Bölüm 66

264 36 0
                                    


BÖLÜM 66

EZEL

Onunla konuşunca kendisini daha kötü hissedeceğini düşünmüştü. İçin için bundan korkmuştu da üstelik. Onca zaman Tamu'nun yanında olmanın sağladığı bir avantajdı belki de. Gözlerinin içine bakıp, hiç durmadan onu sevdiğini söylerken ağırlığınca yükün omuzlarından, içinden kalktığını fark etmişti. Tamu'nun kendisini değil, Menaf'ı sevdiğini bilmek canını çok yakacağını düşündürmüş olsa da o anda, o kısacık anda onu sevdiğini söylerken bir şeyi fark etmişti. Tamu'nun kendisini sevmesini sağlayabilirdi. Onu bir başına bırakmış olması aslında kendisi için oldukça iyi bir şeydi. Böylelikle daha iyi hissedecekti. Kapıyı açarak içeri girdiğinde babası salonda oturmuş bir şeyler okuyordu. Burnunun üzerine düşen gözlüklerinin üstünden kendisine şöyle bir baktıktan sonra "Erken geldin." Demiş ardından "Balkabağına dönüşmen sandığımdan kısa sürdü." Diye mırıldanmıştı. Ezel, üzerindeki ceketi çıkarıp portmantoya asarken "Şükran Teyze yattı mı?" diye sordu.

Babası başını salladı. Çocuk yanına gidip oturunca "Ne okuyorsun?" diye sordu.

"Küçük bir araştırma" diyen babasının yüzüne bakıp yeniden onun okuduğu notlara göz gezdirince "Ama bu senin de okuyabileceğin anlamına gelmiyor." Demesi üzerine arkasına yaslandı. Gömleğinin düğmelerini açıp, iki yanından aşağı sarkıtmış olduğu kravatını çıkarırken iç geçirdi. "Anlat bakalım." Dedi babası "Nasıl geçti?"

"Tahminimden iyi. Herkes çok eğleniyor. Cesur'un, Safira'yı baloya getirdiğini de söylemem gerek." Dediğinde Ateş Bey düşünceli bir ifadeyle "Sağlam çocuk." Dedi "O kafasından ne geçtiğini Allah bilir ama gerçekten sağlam çocuk."

Ezel "Evet. Her şey yolunda." Dediğinde Ateş Bey "Tamu?" diye sordu.

Dudaklarını ıslatan çocuk, bir omzunu silkerken "Ona, onu sevdiğimi söyledim. İnkâr etti. Duymak istemediğini söyledi. Ama bunun için bir söz hakkının olmadığından bahsedince sarsıldı. Daha doğrusu Menaf'a hissettikleri yüzünden, hisleri allak bullakken onunla konuşmak daha kolay oldu. Düşündüğüm gibi tepki vermedi ama daha önemlisi ne biliyor musun baba? Eve ağlayarak dönecek kişinin ben olduğumu düşündüm bunca zaman." Babasının kaşlarını çattığını görünce gülümseyerek kafasını salladı. "Gerçekten." Dedi "Menaf'tan bahsederken öyle bir ruh haline bürünüyor ki aklım başımdan gidiyor. Beni sevmediğini, henüz sevmediğini bilmeme rağmen onunla konuşmak ödümü koparıyordu. Ama düşündüğüm gibi olmadı. Ona her onu sevdiğimi söylediğimde kendimi kuş kadar hafif hissettim ve onun beni sevmesinin o anda o kadar da önemli olmadığını anladım. Şartlarımız düşünüldüğünde ikimizde eşittik ve benim bir şansım var. Sanki sürekli bunu dile getirirsem, kalbini çalabilirmişim gibi geliyor. Garip ama böyle işte. Kendimi iyi hissediyorum." Dediğinde babasına baktı. Ateş Bey'in kaşları öyle bir çatılmıştı ki onu gören kavgaya girişecek derdi. "Baba?"

"Yarın öbür gün bu kız sana âşık olmazsa, çatıya çıkıp Tamu Tamu diye bağırmazsın inşallah?" diye sorduğunda Ezel içinden gülmek geldi. Gözlerini kapatıp geriye yaslanırken "Daha neler." Dedi.

"Gerçekten." Dedi "Seni eğer çatıda matıda görecek olursam hiç beni bekleme, olduğu gibi atla." Oğlunun karnına vurup onu iki büklüm ederken Ezel "Acıktım." Dedi.

Adamın güzel gözleri oğluna bakarken şefkatle yumuşadı. Kaşlarını kaldırıp, iç geçirirken "Git üzerini değiştir," dedi "Tantuniciye gidelim."

"Oha!" diyen Ezel ensesine yediği tokatla suratını buruştursa da "Hemen geliyorum." Diyerek yanından ayrıldığında babası başını iki yana sallayarak iç geçiriyordu.

MENAF

Tamu'nun ağlayarak dışarı çıktığını görmüş ama peşinden gitmek yerine Ceyda ile dans etmeye devam etmişti. Bir ara kendisini o kadar çok kaptırmıştı ki alçılı eliyle kızı neredeyse yere seriyordu. "İyi misin?" diye bağırırken yanakları kıpkırmızı olmuştu. Çığlıklardan ve müziklerden dolayı kulakları çınlıyordu. Gözlerini kırpıştıran Ceyda "İyiyim bir an bana yumruk atacağını sandım." Deyince sırıttı. "Kusura bakma lütfen" dedi "Bazen elimde alçı olduğunu unutuyorum."

Gülerek masaya geçtiklerinde bakışlarına Tamu takıldı. Yüzü dışarı çıktığından daha da kötü gözüküyordu. Dişlerini sıkarak yanına gidip gitmeme konusunda kendisini yerken Ceyda'nın eline dokunmasıyla ona baktı. Gülümsediğinde kızın "Aranız mı kötü?" diye sormasıyla omuzlarını silkti. "Arkadaşlığımız zor bir zamandan geçiyor." Dedi "Ve böyle olduğu zamanlarda ona nasıl yaklaşmam gerektiğinden emin olamıyorum" diye bağırdı kulağına doğru. Ceyda'nın bakışları da Tamu'ya kayarken Menaf onu izledi bir süre. Ardından kız ayağa kalktığında başını kaldırdı. Kaşlarını çatarken onun Nefal'in yanına gittiğini ve kulağına bir şeyler söylediğini gördü. Nefal, başını iki yana sallayarak itiraz ederken yanlarına gelen Safira ile Minel de konuşmaya dahil oldular. Minel, gülerek Ceyda her ne dediyse onaylarken Nefal gözlerini devirerek iç geçiriyordu. Safira'nın, Nefal'i çekiştirerek müzik kabinine doğru götürdüğünü gördü. Minel ile Ceyda'ysa konuşarak Tamu'nun yanına gidiyorlardı. Tamu onları gördüğünde duruşunu dikleştirmiş, saldırı moduna girmişti. Menaf, durduğu yerden onun gözlerinden çıkardığı ateşi görebiliyordu ve göz göze geldiklerinde Tamu'nun karnında harakiri yaptığını hissediyordu. Başını iki yana sallayıp, dudaklarını oynatırken "Ben masumum." Dedi. Tamu, dik dik kızlara baktığındaysa son duasını etti. Ne konuştuklarını bilmiyorken üstelik. Ardından çalan şarkıyla arkasına döndü ve Cihan'ın su şişesini mikrofon yapıp "Rosalinda oynayacağız." Diye bağırdığını görerek gülmeye başladı. Dönüp Tamu'ya baktığında bunun ne olduğu hakkında en ufak bir fikrinin olmadığını biliyordu. Ayağa kalktı. Yanına giderken başını iki yana sallıyordu.

TAMU

Ezel'in itirafından sonra serseme dönmüştü. Daha çok ağlamıştı. Ne yapacağını şaşırmıştı. Ona ümit vermemişti. Tıpkı Menaf'ın da kendisine ümit vermediği gibi. Kaşlarını çatarak balkonun demirlerine sımsıkı tutunurken kalp işlerinin böyle yürüyüp yürümediğini merak ediyordu. Birini farkında olmadan sevebilir miydin? Dudaklarını büzüp, burnunu çekerken Ezel'le olan arkadaşlığının da tehlikede olduğunu fark etti. Ona değer veriyordu. Önemsiyordu. Bazen kendisini deli etse de arkadaşlığından, onunla konuşmaktan zevk alıyordu. "Annecim." Diyerek gözlerini kapatırken yan tarafından biri "Böylesi güzel bir akşamda güzel bir kızın ağlaması çok üzücü." Dedi. Gözlerini açıp, kaşlarını çatarak arkasına döndüğünde balkonun girişinde birinin durduğunu gördü. Üzerinde takım elbise olduğundan onun baloya gelenlerden biri olduğunu düşündü. Diğer sınıflardan biriydi muhtemelen. Bu yüzden ona cevap verme gereksinimi duymadı. Bunun yerine yeniden önüne dönüp, içini çektiği her nefeste kendisini sakinleştirmeye çalıştı.

Kendisine doğru bir mendil uzatılınca başını eğerek önce mendile ardından da sahibine baktı. Şaşırmıştı. Liseli olamayacak kadar olgun gözüküyordu. Işığın vurduğu yüzünde bir tebessüm vardı. Gözleri bal rengindeydi. "Başkalarının eşyalarını kullanmam" dediğinde adamın kaşları havalandı.

"Yardımı olur diye düşünmüştüm." Dedi.

Tamu'nun dikkatini adamın sayesinde Ezel ve Menaf'tan uzaklaşırken, bakışları atmaca gibi adamın üzerinde dolaştı.

"Çalışanlardan biri misiniz?" diye sorduğunda adamın bembeyaz dişleri inci gibi parıldadı.

Adam "Geçerken uğradım diyelim" diyerek cevap verdiğinde Tamu'nun bir kaşı havaya kalktı. Bakışları ister istemez kısılırken, adamın gülümsemesinin yerini tatlı bir ciddiyet aldı. "İnci Tamu öyle değil mi?" diye sorduğunda kızın çenesi yukarı kalktı. Adama doğru hiç düşünmeden bir adım atarken onun "Yabancılara bu kadar yaklaşmamalısınız" demesi üzerine içini çekerek boynunu büktü. Sesini çıkarmadan ona bakmayı sürdürünce, genç adam bir adım geri çekilerek ona selam verdi. "Kendinize iyi bakın." Diyerek yanından ayrılırken Tamu bakışlarıyla onu izledi. Berat, yanına geldiğinde başı hala adamın gittiği yere dönüktü.

"Tamu? İyi misin bir şey mi oldu?" diye soruyordu çocuk. Bakışları onun baktığı yere kayınca "Biri bir şey mi yaptı? Tamu!" dedi. Kaşlarını çatarak adamın gözden kaybolduğu yere doğru hamle yapınca "Gitme" dedi genç kız "Bir şey olmadı. İyiyim ben."

Berat'ın ciddi bakan gözleri içini çekmesine neden olurken "Biri geldi." Dedi "Tanımıyorum ama."

Berat, sözünü dinlemeyip az önce adamın gittiği tarafa yönelince kız da peşine takıldı. "Nasıl biriydi? Belki güvenlik kamerasından kim olduğunu bulabiliriz?"

Tamu "Takım elbise giyiyordu. Diğer sınıflardan olabileceğini düşündüm ama değildi. Renkli gözlü. Bal rengi. Uzun boylu, sarı gibiydi saçları. Berat, dur. Bulsan bile ne yapabiliriz?" dediğinde çocuğun kendisine doğru dönmesiyle geri adım attı. "Dışarıdaki korumaları görüyor musun? Hepsi Kilid'in koruması. Yani buraya..." Etrafına bakındıktan sonra Tamu'ya döndü "Buraya tanımadığımız ya da davet edilmeyen kimse giremez. Girmiş olsa bile durdurulması gerekir."

"Bana zarar vermedi." Dedi Tamu.

Berat "Ama verebilirdi." Oflayıp "Ezel nerede? Neden seni yalnız bıraktı?" diye sordu.

Kızın bakışları yere indi. "Bana aşkını ilan ettikten sonra çekip gitti." Dedi.

Berat "Piç kurusu." Dedikten sonra bir kolunu kızın omzuna atarak onu kendisine çekti. "Çok şanslısın" dedi "Bu zamanda aşk zor bulunuyor."

Tamu "Berat." Dese de çocuk omuz atarak "Sorun yok." Dedi "Bence iyi bir ikili olursunuz siz."
"Berat dedim!"
Berat "Sustum." Deyip onu içeri götürdüğünde biraz yalnız kalmak istediğini söyleyerek sütunlardan birine yaslandı. Az ileride Ceyda ile Menaf, Taylor Swift'in '22' isimli şarkısında deli gibi dans ediyorlardı. Bir ara Menaf'ın alçılı eli kıza şiddetle çarpmış, dengesini kaybetmesine neden olmuştu. Neredeyse düşecekken Menaf'ın tutmasıyla ortaya komik bir sahne çıkmıştı. Gözleri ağlamaktan o kadar çok batıyordu ki onların şu haline sinirleri bozulduğu için gülebilirdi ama yapamadı. Dinlenmek için masalarına gidip oturduklarında bakışlarını pistin içinde dolaştırmaya devam etti. Berat şimdi Mihriban'la dans ediyordu. Cihan ise Yağmur'la. Münevver, Cesur'u rehin almış zavallı çocuk sesini çıkarmadan ona ayak uyduruyordu. Nefal ile Safira'ysa dedikodu yapıyorlardı. İçini çektiği sırada Minel'in, erkek arkadaşını bırakıp Nefal'in yanına giden Ceyda'ya doğru yürüdüğünü gördü. Safira da onlara katılmıştı. Her ne konuştularsa Nefal itiraz ediyor, kızlarsa aksini söylüyordu. Derken Minel ile Ceyda'nın kendisine doğru geldiklerini gördü. Bakışları kısılarak Menaf'ı bulduğunda, onun ellerini havaya kaldırıp, dudaklarını oynatarak "Ben masumum." Dediğini fark etti. Ceyda ile Minel, tam önlerinde durduğunda "Gidin başımdan" dedi.

Ceyda "Dans edeceğiz." Dedi.

"Hadi canım. Geldiğinden beri ne yapıyorsun çok merak ediyorum." Dediğinde Minel'in kolunu çimdiklemesiyle ona baktı.

Minel "Ama bu son dans ve çok eğlenceli. Lisenin birinci sınıfındayken 23 Nisan gösterisi için yapmıştık. Hadi gel." Dedi.

Müzik çalmaya başladığında Menaf'ın ayağa kalktığını ardından güldüğünü gördü. Ne yapmaya çalıştıkları hakkında en ufak bir fikri dahi yoktu ancak Ceyda da elinden tuttuğunda içinden onu itmek gelse de yapmadı. Bunun yerine arkadaşlarının yanına gitti. Herkes- dans etmek isteyen herkes- sıra sıra dizilivermişti. "Salsa gibi düşün." Diye bağıran Minel onu Menaf'a itti. Kız şaşkınlıkla elinden tutunca çocuk Ceyda'nın da yanına geçmesiyle "Biraz kafan karışabilir" diye uyardı. Ardından kızın elinden tutarak okul arkadaşlarıyla birlikte aynı anda hareket etmeye başladılar. Tamu şaşırarak çığlık attığında Menaf'ın eline sımsıkı tutundu. "Bekle." Dedi "Dursana!"

"Adımlar yavaş zaten!"

Yavaş olmasına yavaştı fakat partnerler birbirlerinin etraflarında dönerek değiştiklerinden kızın başı dönüyordu. Bir süre sonra kendisini Berat'ın kollarında bulunca neredeyse kusacaktı. "Benden intikam mı alıyorsunuz?" diye sordu. Berat, gülümseyerek başını iki yana salladı. Yeniden partner değiştireceklerken Tamu çocuğa sımsıkı yapışarak bağırdı. "Salya sümük ağlamama ramak kaldı! Beni bırakırsan hayatını cehenneme çeviririm!"

Berat, onu bırakmadı. Tüm bir dans boyunca onunla birlikte dans eden Tamu nihayet kendisine gelince dönüp arkadaşlarına baktı. Cihan "Rosalinda!" diye bağırırken Yağmur kahkahalarla ona gülüyordu. Bakışları Menaf'ı bulduğunda içini çekerek başını salladı. Müzik sona erip, gece bittiğinde ayakkabılar çıkmış ele alınmıştı. Yan yana kendilerini beklemekte olan araca doğru yürürlerken Menaf ceketini çıkararak omuzlarının üzerine bıraktı. "Daha iyi misin?" diye sordu.

"Tüm o dans hareketlerini 23 Nisan gösterisi için mi yaptınız?" diye sorduğunda çocuk başını salladı. "Statta yaptık gösteriyi. Alan daha geniş olduğundan hareket etmek daha kolaydı tabi. Videosu var, izleriz bir ara."

Arabaya bindiklerinde Tamu arkasına yaslanarak gözlerini kapattı. "Çok yoruldum." Dedi. Kızların enerjisi bitmemiş gibiydi. Çocuklarında onlardan aşağı kalır yanı yoktu. Kız bir gözünü açıp karşısında oturmakta olan Menaf'a bakınca içini çekerek ayağıyla, bacağını dürttü. "Bacağın mı ağrıyor?" diye sordu Menaf.

"Hayır." Dedi Tamu "Ne yapıyorsun?"

Elini gösteren Menaf "Alçının ipleri çıkmış, canım sıkılınca onları çekiştiriyorum." Dedikten sonra Barbaros'u görüp açık kapıdan başını uzatarak "Barbaros!" diye bağırdı "Eve bırakalım mı?"

"Abim geldi almaya!" dedi çocuk gülümseyerek "Sınavda görüşürüz. Görüşürüz Tamu!" deyip el salladıktan sonra Cesur yanlarına gelerek "Herkes tamam mı?" diye sordu.

Cihan "Götür bizi kaptan!" diye bağırdı. Tamu, bir eliyle alnını ovalayıp esnerken bir yandan da gülümsedi. Kafası her ne kadar karışık olsa da güzel bir gece geçirmişti. Sorunlarına yarın kaldığı yerden devam edebilirdi ama şimdi eve gitmek ve uyumak istiyordu.
*

Uyumak mı istiyordu? Eh eve gelmişti ancak içeri girip uyumak tam bir lükstü şu anda. Çocuklar paçalarını yukarı sıyırmış havuzun kenarında oturuyor, bir yandan da evden getirdikleri içecekleri içiyorlardı. Sürekli aç olmaları mümkün müydü? Minel'in omzunu dürtmesiyle ona bakınca "İyi misin?" diye sordu.

"İyiyim." Dedi Tamu "Sadece bu gecelik sorunlarımı düşünmeyi kendime yasaklıyorum."

"Hm" dedi Minel "Ezel, neden gitti?"

"Bu gece bende kalsana." Dedi Tamu.

Minel "Dedikodu mu? En sevdiğim benim de anlatacaklarım var." Dediğinde Tamu yorgun bir halde gülümsedi. "Bunları evden zor çıkardım." Diyerek yanlarına gelen Ceylin, elindeki tepsiyi güm diyerek yere bırakınca Cihan "Kırılırsa annem ağzımıza vurur." Dedi.

Ceylin "Sen istedin ama!" diye bağırdı. Tamu, başını Minel'in omzuna yaslarken "Çok garip bir kız." Dedi.

Minel kıkırdadı. "Normal aslında." Dedikten sonra "Eren Kerim nasıl ama?"

"Yakışıklı ve de dikkatli" dedi Tamu esneyerek.

Minel "Ne demek istiyorsun?"

"Tüm gece Ezel'den gözlerini alamadı." Dedi Tamu. Cihan gelip kendisine cips paketi verdiğinde "İstemiyorum." Dedi fakat Minel uzanıp aldı. "Dikkat etmedim." Dedi Minel düşünceli bir halde. "Kendini kaptırdığın içindir" dedi Tamu da "YA da ben kuruntu yapıyorumdur, bilmiyorum" dediğinde Minel'in verdiği cipsi alıp ağzına attı.

Ceylin "Nereleri yazacağınızı konuştunuz mu?" diye sorduğunda Tamu "Ben sadece sınava gireceğim ve 180 barajını aşmaya çalışacağım. Polis akademisinin sınavları, üniversite sınavından bir buçuk ay sonra yapılıyor." Dedi. Ceylin "Polis mi olacaksın?" diye sordu.

Tamu, başını salladı. "Masa başı polisliği değil tabi ki. Onun içinde çok çalışmam gerekiyor."

Minel "Ben okul öncesi öğretmenliği yazacağım." Dediğinde Tamu "Çocukları sevmem." Dedi. "Ben seviyorum." Dedi Minel "Atanma falan beklemeden kendi kreşimi açacağım." Deyip gülümsediğinde Cihan "Biz Berocuğumla İzmir'e gidiyoruz." Dedi "Bilgisayar Mühendisliği yazacağız."

"İngilizce" diye ekleyen Berat ayaklarını suyun içinde hareket ettirirken "İnşallah tuttururuz ya." Dedi.

"Kuzey abi ne okuyacak?" diye soran Ceylin, Minel'in "Vallahi o bir ara Matematik öğretmenliği istiyordu ama bilmiyorum ne düşünüyor. Hukuk da yazabilir."

"Seni biliyorum Menaf abi," dediğinde çocuk gülümseyerek "O iş yaş artık" dedi "Elim bu haldeyken hayatta cerrahlık yapamam."

Ceylin "Sende çocuk doktoru olursun" dedi "Çocuklar seni seviyor." Çocuk kaşlarını çatınca Tamu "Sen ne okumak istiyorsun?" diye sordu.

"Eczacılık okuyacağım ben. Sonra gideceğim bir köyde eczane açacağım oradaki yaşlı amca ve teyzelere yardım edeceğim" diyen Ceylin, abisinin "Canım ya. Nasıl da masum masum anlatıyor görüyor musunuz?" demesi üzerine kaşlarını çattı. "Niye dalga geçiyorsun ya? Allah allah! Görürsün! Sana inat çift ana dal yapacağım."

"Bana ne be! Okuyacak olan sensin! Ama fazla hayal kurma Ceylinciğim o yeşil kafana hiç uymuyor aklındaki düşünceler." Deyince çocuklar güldüler. Mir Ali, üzerini değiştirip yanlarına gelince "Ne konuşuyorsunuz?" diye sordu "Ablam uyumuş bu arada."

"Dert değil. Kare aslar da yanımızda değiller" dedi Menaf. Safira, Nefal ve Cesur'u kastederek.

"Hangi bölümleri yazacağınızı konuşuyorduk Mir abi." Diyen Ceylin'e bakıp "Psikiyatr." Dediğinde Cihan başını geriye atarak gülmeye başladı. Mir Ali de gülerken "Erdem amcam sinir krizi geçirir." Dedi Menaf "Oğlum bir ciddi ol lan."

Mir Ali "Bana ne ya! Önce bir sınava gireyim, ondan sonra bakarız." Deyip içini çekerken "Ben haftaya gidiyorum." Dedi Yağmur "Babam biletleri aldı. İşte okul araştırması yapıp, denklik için ne gerekiyor onları öğreneceğiz."

"Aramızda en uzağa gidecek olan sensin Yağmur." Diyen Mir Ali, kızın başını sallaması üzerine gülümsedi. "Alnımızın akıyla çıkalım da bence gerisi önemli değil ya. Okuyalım ya da okumayalım fark etmez, elimizden geldiğince kendimizi geliştirmeye bakalım bence. Asıl önemli olan bu."

Menaf'la yumruklarını tokuştururlarken "Ha bu arada" dedi Tamu. Hepsi ona bakınca kız boğazını temizleyerek Cihan'a döndü. "Behrem dedi ki; o piç kurusuna söyle. Onun ağzını ortadan ikiye ayıracağım. Gece yatmadan önce camını kapat, kapını kilitle bence." Dediğinde Cihan havuza girerek, suya battı.

Mir Ali "O kadar mı?"

"Çok daha fazlası" dedi Tamu "Bu sefer onu öldürecek." Deyince Berat bağırdı "Ben arkandayım kardeşim! Eve doğru koşuyorum, no sıkıntı!" Çocuklar kahkahalarla gülerek suya atladılar. Bu akşamı, bu anı geriye dönüp baktıklarında mutlulukla anımsayacaklardı. 

ARKADAŞKÇAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin