Bölüm 4

242 37 1
                                    

BÖLÜM 4

Mutfakta annesine yardım ederken çok sessizdi. Her zaman olduğu gibi. Menaf Pehlivan, aslında dışarıda göründüğünden çok daha farklı bir karaktere sahipti. Salata yapımına yardım ederken bir yandan da annesiyle konuşuyordu. “Ebru Teyze, Tamu’ya yumruk attığım için bana kızgın olmalı” derken suçunu kabul ediyordu “Öyle bir tepki vermemem gerekiyordu.” Annesi, onu sesini çıkarmadan ilgiyle dinlerken çocuk “Ama benimle çok uğraşıyor anne. Yemin ederim ki sana beni delirtmek için elinden geleni yapıyor.”

“Seni sevdiği içindir.” Menaf, annesinin bu sözlerine güldü. “Belli, çok seviyor” dedi kaşlarını çattığında “Öldürecek beni. Görürsün.” Deyip doğradığı salatalıklardan bir dilimi ağzına atıp, çiğnemeye başladı. Annesi etrafında dönüp dolaşıyor, yemekle ilgileniyordu. “Dershanen de başlıyor” demesiyle başını sallarken “Evet” dedi “Kurstaki çocukları görmek de güzel olacak.”

Annesinin saçlarını karıştırmasıyla homurdandı “Bunu yapmanı sevsem de biraz halden anla anne, bir erkeğin en önemli şeyi saçlarıdır. Bozma!”

Bade Hanım, oğlunun yanağından bir makas alarak gülümsedi. Kendisini bildi bileli çocukları her işinde peşinden koşmuş, yardımlarını bir an olsun üzerinden çekmemişti. Bade Hanım, elinden geldiğince oğluna örnek bir anne olmaya çalışıyor ve onu elinden geldiğince iyi bir insan olarak yetiştirmeye çalışıyordu. “Yorulduysan bırak annecim” diyerek önündeki havuçları rendelemeye başladığında Menaf “Yorulmadım” dedi “Sana yardım etmek hoşuma gidiyor.”

Bade Hanım, gülümsedi. Kolunu uzatıp oğlunu kendisine çekti “Annesinin bir tanesi” dedi şaçlarını öpüp, koklarken “Teşekkür ederim annecim”

Menaf “Rica ederim.”

**

Kuzey, yatağına uzanmış elindeki basketbol topunu tavana vurup geri yakalıyordu. Düşünüyordu. Okulda olanları, olacak olanları... Dişlerini sıkarak yattığı yerden ani bir hareketle doğruldu. Topu, yatağının yanına bırakıp ayağa kalktı ve odadan dışarı çıktı. Merdivenlerden aşağı indiğinde “Minel, annem nerede?” diye sordu. Kız kardeşi kafasını test kitabına gömmüştü. Dinlendirici gözlüklerini çıkarıp, kendisine baktığında “En son büyük salondaydı” dedi “Ateş amcamla konuşuyordu. Bir şey mi oldu?”

“Yok güzelim” diyen genç çocuk adımlarını büyük salona çevirdi. Büyük, ahşap kapıyı iki eliyle iteleyerek içeri girdiğinde annesini, pencerenin önündeki dinlenme koltuğunda oturmuş, çay içerken buldu.

“Kuzey?”

Çocuk kapıyı kapatarak annesinin yanına yürüdü. Koltuğun kolçağına oturup annesine bakmaya başladığında Senem Hanım “Çok düşünceliyiz?” diye sordu.

“Tamu’nun bizimle aynı sınıfta olması beni endişelendiriyor, anne” dedi Kuzey en sonunda “Menaf’a olan yersiz sinirinden ötürü ulu orta ağzından bir şey kaçıracak diye ödüm kopuyor.”

Senem Hanım, gülümsedi. “Kaçırsın. Ne diyebilir?”

Kuzey, dudaklarını büzerek annesine baktı “Bizim aynı yaşta olmadığımızı söyleyebilir pekala.” Dedi “Bunu düşünmek sinirimi bozuyor.”

“Ah çocuk...” diyerek oğlunun elinden tuttu Senem Hanım “Tamu’nun bunu söylemesi inan bana, kimseyi alakadar etmez. Sizin neden hepinizin aynı sınıflarda olduğunuzu biz gayet iyi biliyoruz. Hem okulundaki diğer arkadaşların bunu öğrense bile; inan bana. Üstesinden gelemeyeceğiniz bir sorun değil. Geçmişimizi biliyor musunuz?”

Kuzey “Evet!”

Senem Hanım “Peki inanıyor ve de güveniyor musunuz?”

Kuzey “Keşke biz de o zamanlar var olsaydık diyoruz, anne.” Dediğinde kadın gülerek oğlunu aşağı çekti. Kuzey, yere dizlerinin üzerine oturmuştu. Böylelikle boy seviyeleri de eşitlenmişti. “Asıl şimdi iyi ki varsınız, diyorum bende. Doğru zamanda geldiniz bana.” Deyip oğlunun yanaklarından öptükten sonra “Daha çok küçüksünüz” dedi “Tamu da küçük. Bir anlık sinirle ağzından bunu kaçıracak olması inan bana, dert edilecek bir şey değil. Hı? Tamam mı, annecim?”

ARKADAŞKÇAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin