Bölüm 2

362 40 1
                                    

BÖLÜM 2

Aynı sınıftaydılar. Başka türlüsünü beklemek aptallık olurdu. Hocaların, tatillerinin nasıl geçtiğini sorma faslı geçeli çok olmuştu. Çocuklar, dikkatlerini yeni konulara verebilmek için epey uğraşıyorlardı. “Edebiyat’tan nefret ediyorum.” Menaf, suratını buruşturmuş tahtaya yazı yazmakta olan öğretmenine bakarak konuşuyordu. “Şş,kadın duyacak.” Kuzey, başını yana eğmiş onu uyarırken Menaf bana ne der gibi omuz silkti “Rakamlarla uğraşmak daha eğlenceli.”

Hemen önlerinde oturan Saruhan duyduklarıyla gülümserken Ezel de başını iki yana sallıyordu “Dostum, kızları etkileyebilmek için rakamlardan fazlasına ihtiyacın var” Saruhan’ın omuzları dalgalanmaya başladığında Menaf dudaklarını büzerek onlara baktı. “Mir...” dedi yan sıralarında oturan kuzenine doğru. Çocuğun başı hemen kendisine dönmüş, ne diyeceğini bekliyordu. “Bunlar benimle dalga geçiyor?” Mir, durup onlara baktı. Aynı anda Ezel ile Saruhan da ona bakmışlardı. Üçü birlikte tüm sınıfın kendilerine bakmasına neden olacak bir halde gülmeye başladıklarında Menaf homurdanarak kollarını sıranın üzerine koyup, yüzünü o yere gömdü. Bir süre dünyadan soyutlansa fena olmayacaktı. Tazecik bedeni yeteri kadar yorulmuştu.

**

Öğlen yemeği sırasında yemekhane hınca hınç doluydu. Her arkadaş grubunun takıldığı yer belliydi. Büyük ya da küçük sınıf ayrım gözetmeksizin birbirleriyle uyum içerisinde hareket edebiliyordu. İstisnalar hariç. Tamu, daha ilk günden herkesle kavga etmeye hazırdı. Elindeki yemek tepsisini sımsıkı kavramış, kendisine oturacak yer arıyordu. Üstelik yanında durmuş, ısrarla kendisiyle birlikte gelmesini söyleyen kız kardeşine rağmen. “Git başımdan, Yağmur.” Diyerek etrafına bakmaya devam ederken Yağmur’un üzgün bakışları, onları izleyen arkadaşları tarafından çoktan fark edilmişti. Cesur, Saruhan ve hatta Ezel kızı sürükleyeceklerini de bilseler ayağa kalkmış, yürüyecekleri sırada Nefal’i görmeleriyle yerlerine geri oturup, şovu izlemeye başladılar. İrem Yağmur, yanlarına geldiğinde gözleri sulanmıştı. “Bana bile kötü davranıyor” derken Minel bir kolunu omzuna atarak onu kendisine çekmişti. Mir Ali ve Menaf, sessizce olan biteni seyreden kesimin içindeydi.

Nefal, elindeki yemek tabağına doldurduğu tavuğun etinden parçalar yiyerek kıza doğru yürüdü. Yüzündeki kayıtsız ifade ancak onu tanımayan biri tarafından normal görülebilirdi. Ama aslında değildi. Dişlerinin üzerinde dişlerini gezdiren genç kız “NE bekliyorsun burada Tamu?” diye sorarak kızı uerinden sıçrattı. Kaşlarını havaya kaldırıp “Hadi” dediğinde Tamu “O masaya gelmek istemiyorum” dedi.

Nefal, kızın nedenleriyle ilgilenmiyordu. İstemiyorsa gelmeyebilirdi tabi ama Yağmur’un ağlaması içinde bir yerleri sızlatıyordu. Bu da hiç hoş hissettirmiyordu. “Seni dövmemi istemiyorsan,yürü!” diye tısladı. Başıyla sert bir hareket gösterip kızı tırıs tırıs yürütürken arkasından tek kaşını havaya kaldırarak ilerledi. Elindeki tabağı sertçe masaya bırakıp, Yağmur’un yanındaki yerini aldı ve Tamu’yu da bilinçli bir hareketle Menaf’ın önüne atıverdi.”Dersler nasıl?” diye sordu. Nefal, ne yazık ki onlarla aynı sınıfta değildi.

“Sıkıcı.”

“Uykum geldi.”

“İlhan, o kadar şeyi nereden öğreniyor?”

Ve daha bir sürü şey... Nedensiz yere boş konuşmalar ve ardından gelen yüksek sesli kahkahalar... Birbirleriyle olmaktan keyif alan gençlerin ortak noktasından sadece birkaçıydı. Eğleniyorlar ve bunu göstermekten çekinmiyorlardı. Tamu ise orada öylece durmuş onları dinliyordu. Kendisini ayrık otu gibi hissediyordu. Bakışları ara sıra onlara kayıyor, birbirlerine bakma hallerine denk gelince kaşları çatılıyordu. O tüm bunları yaparken Menaf da onu seyrediyordu. Bilerek. Anlamaya çalışarak.

ARKADAŞKÇAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin