildiği anlara şükreder hale geldiğine inanamıyordu. Gözlerini kapatıp başını sertçe sallarken, onunla konuşsun mu konuşmasın mı diye düşünüyordu. Bir yanı gidip konuş diye bağırırken mantıklı tarafı, kızın hislerinin kendi hisleri gibi olmadığını söylüyordu. Dişlerini sıktı. Ezel, onun hislerinin farkındaydı. Tek fark kendisine değil de Menaf’a karşıydı. Ona bakarken, sanki bambaşka birine dönüşüyordu. Ya da onunla konuşurken, yürürken, yemeğini paylaşırken… Elinde sigarasıyla saçlarını avuçlarken “Ben böyle işin…” diye homurdandı. Tamu’nun okula geleceğini duyduğundaki tepkisini hatırlıyordu. Umursamazlık. Geldiğinde verdiği tepkiyi de biliyordu. Ailesinin üzerinden konuşarak canını yakmıştı. Ondan uzak durması gerektiğini bilecek kadar akıllı ama ona bir şans vermek isteyip de peşinden gidecek kadar da aptaldı. Ve işte! Düştüğü durumda tam olarak buydu.

İçini çekti. Tamu’yla konuşmanın kendisine zevk verdiğini fark ettiğinde bunun üzerine çok düşünmemişti. Arkadaş olabileceklerini düşünmüştü. Fakat sonrasında onun sadece kendisine ihtiyacı olduğu zamanlarda yaklaşması canını sıkar hale gelmişti. Ondan etkilendiği ilk günü çok net hatırlıyordu. Dershanenin kafeteryasında kendisinden Kilid’e girmesine yardım etmesini istediği zamandı. Oturduğu yerde aklından ne geçerse geçsin, kalbindeki çarpıntının, birden sinirlenmesinin başka bir anlamı olamazdı. Tüm hücreleri kızı kusmak için bedenine baskı yaptığında Ezel oradan kaçarak uzaklaşmıştı. Yine de ona bir şans vermek istemiş, hislerinin ondan hoşlandığı anlamına gelmek istemediğini anlamak için bir sapık gibi onu izleyip durmuştu. Nafile bir çabaydı. Kabul ediyordu. Çünkü onu kıskanmaya başladığını fark ettiğinde sıçtığının farkına varacak kadar kendisini iyi tanıyordu. Bu kızın dili bu kadar sivri, canını hiç sıkılmadan yakacak kadar umursamazken Ezel gidip resmen kendi bacağına sıkmıştı. Gülerek sigarasından bir fırt daha çekerken başını geriye atarak dumanı dışarı bıraktı. Kimi kandırıyordu ki? Her şeye rağmen kızın içinde uyandırdığı hislerden memnundu. Yaşadığını hissediyordu. Voleybol maçının olduğu gün, kendisini öpmesini beklemiyordu. Elbette daha önce öpüşmüştü. Bunu her zaman aştığını düşünmüştü ama ufacık bir öpücüğün, üstelik de yanaktan kendisini bir aptala çevireceğini bilemezdi. Bunun Tamu’yla mı yoksa ona beslediği, gün be gün büyümekte olan hisleriyle mi alakası vardı bilemiyordu. Ama şimdi bile, onun yakınlığını, dudaklarının yumuşaklığını hissedebiliyordu. Kendi kendisine gülerken bunu durduramıyordu. Babası tam bir aptala benzediğini söylediğinde o kadar haklıydı ki o gece uyuyamamış, sabaha kadar yatağın içinde dönüp durmuştu. Sonra düşünmüştü. Acaba ona sarılmak nasıl olurdu? Sımsıkı kucaklamaktan bahsetmiyordu, Tamu’nun buna izin vereceğini – en azından kendisine- düşünmüyordu. Fakat yine de öylesine bir sarılmanın bile kendisinde neler uyandıracağını çok merak ediyordu. Elini tutmanın.

ARKADAŞKÇAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin